Abdullah EROĞLU

NATO

07 Mart 2022 01:30

Nato (Kuzey Atlantik Anlaşması Örgütü) : Kurucu ve üye ülkelerin bir araya gelerek güvenlik ve savunma konuları üzerinde danışmanlık ve işbirliği yapacağını öngören, politik ve askeri bir ittifak yada örgüttür.

2. Dünya Savaşı’nın ardından, gelişmeye başlayan teknoloji, çeşitli silahlar ve özellikle kitle imha silahlarının, bir takım ülkelerin tekelinde bulunması, yaşanılan savaş tecrübeleri, milletlerin dünya üzerinde tek başına var olabilmesini imkansız kılmaya başladı. Bu nedenle, milli menfaatleri benzer yönde olan devletler belli noktalar doğrultusunda bir araya gelerek bir askeri dayanışma ve fikir birliği yapma ihtiyacı hissettiler.

Komünist bloku oluşturan SSCB, bloku dışında kalan ülkelerdeki sol iktidarların iktidara gelmesiyle ülkeleri kendilerine katılma kolaylığı ve fırsatını yakalamış oluyordu.  Bunun için de askeri birlik oluşturarak, karşı bloka gidişlerin önünü kesmek gerekiyordu. Bu açıkça dillendirilmese de fikri geri planda dillendiriliyordu.

Bu reel gerçekler üzerindeki iki güç dengeli dünya düzeninde, bu bloka karşı askeri bir fikir ve güç birliği oluşturulması fikri ağır basıyordu.

Bu doğrultuda bir araya gelen Amerika ve Avrupa ülkelerinin bir kısmından oluşan 12 ülke,  Birleşmiş Milletler Antlaşmasının 51. Maddesi çerçevesinde hazırlanan 16 maddelik antlaşmayı 4 Nisan 1949 tarihinde imzaladı. İmzalanan antlaşma onaylanarak 24 Ağustos 1949 tarihinde yürürlüğe girdi.

Böylece, 4 Nisan 1949 tarihinde, ABD’nin Washington şehrinde Nato kurulmuş oldu. Merkezi Belçika’nın başkenti Brüksel’dedir. Şu andaki Genel Sekreteri daha önce Norveç Başbakanı olan JensStoltenber’dir.

Başlangıçta 12 olan kurucu üye ülkeler, sonradan sayıları artarak devam etmiş ve bugün itibariyle 30’u bulmuştur. Bu ülkeler,

1-Amerika Birleşik Devletleri (1949 Kurucu), 2-Birleşik Krallık (İngiltere 1949- Kurucu), 3-Kanada (1949-Kurucu), 4-Belçika (1949-Kurucu), 5-Danimarka (1949-Kurucu), 6-Fransa (1949- Kurucu), 7-İzlanda (1949-Kurucu), 8-İtalya (1949-Kurucu), 9-Lüksemburg (1949-Kurucu), 10-Hollanda  (1949-Kurucu), 11-Norveç (1949-Kurucu), 12-Portekiz (1949-Kurucu), 13-Türkiye (1952), 14-Yunanistan (1952), 15-Almanya (1955),16-İspanya (1982),17-Polonya (1999), 18-Macaristan (1999), 19-Çek Cumhuriyeti (1999), 20-Bulgaristan (2004), 21-Estonya (2004), 22-Letonya (2004), 23-Litvanya (2004), 24-Romanya (2004), 25-Slovakya  (2004), 26-Slovenya (2004), 27-Arnavutluk (2009), 28-Hırvatistan (2009), 29-Karadağ (2017), 30-Kuzey Makedonya (2020)’dan oluşmaktadır.

21 ülke Nato’nun barış için ortaklık adlı girişiminde yer alırken, 15 ülke kurumlaşmış diyalog programına dahildir. Nato üyelerinin askeri harcaması, dünyadaki savunma harcamalarının %70’inden fazladır.Üye ülkelerin savunma harcamaları, en az GSYİH’larının %2’si kadar olmalıdır.

