BİST
ALTIN
DOLAR
STERLİN
EURO

Şöyle başlamak istiyorum: Allah sonumuzu hayreylesin.

 

Neden böyle başlamak istedim ve neden böyle başladım?

 

Genelde, hayata karamsar olarak bakan birisi değilim.

 

Bardağın hep dolu kısmını görmeye çalışan bir yapım var.

 

?Karanlığı? bile ?aydınlık? olarak görmeye çalışırım.

 

Ammmaaa?

 

Zannımca büyük bir uçuruma doğru gidiyoruz.

 

Zirveden aşağıya doğru; yuvarlanarak, takla atarak, bazen koşarak, bazen istem dışı, bazen tasarlayarak ve planlayarak hızla dibe yaklaşıyoruz.

 

Aynı topraklarda, aynı şehirlerde, aynı havayı teneffüs ederek yaşıyoruz.

 

Aynı topraklardan hasat ettiğimiz buğdaydan yapılan ekmeği tüketiyoruz. 

 

Aynı sınırlar içerisinde yaşıyoruz.

 

 Bayrağımız bir, Atatürk?ümüz bir, Ülkemiz tek.

 

Aynı ülkede edindiğimiz evlerde yaşıyoruz.

 

Aynı caddeleri, aynı kaldırımları, aynı marketleri, aynı suyu birlikte kullanıyoruz.

 

Aynı santrallerde üretilen elektriği kullanıyoruz.

 

?% 99?umuz Müslüman?mışız?, öyle diyorlar.

 

Demek ki; farklı inançlara sahip olanlarımız da var.

 

Aynı camilerde namaz kılıyoruz.

 

Namaz kılmayanlarımız da mevcut.

 

Kılanlarımız aynı yöne yönelerek kılıyoruz namazımızı.

 

Aynı ayda oruç tutuyoruz.

 

Tutmayanlarımız da mevcut.

 

Aynı tarihlerde bayramlar yapıyoruz.

 

Dini bayramlar yapıyoruz, milli bayramlar yapıyoruz.

 

Aynı anayasaya tabiyiz. Aynı kanunlarla yönetiliyoruz.

 

Çocuklarımız aynı okullara gidiyorlar.

 

Aynı müfredata göre eğitim görüyoruz.

 

Aynı kanunlara göre, doçent, profesör unvanları alıyoruz.

 

Profesörün biri, bir konu hakkında ?şöyle şöyle? diyerek açıklama yapıyor, bir diğeri ?böyle böyle? diyerek?

 

Aracımızı tamirciye götürürken, kafa yapısını araştırmıyoruz. ?Namaz kılıyor mu, oruç tutuyor mu??diye araştırmadan, aracımızı hangisine götüreceğimize; ustalığının kalitesine göre karar veriyoruz.

 

Çünkü işini en iyi yapandır bizim için asıl olan.

 

Farklı partilere oy veriyoruz. Farklı parti liderlerini seviyoruz.

 

Farklı derneklere üyeyiz

 

Farklı kurumlarda çalışıyoruz

 

Farklı maaşlarımız var

 

Farklı ekonomik güçlere sahibiz

 

Kimimiz işçi, kimimiz memur.

 

Kimimiz çoban ama oğlu doktor, kızı avukat, torunu asker?

 

Kimimiz rençber ama oğlu subay, astsubay.

 

Kimimizin oğlu Cudi?de, kimimizin Erciyes?te

 

Hepimizin oğlu askere gidiyor

 

Hepimiz vergi veriyoruz.

 

Hepsi de aynı ülkenin insanları.

 

Hepimiz ölüyoruz.

 

Aynı toprağa gömülüyoruz.

 

Kimimiz alkışlarla uğurlanıyoruz, kimimiz Fatihalarla?

 

Alkışlayanlar da bu ülkenin evlatları, ölenler de, Fatiha okuyanlar da?Tekbir getirenler de?

 

Alkışlayanlar da Bayrağa, Atatürk?e, Ülkeme, Milletime laf ettirtmez?

 

Fatihalarla uğurlayanlar da?

 

Alkışlayanları bu ülkeden sürmek mümkün mü?

 

Fatiha okuyanları..?

 

Öyleyse kimler ?vatan hainleri??

 

Öyleyse kimler ?Bu Ülkeyi satanlar??

 

Öyleyse kimler ?dinsiz ve imansızlar??

 

Öyleyse kimler ?bu vatanı en çok sevenler??

 

Öyleyse kimler ?bu vatan için ölenler??

 

Öyleyse bu nefret neden?

 

Öyleyse bu öfke neden?

 

Necip Fazıl?ı sevenler de, Nazım Hikmet?i sevenler de ?Memleketim?, diyorlar.

 

Koltuk bu kadar tatlı mı?

 

Koltuğa oturunca 180 derece değişiveriyor fikirler.

 

Koltuktan inince de değişiveriyor.

 

Birileri birilerinin sırtına basarak yükselmeyi tercih ediyorlar.

 

Birileri alın teri dökmeden, yatarak, çalarak, çırparak, gasp ederek zengin olmayı yeğliyor.

 

Birileri alın teri ile kazanmaya gayret ederken diğeri, ona salak gözüyle bakıyor.

 

Birileri; ?kendini bu vatanın öz evladı? olarak görürken diğerini iteliyor, öteliyor.

 

Düşünse hâlbuki kendisi yatağında mis gibi uyku çekerken, ?vatan haini? sınıfına koyduğu insanın oğlu; 100 metre ilerisinde; elinde silah, onun rahatını sağlamak için eksi 40 derecede nöbet tutuyor.

 

Bu nasıl iştir?

 

Birisi ?Allah? dese ?irticacılıkla?; diğeri ?vatan? dese, ?faşistlikle? suçlanıyor.

