“O dağlar yer adamı yer. Kaç kişi yedi bilmen mi?Değirmenlikten yedi, Şahap’tan yedi. Yolunu sokağını bilirsen gözünü yum git, bilmezsen önüne uçurum çıkar geri dönersin. Gitme dedim! Gitti !Gitme dedim! Gitti! Sonunda geriye cenazesi geldi.”
Giden gelmez dağları, adını yöredeki insanların teke avına gidip te dönmemeleri üzerine almıştır. Kayaların karstik özelliği nedeniyle, özellikle kış aylarında bin bir tehlike barındırır içinde.
Seydişehir’in düğmeli evlerden oluşan tek köyü Madenli, Giden gelmez dağları bölgesindedir. Bir zamanlar bölgenin en fazla keçi sürüsüne sahip olan köy, şimdilerde öksüzdür. Yaşayan nüfusun çoğunluğu şehre göç ettiği için, Madenli’de oldukça az sayıda insan kalmıştır.
Köydeki yapı biçimi düğmeli evler şeklindedir. Bir çok ev sahipsizlik nedeniyle yıkılmıştır. Ayakta kalan bazı evlerin ön cephesinde asılmış olan teke boynuzları o dönemin tek hatırasıdır.
“Seksen dört yaşındayım, böyle kar görmedim “ diyen Mehmet amca köydeki üç metre kardan bahsetmektedir. Yağan kar nedeniyle bir çok ev kar altında kalırken, bazı evlerin kapılarına giriş için tüneller açılmış durumdadır.
Yalıncak Dağ’ı dibinde, temiz havası, güler yüzlü insanı ve soğuk sularıyla şirin bir köydür Madenli. Şehrin havasından bunalıp birazcık nefes almak isteyen bölge insanı, genellikle buraları tercih eder.
Bahar ve yaz aylarında oldukça güzel olan EşşekÇukuru yaylasına kışın yol kapalı olduğu için araçla gitmek mümkün olmaz. Araçlar yol kenarlarına park edilir. Bir telaş ile ateş yakılırken, mangaldan yükselen dumanlar dalgalı saçlarda kaybolur. Bu hengamede gelen giden, yoldan geçen eş dost görülmeyince sitemler gelmeye başlar. İs kokulu çaylar yudumlanırken, gözler uzaklarda tanıdık birilerini arar. Kim bilir? Belki de aynı yoldan geçmiştir o ayaklar. Aynı kar üzerinde yürümüş, aynı yöne bakmıştır belkide. Kim bilir?