BİST
ALTIN
DOLAR
STERLİN
EURO

2002 yılının temmuz - ağustos aylarını Konya’nın –yurt dışında en çok işçisi çalışan- bir ilçesinde geçirdim. Arkadaşımla beraber yurt dışında çalışmakta olan bir kimsenin düğün davetine icabet ettik. Çok güzel yemekler, görkemli programlar ve hatırlı davetliler vardı. “Allah mesut etsin” temennisiyle oradan ayrıldık. Arkadaşım şöyle dedi ; “İnşaallah daha yılını doldurmadan “boşanmışlar” haberini duymayız”.

Aradan bir yıla yakın zaman geçti. Arkadaşımla telefonla görüşüp hal hatır sorduktan sonra “Hani dedi o katıldığımız görkemli merasimle evlenen çift vardı ya, boşanmışlar ve gelini Türkiye’ye baba evine gönderivermişler”.

2011 yılında 593 000 çift evlenmiş, 120 000 i boşanmış. 2013 yılında ise 600 000 evlenme 125 000 boşanma. Yani ortalama her evlenen beş kişiden biri boşanıyor.

Evlilikler günümüzde sadece nefis ve arzuya göre şekilleniyor. Dini değerleri referans almayan evlilikler çabuk bitiyor.

Birbirini beğenerek evlenenler, bir yastıkta kocamaya söz veren çiftler, birbirini “deli gibi” sevdiğini söyleyen eşler, bakıyorsun birkaç ayını (yılını) doldurmadan boşanıveriyor.

Kadın-erkek varlık olarak her ikisi de insan. Fakat cinsleri farklı. Beden yapıları farklı. Kültürü, görgüsü alışkanlıkları farklı. Zevkleri, duygusu, düşüncesi farklı. Şefkat ve nefret anlayışları bile farklı. Öyleyse insanın tıpkı kendisi gibi birini bulması mümkün mü? Bir eldeki beş parmağın beşi de bir değil ki. Aynı ana- babadan olan kardeşlerin huyları bile değişik. Ne yazık ki farklılıklara tahammülümüz yok.

Bu farklı özelliklere sahip olan iki insan bir arada yaşayacak, bir ömür beraber tüketilecek. Yani NİKAHlanacaklar. Kadın ve erkek geçici olmaksızın hayatlarını birleştirerek mahremiyet ve paylaşım alanı oluşturacak.

Karşılıklı haklara saygı göstermeden, vefaya, sevgiye, merhamete değer vermeden nasıl bir arada yaşanabilsin.

Mutluluğun da bir bedeli olur. Zahmet çekmeden çalışmadan kazanılmaz.

Ailemiz için, eşimiz için, çocuklarımız için fedakârlık yapmadan, zahmete katlanmadan saadet saraylarında keyif çatlatmayı düşlemenin sonu mutsuzluktur.

Rabbimiz “Onlar size örtü, siz de onlara örtüsünüz.” Buyurur. (BAKARA SUR:187)

Eşler birbirlerinin elbisesidir. Elbise (örtü) insanı nasıl sıcaktan, soğuktan korursa, kusurları ayıpları örterse, eşler de birbirlerine karşı öyle koruyucu, kollayıcı ve bağlı olmalı.

Elbiseler en gizli, saklı yerlere dokunur ama başkasına mahremini göstermez. Eşler kimsenin görmediğini görür. Kimsenin bilmediğini bilir, örter ve saklar. Eğer eşlerden biri mahremini başkasına gösterirse daha açık ifadeyle zinaya karışırsa ki –boşanma sebepleri içinde en yüksek olanı budur- ailenin felaketine sebeptir. Çünkü NAMUS bütün ilahi dinlerin ortak kuralıdır. Kimse zina fiiline dayanamaz.

Günümüzde bilhassa gençler kahır çekemiyor, küçük kusurlara katlanamıyor. Sevgisini yere göğe sığdıramazken soğukluk, sevgisizlik başlıyor.

Büyüklere itibar yok. Onlardan uzaklaşalım “Keyfimize bakalım” anlayışı var gençlerde. Eşler arasında hakem rolü üstlenen, öğüt veren, barıştıran bilge büyüklerden uzaklaşılıyor. Çıkan ihtilafla önce restleşme sonra da tabi mahkeme kapılarına düşülüyor. Güzel ümitlerle, anlı şanlı düğünlerle başlayan birliktelik hüzünle sonlanıyor.

2009 yılında Konya’da bir tanıdığımın düğününde bulundum. Düğün sahibi süslü bir levhaya şunları yazıp kapı girişine asmış. Silah kullanmak yasak. Havai fişek patlatmıyoruz. Konvoy yapmıyoruz. Korna ve volümü (sesi) yüksek müzik çalmıyoruz. Ne kadar yerinde. Keşke dedim bunlar kanunla yasak edilse. Bunlar birer gösteriş ve ŞOV. Bunlar gereksiz ve anlamsız, faydasız şeyler. Evlenecek çiftlerin mutluluğuna bunların ne katkısı olsun. Evlilikler dua ile örülü lakin İslami kurallara göre temellenmeyen evliliklerde “adetten” yapılan duanın kabul görmesi beklenmemeli.

Söz kesmede dua. Nişanda dua. Gelin arabaya binerken dua. Gelin hanım koca evine girerken dua. Damat gerdeğe girerken dua.

Nişandan nikâha, düğünden gerdeğe kadar adet olan şu dua okunur (özetle) “Allah’ım bu nikah akdini (sözleşmesini) mübarek kıl. İkisine de ülfet, sevgi ver. Nefret ve fitne verme. Hz. Âdem’le Havva’yı,  Hz. Muhammed’le Hatice’yi, Hz. Ali ile Fatma’yı birleştirdiğin gibi bunları da birleştir…”

Dini hassasiyetler gözetilmezse, ahde vefa gösterilmezse, nikâhın yüklediği sorumluluklar yerine getirilmezse vefa ve fedakârlık örneği bu ulu kişiler nispet edilerek yapılan duaların kabulü beklenmemelidir.

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.