Nato anlaşmasına imza atan her ülke, diğer ülkeler gibi bağlılık sözü vermiş olur. Nato’nun görevi, 4. Madde de belirtilen üye ülkelerden birinin toprak bütünlüğüne, siyasal bağımsızlığına yada güvenliğinin tehdit edildiği düşünüldüğü zaman, tüm taraflar birlikte danışmalarda bulunacaklardır. 5. madde gereği, üyelerden birine veya çoğuna yöneltilecek silahlı bir saldırı olduğu takdirde, hepsine yöneltilmiş bir saldırı olarak değerlendirilip, BM’nin 51. maddesinde tanınan bireysel yada toplu öz savunma hakkı kullanılarak, güvenliği sağlamak ve korumak için bireysel yada topluca silahlı kuvvet kullanımı dahil her türlü eylemle yardımcı olunacağı belirtilmektedir.

Bu kuruluşlar, oluşan veya oluşacak krizlerden dolayı, başta kendi üyeleri olmak üzere, tüm ülkelere 2. ve 3.geri teknoloji silah ve lojistik malzemesatarak , ABD başta olmak üzere tüm Avrupa ülkeleri kendi portföylerini maximize ederek, en çok karlı çıkan kuruluş ve ülkeler durumunu muhafaza etmektedirler.

Nato daha çok Avrupa ülkeleri ile, 1990 çöküş ve dağılmasından sonra SSCB’den kopan ülkelerin katılımıyla oluşan bir birlik durumuna gelmiş durumdadır.

Son zamanlarda yapılan üye ülke liderlerinin açıklamalarına bakılırsa, eski dinamizmini kaybetmiş durumdadır. Sanki bir dağılmaya giden süreç yaşamaktadır. Fransa Başkanı Macron ‘’Nato’nun beyin ölümü gerçekleşmiştir. Biz Avrupa olarak öz savunma gücü ordumuzu oluşturmalıyız.’’ demiş ve buna karşı hiçbir kurucu veya üye ülkeden ses çıkmamıştır. Buda zımmen kabul görmek ve kabul etmektir.

Ukrayna gibi son zamanlarda oluşan krizler, Nato’nun yeniden toparlanmasına neden olmaktadır.

Rusya’nın savaş hukukuna uymayan acımasız saldırganlığı da Nato’nun toparlanmasına ivme kazandırmaktadır.

Şu andaki emperyalist güçler, bu kuruluşları da emellerini gerçekleştirmekte, bazen araç olarak, bazen de hem araç hem hedefe varmayı kolaylaştıran bir tali yol olarak kullanmaktadırlar.

Başta Çin ve Rusya olmak üzere, Nato karşıtı güçlerde buradan oluşacak riskleri göstererek, hem halklarını, hem de onlara bağımlı ülkeleri konsolide etmektedirler.

Türkiye Nato’ya neden üye olma ihtiyacı duymuştur?

SSCB’nin çok güçlü olduğu 1950’li yıllarda, Türkiye’de sınır olması nedeniyle, toprak talebine varan baskıları olmuştur.Kars ve Ardahan’ın devredilmesi isteğinin yanısıra, boğazlarda da denetim hakkı taleplerinde bulunmuştur.

Türkiye’nin bu taleplere evet demesi mümkün olmadığı gibi, bir kere taviz verildimi, bunun devamının tümüyle komünist bloka girme emri vakisiyle karşı karşıya kalacaktı. Bu taleplerin birinin veya tümünün reddedilmesi durumunda, ülkenin o zamanki ekonomik, askeri teknolojik ve lojistik  harp gücünün SSCB ile başa çıkabilecek veya karşı koyabilecek durumda değildi. O günkü şartlarda, çözümler ve alternatifleri değerlendirildiği zaman, bağımsız hareket etmek yerine bir blogadahil olmanın, bununda o anki karşı blok olan Nato’ya zorunlu bir yanaşma ve üye olma durumu söz konusu olmuştur.

Türkiye için Nato faydalımıdır, zararlımıdır diye yorumlarken bu gerçekler üzerinden bakmakta faydalı olacağı kanaatindeyim.

Nato’nun, üye ülkelerin askeri gücü ve birliklerinden başka oluşturulmuş,  bekletilen hazır kıta birliği yoktur. Fiili bir durum ve gelişme olduğu takdirde, yetkili organ ve kurullarında görüşülüp, kimin ne kadar askeri birlik ve teknolojik-lojistik ekipmanla destek ve katkı verebileceği görüşülüp, karara bağlandıktan sonra güç oluşturulup mekanize hale getirilmektedir.