 

Bunun ortasını arayan yok.

 

Birisi yapılan bir hizmeti eleştirmeye kalksa ?falan partinin borusunu öttürmekle?, diğeri yapılan bir işi övmeye kalksa ?falanca partinin yalakalığını yapmakla? suçlanıyor.

 

Her türlü sevgi bir partinin adında mı bütünleşiyor yani?

 

Fikirlerimiz, vatan sevgimiz; bir partinin tüzüğüne, programına kısaca dar kalıplarına sığdırılacak kadar küçük, sıska ve cılız mı yani?

 

Oturup, efendice tartışmanın imkânı ve ihtimali kalktı ortadan.

 

Kocaman adamlar TV?lerde, ?sen şu gazeteyi okuyorsun, ben bu gazeteyi okuyorum? diyerek kavgaya tutuşup, birbirlerine küfürler yağdırıyorlar.

 

Çocuklara örnek(!) oluyorlar.

 

Biri kalkıyor; ?benim dedem var ya benim dedem; Çanakkale?de şöyle şöyle?? diyerek kendisinin yaptığı bütün pislikleri dedesinin marifetleriyle kapatmaya, bir diğeri ?benim babamın dedesi Yemen?de bu memleket için çöllerde şöyle şöyle savaştı? diyerek kendi pısırıklığını, korkaklığını başka büyüğünün yiğitlikleriyle kapatmaya çalışıyor.

 

Kimi; kaçınılmaz bir son olan, ahret hayatının rahat geçmesi için; dedesinin imamlığından, kimi de babasının müftülüğünden medet umuyor

 

O, buna hava atmakla; bu, ona tepeden bakmakla meşgul.

 

Ahlak denilen, saygı denilen, adalet denilen hasletler ayaklar altında.

 

Kimi o hâkimi göklere çıkarırken, kimi diğerlerini oyun oynamakla, kimi falanca savcıyı başka ülkelerin savcılarını örnek göstererek o ülkelerin değerleriyle öve öve bitiremezken, diğeri bir başkasını ?vatana ihanetle? suçlayarak, kafaları karıştırma çabasında.

 

Hepsi, Türkiye Cumhuriyeti Kanunlarına göre yetişmiş hâkimler, savcılar değil mi onların.

 

Ben sıradan bir vatandaş olarak;

 

Kime inanayım?

 

Kime güveneyim?

 

Ülkemde alnım dik olarak nasıl gezeyim.

 

Onurumu nasıl koruyayım?

 

Doğruları eğip bükmekle, yanlışları boyalayıp, cilalamakla mahir, kocaman adamlarla yola nasıl çıkayım?

 

Kendini memleketin yegâne akıl danesi, kendisinden başka herkesi ?düşman? ilan edenlerle nasıl baş edeyim?

 

Herkes bir birinin ayağına ip takmakla meşgul.

 

Çıkış yolu nedir?

 

Ben çocuğumun geleceğine nasıl güveneceğim?

 

Ben Ülkemin kudretini nasıl ölçeceğim?

 

Beni kim koruyacak?

 

Acilen kanunlar çıkarılsın.

 

Kimi bir başkasını; ?vatan hainliğiyle? ulu orta suçluyor, rastgele ifadelerle hedef gösteriyorsa en ağır cezalar uygulansın.

 

Kim kimi, ?dinsizlikle?, ?imansızlıkla? suçluyorsa aynı muameleye tabi tutulsun.

 

Bitsin bu işkence.

 

Bitsin bu kısır döngü.

 

Güvenelim kendimize.

 

Güvenelim devletimize.

 

Bu değerler fertlerin elinden çekilip alınmalı,  kimin ?vatan haini?, kimin ?vatan sevgisi ile dolu? olduğuna devlet, devletin kanunları karar versin. Kim yanlış yapıyorsa adalet cezasını versin.

 

Derhal tedbirler alınıp, milletin milli ve manevi değerlerini eline alıp ulu orta sallayarak, onun bunun gözüne dürtenlere en ağır şekilde muamele yapılsın.

 

Bazı kelimelerin rastgele kullanılması yasaklanıp, vatanın her bir köşesinin, her bir ferdinin, diğerine üstünlüğü olmadığı beyinlere kazınsın.

 

Anayasamızın beşinci maddesi herkese ezberlettirilip, layığı veçhile uygulansın ve herkesin birinci sınıf vatandaş oldukları uygulamalarla ortaya konulsun.

 

Türkiye Cumhuriyeti Anayasası MADDE 5 ?

 

Devletin temel amaç ve görevleri, Türk milletinin bağımsızlığını ve  bütünlüğünü, ülkenin bölünmezliğini, Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır.

 

Hiç kimse ülke kaynaklarını, Cumhuriyetin kanunlarını, kendini imtiyazlı sayarak, ülkenin yegâne sahibi yerine koyarak hareket etmemeli. Herkes kendini yegâne öz evlat gördüğü sürece altımızdaki taşların bir bir kaydığını, temellerimizin sarsıldığını, bu durumun, en azılı terörden, en koyu bölücülükten daha tehlikeli olduğu unutulmamalıdır.

 

Bir de şu unutulmamalıdır: ?Biri yer biri bakar, kıyamet ondan kopar.?

 

--------0------

 

  Milletimizin yetiştirdiği en büyük değerlerden olan; ?Şiirlerin Sultanı? Merhum Necip Fazıl KISAKÜREK?i; vefatının yıldönümünde rahmet ve minnetle anarken şu dizelerini aktarmak istedim.

 

Zindan iki hece, Mehmed'im lâfta!
Baba katiliyle baban bir safta!
Bir de, geri adam, boynunda yafta...
Halimi düşünüp yanma Mehmed'im!
Kavuşmak mı? .. Belki... Daha ölmedim

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.