BİST
ALTIN
DOLAR
STERLİN
EURO

Eğitimci bir dosttan serzeniş, şikâyet ve yakınma dolu bir mektup aldım; şaşırdım. Milletin derdine deva olması gereken biri, şikâyet ediyor. Eğitimcilerin şikâyet etme lüksleri yok. Hem şikâyet acizlikten gelir, “Asım’ın Nesli” yetiştirmek için gayret lazım. Şikâyet konusu bozukluklar bir manada eğitimcilerin eseri.

Sarılır, indirilir mevki-i müstahkemler;

Beşerin azmini tevkif edemez azm-i beşer.” deyip çalışmalıyız.

“Çünkü milletlerin ikbali için evladım;

Sanat, bir de fazilet iki şey lazım.”der Mehmet Akif.

“Din hayatın hayatı, hem nuru hem esası;

İhya-yı din ile olur şu milletin ihyası.” der Üstat Bediüzzaman.

Gönüller Sultanı Hz. Muhammed (sav) bir eğitimci idi.  Hiçbir zaman zalimlerin zulmünden, ahlakın bozukluğundan şikâyet ederek vakit geçirmedi. Kitap ve ilimle yola çıktı, akılları hak yolda yürümeye ikna etti, nefisleri terbiye etti, kalplere Allah sevgisini yerleştirdi, 23 sene gibi kısa bir zamanda Allah’ın yardım ve inayetiyle bir kıtayı değiştirdi.

İslamiyet kitap dinidir, Kur’an ilimdir. Eğitimci, ilim öğreterek, yetenekleri keşfederek ve geliştirerek çocuklarımızı ve gençlerimizi geleceğe hazırlayan sanatkârdır.

Kur’an baştan sona hidayet kaynağıdır. Allah Resulü (sav) kitap okuyarak işe başladı, Kur’an nurları ile Kureyş gençlerini etkiledi. Zübeyr bin Avvam, Sa’d bin Ebi Vakkas, Musab bin Umeyr gibi sahabeler genç yaşta Müslüman oldular ve Hakka teslim oldular.

 

Gönüller Sultanı’nın (sav) Gayreti

 

Gönüller Sultanı (sav) Mekke’yi sokak sokak gezerek her gördüğüne İslam’ı anlattı. Defalarca Kureyşlileri çağırıp İslam’a davet etti. Ukaz, Zülmecaz, Mecenne ve Mina pazarlarına gitti. Yollara çıkıp insanları, buldu ve onlara Kur’an hakikatlerini duyurdu.

                Bir defasında Yemenli Devs Kabilesi'nin reisi Tufeyl b. Amr Mekke’ye gelmişti. Bir peygamberin ortaya çıktığını, sözlerinin çok etkili olduğunu, aile içinde karışıklık çıkardığını hatta karı-kocanın birbirinden ayrıldığını duymuş, aileleri parçalayan bu kişiye düşmanlık duyguları ile dolmuştu.

                Tufeyl,  Kâbe civarında Mekkelilerle sohbet ederken Gönüller Sultanı’nın (sav) geldiğini gördü.

Orta boylu, gül endamlı, beyaz sarıklı, açık alınlı, hilal kaşlı, iri ve siyah gözlü, nur yüzlü, beyaz tenli, beyaz elbiseli, geniş göğüslü, heybetli, güzel bir insandı.

Büyüsünden etkilenmemek için aceleyle kulaklarına pamuk tıkadı. Velit bin Muğire, Ümeyye bin Halef, Ebu Cehil onun korkaklığına hem şaştılar hem güldüler. Ümeyye eliyle dürttü:

“Bu kadar korkmaya lüzum yok. Biz senelerdir onunla yaşıyoruz ve büyüsüne kapılmadık.”