Buda hangi durumda, hangi üyeyi ne kadar mutlu edecek ve/veya beklentilerine cevap verecektir, zor durumda Basra harap olmadan imdadına yetişecektir, ayrı bir sorundur. Atalarımızın dediği gibi ‘’ Elden gelen öğün olmaz, oda vaktinde bulunmaz.’’

Örneğin, Nato’ya üye bir ülke olarak Türkiye’nin güneyi Suriye’den daha 5-10 yıl önce Kilis’e, Gaziantep’e günlük füzeler atılıp, binlerce sivil insanımız öldüğü ve Türkiye talepte bulunduğu halde, ancak 2-3 yıl sonra bir Almanya’dan, bir Hollanda’dan 2 füze rampası geldi.

Onlarda 2-3 yıl kaldıktan sonra tek imha görevi yapmadan, burada görevli üye ülke askerlerinin giderlerinin kimin karşılayacağı sorunlarının tartışmalarıyla ülkelerine geri döndüler.

Biraz da bizim gibi gelişmekte olan ülkelerde, başkasının saldırısına uğrasın, zarar görsün, bizim dediklerimizi yapmazsa başına neler geleceğini görsün. Bize muhtaç olsun. Ondan sonra imdadına yetişelim fikri ağır basmakta ve bunu icraatlarıyla belli etmektedirler.

Bizim ülkemizin içinde bulunduğu jeopolitik ve coğrafi durumu ve şartları göz önünde bulundurursak, bu bölge de ne sürekli rahat durdurulacağız, nede rahat uyutulacağız.

Çünkü, dağı-denizi-suyu-toprağı-güneşi-dört mevsimin aynı yılda hep yaşanması-beşeri sermayesi (eğitilmiş genç insan nüfusu)- doğal kaynakları-boğazları-Asya-Avrupa arasında ki geçiş noktasında bulunması-Ortadoğu’ya komşu olması-geçmiş ve köklü devletlerin mirasından nasibini almış dünyanın en ideal medeniyetine sahip olması ve en önemlisi de savaşçı bir ırk olan Türk Milleti faktörlerinin hepsinin birlikte bulunması,  bizi gerek askeri yönden, gerekse ekonomik yönden, gerekse de teknolojik yönden çok güçlü olmaya mecbur değil mahkum etmektedir.

Ülke ve insanlar olarak enerjimizi, sen-ben, koltuk-saltanat, iktidar-güç,sağ-sol, mezhep-din-cemaat-tarikat, ideoloji-fikriyat gibi ayrıştırıcı konularda harcamak yerine, aynı memlekette yaşamanın, aynı gemide yolculuk yapmanın ortak paydasında ki konularda harcamalıyız.

 Böylece kendi teknoloji ve bilimimizi kendimizüretmeliyiz. Kendi savunma sanayimizi kendimiz geliştirmeliyiz, tarım ve gıda da kendi kendimize yeten ve hatta birkaç misli fazla üretip dünya da söz sahibi olan bir ülke durumunda olmalıyız. Eğitime ve sağlığa, adalet ve savunmaya en büyük kaynakları ayırıp dengeli kalkınan, çok yatırım yapan, istihdam problemini çözmüş, tasarrufu ön planda tutan, israftan kaçınan, kendi yurtiçi milli gelirimizi kardeşçe ve adilce bölüşen, fert başı gelir düzeyi yüksek, dünya ya adaletin nasıl olduğunu ispatlayan, refah düzeyi yüksek ülke ve milletler arasındaörnek ülke olarak yerimizi almalıyız.

Uzun vadede, bizim Nato’muz da budur. Cento’muz da budur. Güvenliğimizi ve ülkemizi savunmanın yolu da, her türlü ayakta kalabilmenin yolu da buradan geçmektedir.

Yoksa emperyal güçlerin kurdukları birliklerden bize çok fayda yoktur. Ancak kendi ayaklarımızın üzerinde duruncaya kadar, fincancı katırlarını ürkütmeden, dikleşmeden, kendi çıkarlarımızı korumak için dik durmalı ve yolumuza devam etmeliyiz.

Ancak, bunu başarmanın yolu, en başta bunu başarabileceğimize inanmaktan geçmektedir.

 

Yorumlar (0)

Kalan karakter : 450
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!

