BİST
ALTIN
DOLAR
STERLİN
EURO

Mehmet Akif Ersoy, 63 yıllık ömründe peygamberimiz Hz. Muhammed’in (SAV) “İnandığınız gibi yaşamazsanız yaşadığınız gibi inanırsınız.” hadisinin işaret ettiği tehlikeye düşmeden diğer bir deyişle imanını hayatına şahit kılarak yaşayıp Hakk’a yürümüş ender insanlardan biridir.

        Doğruluk, sadakat, ahde vefa, gayret, samimiyet, hamiyyet…

        Akif, işte bu değerlerden daha fazlasıdır. Özü sözüne, sözü özüne muhalefet etmez. Gerçeklerden koparak fildişi kulelerde hayaller üretmez.

“Hayır, hayal ile yoktur benim alış verişim,                                                İnan ki her ne demişsem görüp de söylemişim                                    Şudur cihanda en beğendiğim meslek:                                                 Sözüm odun gibi olsun, hakikat olsun tek”

diyen şairin sahip olduğu değerlere, mücadelesine ve söylediklerine baktığımız zaman oluşan çerçevede, imanını hayatına şahit kılma çabasını yahut Hakk’ın hatırını her hatırın üstünde tutmuş bir abide şahsiyet beliriyor. Bu şahsiyet Rabbimizin Bakara suresinin 143. Ayetinde kullarından sorumluluk bilincini kuşananların olmasını istediği kişiliğe ne kadar da benziyor!

“Ve böylece sizin dengeli ve ölçülü bir toplum olmanızı istedik ki (hayatınızla) tüm insanlığın huzurunda hakikatin şahitleri olasınız ve Elçi de sizin huzurunuzda ona şahitlik yapsın.”

Koca bir medeniyetin çöküşünü derin acılar içinde gözlemleyen Akif, kısıtlı ve zahmetli ulaşım imkânlarına rağmen İslam dünyasının birçok bölgesini gezip Müslümanların durumunu yerinde görmüş; gözlemlerini vahyin aydınlığında tefekkür etmiştir. Milletin cehalette, taassuptan, tembellikten, zilletten ve ümitsizlikten kurtulup yeniden diriliş reçetesinin bakıp geçtiği veya çoğu zaman bir ölünün toprağına üfürüp de hayatından uzaklaştırdığı nazm-ı celilin ayetlerinde olduğunu, ona kuvvetle sarılmak gerektiğini ısrarla hatırlatıp durmuştur ömrünce.

Akif’in hayatını imanına şahit kılması için ilhamını doğrudan doğruya Kur’an’dan aldığı Rabbinin buyruğu kâfidir:

“Ve Allah uğrunda üstün çaba sarf ederek gereği gibi mücadele edin; O (mesajını hayata taşımak için) sizi seçti ve O din konusunda sizi zarara koşmadı. (Sizden tek istediği) atanız İbrahim’in inanç sistemine (tabi olmanız). O sizi bundan önce de bu vahyin (gelişinden) sonra da Müslüman olarak isimlendirdi ki Elçi sizin için iyi bir model ve tanık olsun, siz de insanlık için iyi bir model ve tanıklar olasınız. Şu halde, artık namazı hakkını vererek kılın ve zekâtı içten gelerek verin; bir de Allah’a sımsıkı bağlanın; O’dur sizin tek efendiniz; O ne güzel koruyup kurtarıcı ve ne güzel yardımcıdır!” Hac/78

İnsanlık için iyi bir model tanık olmak… Akif’i Akif yapan bu dünyaya sahip olmak için değil, hayatını imanına şahit kılmak için geldiğine dair sarsılmaz imanıdır. Bu imandır ki kanayan bir yara gördüğü zaman ciğeri yanmış, onu dindirmeden geçip gitmemiş; bedeli ne olursa olsun zalime hasım, mazluma sığınak olmuş, hakkı tutup kaldırmış kısaca sorumluluk bilinci ile Hakkın hatırını her hatırın üstünde tutarak nerede nasıl davranması gerekiyorsaöyle davranmayı hayatının olmazsa olmazları kılmıştır.

Kur’ani Hayat dergisinin Kur’an Şairi Mehmet Akif adlı özel sayısında (Kasım- Aralık 2017) Kur’an ve Akif adlı kitabı üzerine Hatice İ. Erdem ile yapılan bir söyleşiyi hatırlamanın sırasıdır. Bu söyleşide yazarın Kübra K. Koçak’ın sorularına verdiği birbirinden güzel cevaplar hayatını imanına şahit kılan Akif’in bu en önemli vasfını daha iyi anlamamıza katkı sunuyor:

Safahat’ı nasıl anlamalıyız, Akif’in şiirlerindeki genel üsluba bakarsak Kur’an’a çağırdığını söyleyebilir miyiz? Sorusuna Kur’an ve Akif yazarı şu manidar cevabı veriyor:

“… Safahat, ümmetin dağılışına, cehalete, taassuba bir serzeniş, bir ağıttır. Bu anlamda Akif’i besleyen acılar onun şiirini de beslemiştir. Safahat’a bir şiir kitabı gözüyle bakmak, Akif’in hayatını yok saymaktır. O bir başucu kitabıdır. Akif’in hayatı şiirini geçmiştir. Akif adeta; “benim şiirim ve hayatım Allah’ın kitabına düşülmüş bir dipnottur.” demek istemiştir. Süleyman Nazif, Akif’in hayatı şiirinden çok daha büyüktür.” der. Çünkü o şiirini ümmete kurban etmiştir. Safahat ümmetin destanına kutlu bir armağandır.”

Yazaragöre“Akif’i Akif yapan Kur’an’ın gölgesinde verdiği mücadeledir. Bedeni bu dünyadan gideli çok oldu; fakat bıraktığı canlı ve diri mücadele ruhu, bu topraklara ümit, azim, birlik ve beraberlik aşıladı. Kur’an’a adanmış bir ömür nasıl bereketli olur, tefrikayla, nasıl mücadele edilir. Bize öğretiyor.”

Şairin hayatını imanına şahit kılışına milletimiz şahittir, cümle âlem şahittir; Safahat’ı, “O benim değil, milletimindir!” diye Safahat’ına almadığı İstiklal Marşı’mız şahittir.

Hayatını imanına şahit kılan şairi vefatının 82. Yıldönümünde saygıyla, minnet ve şükranla anıyor, sonsuz rahmetler diliyoruz. Rabbim şehadetini kabul eylesin, mekânı cennet olsun.

Selamların en güzeliyle…

H. Halim Kartal                      27 Aralık 18

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.