Gönüller Sultanı (sav) vakarla önlerinden geçti ve Kâbe’nin bir köşesinde namaza durdu. Huzur ve huşu ile namaz kılıyordu. Tufeyl, bu teslimiyete ve sakinliğe imrendi, hele yüzündeki aydınlığa bayılmıştı. O gün yanına varıp konuşmaya cesaret edemedi.

                Mekke’de birkaç gün kaldı, anlatılanları dinledi, duydukları efsane gibiydi. Kendi kendine hayıflandı, Mekke’deydi ve onun bunun anlattıklarını dinliyordu. Elini dizine vurdu ve şöyle dedi:

                “Ne kadar da hurafelere bağlıyım! Onu dinlemede ne gibi bir kötülük olabilir? Sözlerinin bir değer taşıyıp taşımadığına pekâlâ aklımla karar verebilirim.

                Gönüller Sultanı’nı (sav) dinlemeye karar verdi, Kâbe’ye gitti. Allah Resulü (sav) akşam serinliğinde geliyordu. Beklemeye başladı.  İkindi serinliğinde beklenen sultan geldi. Onun selam verecek birini aradığını görünce eliyle işaret etti ve yanına davet etti. 

Gül yüzlü Nebi (sav), ölçülü adımlarla kendisine yaklaştı. Selamlaştılar, tanıştılar, bir kenara oturdular. Kısa süre içinde hoş bir sohbete daldılar. Tufeyl, Kur’an dinlemek istediğini söyledi.

Gönüller Sultanı (sav) memnun oldu, gülümsedi, sonra bakışlarını bir noktada tuttu. Karşında kitap varmış da ona bakıyormuş gibi okumaya başladı.

Tufeyl dikkat kesildi. Dinledikleri şair sözü değildi, sihir ve büyü ile hiç alakası yoktu. Baştan sona mantıklı ve güzel sözlerdi. Kâinatı yaratan, ortağı ve benzeri olmayan Allah’ı anlatıyordu. Mantıklı ve tutarlıydı. Ayrıca zinaya yaklaşmayın, faiz yemeyin, haksız yere adam öldürmeyin, kız çocuklarını diri diri toprağa gömmeyin; yetim malı yemeyin, alışverişte eksik tartmayın, adaletli olun, Allah’a verdiğiniz sözde durun, akrabaya iyilik edin, yoksulları koruyun ve yetimleri gözetin, diyordu.

                Tufeyl, tereddütsüz şehadet getirdi. (*)

                Gönüller Sultanı’nı (sav) gölge gibi takip eden Ebu Cehil, onun şehadet getirdiğini duyunca küplere bindi, bağırıp çağırmaya başladı:

                -Akılsız, ahmak, o deliye mi inandın?

                Tufeyl ayağa kalktı, Ebu Cehil’in üstüne yürüdü, öfkelenmiş, kaşlarını çatmış, yumruklarını sıkmıştı.

                -Bir kabile reisine bu sözleri nasıl söylersin? Aklımı sana mı teslim edeceğim? Sen işine bak!

                Tufeyl ve Gönüller Sultanı (sav) ile kol kola Kâbe’den ayrıldılar.

Gönüller Sultanı (sav) kalplere girmeyi bilen bir öğretmendi, 23 senede İslam’ı bütün kıtaya kabul ettirdi.

Eğitimciler onu örnek almalı, gönüllere girmenin yolunu bulmalı, öğrencilere öğrenme, yükselme şevk ve heyecanı vermeliler.

                (*) Gönüller Sultanı Hz. Muhammed’in (sav) Hayatıisimli yeni kitabım Hayat yayınları arasında çıktı. Eğitimci dostlar onu tanımalı, davasını anlamalı, izinde yürümeli, sarsılmaz bir aşk, şevk ve gayretle çalışmalı, onun getirdiği nuru gönüllere nakış nakış işlemeliler, asla acze ve çaresizliği düşmemeliler. Okuyucularımıza Gönüller Sultanı’nın hayatını okumalarını mutlaka tavsiye ederim. (İrtibat; 0212- 6131100)

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.