Yazarın Diğer Yazıları

KENDİN OLARAK KALABİLMEK
17 Aralık 2023 01:30

KIZILAY
06 Kasım 2023 01:30

NEZAKET VE NAZİK OLMA
16 Ekim 2023 01:30

EĞİTİM – RANDEVU – KUL HAKKI
11 Eylul 2023 01:30

RAHMETLİ VALİ RECEP YAZICIOĞLU -3-
14 Ağustos 2023 01:30

KİŞİLERLE UĞRAŞMAK NEYİN BELİRTİSİDİR?
03 Temmuz 2023 01:30

İT KOVALAMAKTAN ET SATAMAMAK
06 Mayıs 2023 01:30

BİR BAYRAMIN ARDINDAN
24 Nisan 2023 01:30

SU TÜKETİMİ VE İSRAFI
17 Nisan 2023 01:30

TARİHTEKİ DİL FARKI GÜNÜMÜZ ANLATIM VE ANLAŞILANLARI
03 Nisan 2023 01:30

NUMUNE-İ İMTİSAL RAHMETLİ İSMAİL ÖZER HOCA
27 Mart 2023 01:30

18 MART, AZİZ ŞEHİTLERİMİZ VE GÜNÜMÜZ GENÇLİĞİNİN BAZILARI
19 Mart 2023 01:30

DEPREM VE YAĞMUR BEREKETİ
12 Mart 2023 01:30

SİYASİLER SEÇİM DERDİNDE, VATANDAŞ DEPREMİN SORUNLARI DERDİNDE
05 Mart 2023 01:30

DEPREMİN ACILARI VE YARALARI SARILIRKEN
26 Şubat 2023 01:30

DEPREMİN ACILARI VE YARALARI SÜRERKEN
19 Şubat 2023 01:30

DOĞAL AFETLER, DEPREM, SABIR VE ŞÜKÜR
12 Şubat 2023 01:30

İNSANLAR NEDEN MUTSUZ ?
05 Şubat 2023 01:30

TÜRKİYE NEDEN BUĞDAY İTHAL ETMEKTEDİR ?
29 Ocak 2023 01:30

İYİ BİR İNSAN OLABİLMEK
22 Ocak 2023 01:30

Nesrin Bora
15 Ocak 2023 01:30

BİR PAZAR, BİR KALEM, BİR YAZAR VE BİR KONU BAŞLIĞI
08 Ocak 2023 01:30

RAHMETLİ VALİ RECEP YAZICIOĞLU - 2 -
01 Ocak 2023 01:30

İSRAF VE VERİM EKONOMİSİ, BİR PİRİNÇ BİR ÇAVDAR TANESİ
25 Aralık 2022 01:30

BABAYA SAYGI VE ERZURUM’LU ERCÜMENT VE OĞLU GÜRBÜZ SUSAM BEY
18 Aralık 2022 01:30

BİR TEK GIDA TASARRUFU ÜZERİNE BİR HİKÂYE
12 Aralık 2022 01:30

SERBEST PİYASA-NARH VE MUTLU SON
04 Aralık 2022 01:30

DEĞER ÖLÇÜLERİMİZ VE ANADOLU KADINININ İRFAN VE BASİRETLİLİĞİ
27 Kasım 2022 01:30

TÜRKİYE’DE BÜROKRATİK ANLAYIŞ VE UYGULAMALARI
21 Kasım 2022 01:30

İŞ ADAMI NAZİF BEY, OĞLU SELİM BEY VE PROF. MEHMET BEY
13 Kasım 2022 01:30

OKUMA ALIŞKANLIĞI VE DOMUZ YAĞLI GIDALAR
06 Kasım 2022 01:30

DÜNYA GÜNDEMİ NEDEN BU KADAR SIK DEĞİŞİYOR?
30 Ekim 2022 01:30

İSRAF ÜZERİNE GIDA VE EKMEK İSRAFI
24 Ekim 2022 01:30

RAHMETLİ VALİ RECEP YAZICIOĞLU (1)
17 Ekim 2022 01:30

DÜNYA ENERJİ KRİZİ VE ÜLKEMİZ UYGULAMALARI
10 Ekim 2022 01:30

EĞİTME GİDEKEN RAHMETLİ KADİR USTALARIN HACI DAYI
03 Ekim 2022 01:30

RUSYA-UKRAYNA SAVAŞI NEREYE EVRİLİYOR
26 Eylul 2022 01:30

