BİST
ALTIN
DOLAR
STERLİN
EURO

Ahmet Haşim’in ‘Kelimelerin Hayatı’ başlıklı yazısı, Nihat Sami Banarlı imzalı Türk Dili ve Edebiyatı kitapları uzun süre tedavülde kaldığı için yetmişine merdiven dayamış bizim kuşağın lise bir’de iken mutlaka tanıdığı unutulmaz metinlerdendir.

        Lisanı bir ağaca benzeten Haşim’e göre kelimeler, bu ağacın yapraklarıdır ki dönem dönem yeni yaprakları açılır, serpilir; günü gelince sararıp dökülmeleri kaçınılmaz olur.

        Hayatı olan her şeyin bir hikâyesi de vardır. Kelimeler de böyledir. Zaman zaman kelimelerle de bir yolculuğa çıkabilir insanlar.

        ‘Savrulmak’ kelimesi ile çıkacağım yolculuğa bir arkadaşımın grupta paylaştığı kısacık bir videoda isminin Abdullah Yuyucu olduğunu öğrendiğim genç bir arkadaşın kısacık konuşmasının her cümlesinde adeta içime işleyen ‘savrulduk’ vurgusunun sebep olduğunu söyleyebilirim.

        Arkadaş, son zamanlarda tahrip edici etkilerini birçok alanda gördüğümüz sosyal değişimin (savruluşumuzun) felaketlerle sonuçlanacak bir hıza ulaştığını anlatmaya çalışıyor ve diyordu ki:

        “İsraf olmasın diye sofradaki ekmek kırıntılarını toplayıp yiyen bir nesilden gittiği açık büfe kahvaltıda yediğinin üç mislini çöpe atıp israf eden bir nesle savrulduk.

         “Komşusu aç iken tok yatan bizden değildir” hadisi ile büyüyen bir nesilden yediği yemeği sosyal medyada paylaşan hatta o yemeğin hesap fişini bile paylaşan bir görgüsüzlüğe savrulduk.

        15-20 yaşındaki gençlere ‘kız arkadaşın var mı?’ dediğimiz bir ahlaksızlığa savrulduk.

        Gerekirse ‘bir lokma olsun; ama helal olsun’ anlayışından helal olsun, haram olsun yeter ki benim olsun anlayışına savrulduk. Yalanı, torpili, israfı normal görür olduk.”

        Genç arkadaş, savrulmanın bu can yakıcı örneklerine birkaç madde daha ekledikten sonra aklımızı başımıza almazsak ‘keşke toprak olsaydık’ diyeceğimiz bir felaketle karşılaşmamızın kaçınılmaz olduğu uyarısını yapıyor, Rabbimizin bundan hepimizi muhafaza etmesi için dua ediyordu.

        Savurmak, savrulmak kelimelerinin en iyi bildiğimiz anlamı harman yerlerinde öküz veya atlara koşulan dövenle döne döne ezilip tınaz haline getirilen saman yığınların uygun rüzgâr çıkınca yaba denilen aletlerle havaya atılarak buğdayın samandan tamamen ayrıştırılmasına kadar sabırla sürdürülen eylemlerdi.

        Düşüncesizce ve hesapsızca bol bol harcayıp tüketenler için ‘har vurup harman savurmuş’ deyimi kullanılırdı.

        Bu satırları yazmaya çalıştığım saatlerde mahallemize yakın bir yerdeki düğünde çalınıp söylenen türküler geliyordu dalga dalga. Hele ki, nedendir bilmem, özellikle damada kına yakılırken mutlaka çalınıp söylenen ‘Cezayir’ türküsü ki sözlerine bakılırsa daha çok bir ağıta benziyor, bir parça serinleyen geceye damgasını vuruyordu:

”Cezayir'in harmanları savrulur, Savrulur da sağ yanına devrilir. İller annem dir de başım çevrilir, Çelenleri mermer daşlıCezayir. Güzelleri hilal gaşlı Cezayir.”

Türküdeki savrulma uzun süre Osmanlı idaresinde kaldıktan sonra 1830’da Fransızlar tarafından işgal edildikten sonra başına gelmedik kalmayan Cezayir özelinde Osmalı’nın da Afrika’dan savruluşhikâyesidir bir bakıma.

Savrulmanın bana göre en kötüsü olayların, olguların veya durumların nedenlerini sorgulayamaz hale gelmektir. Böyle olunca ne yandan eserse essin her çeşit rüzgâra kendini zahmetsizce bırakıvermeyi de beraberinde getiren bir sosyoloji çıkıyor ortaya. Akılar, iradeler devre dışıdır artık. Tamamen edilgen, pasif bir tutum iliklerine kadar işlemiştir.

Oysa akıl ve irade sahibi bir insandan Allah’ın istediği bu değildir. Bir ayetinde “Bu gidişiniz nereye?” diyen Rabbimiz ara sıra şöyle bir kafamızı kaldırarak etrafımıza bakmamız, düşünerek hareket etmemiz konusunda uyarmakta; lakin halimiz, ahvalimiz bunun aksini söylemektedir.

Savrulacağımız kadar savrulduk. Bunun bir adım ötesi biliyoruz ki uçurum. Bir yerde zararın kardır deme iradesini göstereceğimiz dönüş noktasına tutunmamız gerektiğini düşünüyorum.

Yani savrulmanın dönüş yapabileceğimiz bir yeri var mı? Bu hayati soruya Gökhan Özcan ‘Savrulmanın Neresinden Dönülür?’ adlı yazısında şu cevabı veriyor:

“Her şey değişti; biz istemesek de bu böyle… Yanlış istikametlere doğru savrulduğumuzu görebiliyorsak eğer, bizim de kendimizi ‘değişmez olan’ın rehberliğinde değiştirmemiz gerekiyor.”

Şair haklı:

“Yok öyle umutları yitirip karanlıkta savrulmak/ unutma; aynı gök altında bir direniştir yaşamak”

Selamların en güzeliyle…

Hacı Halim Kartal/ 24 Temmuz 2023

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.