HELAL KAZANÇ İLE HATIRLANMA VE DEMİRCİ MUSTAFA TURACI DEDE
19 Eylul 2022 01:30

EĞİTİM VE ÖĞRETİM
12 Eylul 2022 01:30

DÜNYA’NIN GİDİŞATI İLE İLGİLİ BAZI ÖNGÖRÜLERİMİZ
06 Eylul 2022 01:30

POZİTİF BAKMAK
29 Ağustos 2022 01:30

HELALLEŞME: MUSTAFA TURACI VE ARİFİN MUSA DAYI
22 Ağustos 2022 01:30

GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE KERBELA VE KOLTUK HIRSI
15 Ağustos 2022 01:30

AHLAK EREZYONU VE PANKART
08 Ağustos 2022 01:30

ASALET
01 Ağustos 2022 01:30

3. DÜNYA SAVAŞI BAŞLADI MI ?
25 Temmuz 2022 01:30

BİR BAYRAMI GERİDE BIRAKIRKEN
18 Temmuz 2022 01:30

SEVİMSİZLİK SENDROMU
04 Temmuz 2022 01:30

İ N T İ K A M S E N D R O M U
27 Haziran 2022 01:30

BABALAR VE GÜNLER
20 Haziran 2022 01:30

SÖYLESEM TESİRİ YOK, SUSSAM GÖNÜL RAZI DEĞİL
13 Haziran 2022 01:30

EĞİTİM VE YAVRULARIMIZ
06 Haziran 2022 01:30

DENEYİM PAYLAŞIMI -8-
30 Mayıs 2022 01:30

BURSA'DA ZAMAN
23 Mayıs 2022 01:30

TÜRKİYE' DE İKTİDAR İLE MUHALEFETİN 14. KATININ DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ
16 Mayıs 2022 01:30

BERBER ALİ YAKA’NIN TERS ŞİİRİ
09 Mayıs 2022 01:30

ESKİ GÜNLER-RAMAZANLAR-BAYRAMLAR NOSTALJİSİ VE EMPERYAL KÖLE UYKUSU
01 Mayıs 2022 01:30

DENEYİM PAYLAŞIMI - 6 – 70’LİK AŞKA KURBAN GİDEN SAKAL VE BEKİR BATTAL
25 Nisan 2022 01:30

DENEYİM PAYLAŞIMI -5-
18 Nisan 2022 01:30

DÜNYA SAĞLIK ÖRGÜTÜ (WHO)
11 Nisan 2022 01:30

ULUSLARARASI ÇALIŞMA ÖRGÜTÜ (UÇÖ, İngilizce karşılığı ILO)
04 Nisan 2022 01:30

DÜNYA TİCARET ÖRGÜTÜ (DTÖ), İngilizce’si WORLD TRADE ORGANİZATİON (WTO)
28 Mart 2022 01:30

DOLAR NEDEN DÜNYA PARASIDIR?
21 Mart 2022 01:30

DENEYİM PAYLAŞIMI 4 ÖĞRETMEN MEHMET KOÇ
14 Mart 2022 01:30

BİRLEŞMİŞ MİLLETLER CEMİYETİ (TEŞKİLATI)
28 Şubat 2022 01:30

TÜSİAD
21 Şubat 2022 01:30

ABD MERKEZ BANKASI FED
14 Şubat 2022 01:30

DENEYİM PAYLAŞIMI -3- DAĞDAKİ VE ŞEHİRDEKİ DERVİŞ
07 Şubat 2022 01:30

ABD MARSHALL YARDIMI VE SÜT TOZUNUN YERLİ UN VE SÜTLE SAVAŞI
31 Ocak 2022 01:30

GELİR DAĞILIMI VE ADALETSİZLİĞİ
22 Ocak 2022 01:30

DENEYİM PAYLAŞIMI - 2 -
14 Ocak 2022 01:30

ENFLASYONLA MÜCADELEDE KAMU HARCAMALARI
09 Ocak 2022 01:30

DENEYİM PAYLAŞIMI - 1 -
03 Ocak 2022 01:30

İLK YAZIMIZA BAŞLARKEN
20 Aralık 2021 01:30

MERKEZ BANKASI GERÇEĞİ
26 Aralık 2021 01:30

Tüm Yazılar