BİST
ALTIN
DOLAR
STERLİN
EURO

Bir şeylerin bir şeylerle uyumundan doğan güzelliği yahut uyumsuzluğunun düşündürdüğü çirkinliği ifade etmek için kullandığımız kelimelerden biridir yakışmak.

        Edebiyatta sözlerin tenasübüne yani anlamca birbiriyle ilgisi olanların bir mısrada veya beyitte birbiriyle uyumlu olacak şekilde kullanılması son derece yaygındır. Münasip, mütenasip kelimeleri de aynı ailenin üyeleridir.

        Bir yerde, bir eserde nesnelerin ve şekillerin, seslerin ve renklerin uyumunu görüyorsak duygularımızı ‘yakıştı’ veya ‘çok yakışmış’ sözleriyle ifade ettiğimiz gibi herhangi bir uyumsuzluk karşısındaki tepkimiz de aynı fiilin olumsuz çekimleriyle ‘yakışmadı’ veya ‘hoş olmamış’ şeklinde ortaya çıkmaktadır ilk etapta.

        Dün memlekette Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun 99. Yılı törenleri vardı.

İzledik…

Güneşli, güzel bir sonbahar sabahında törenlerin yapıldığı alanlara yürüyen insanlarla, sonbahar renkleri arasında kırmızı ve beyazın daha parlak durduğunu, çok yakıştığını görüp bu uyumun hâsıl ettiği güzelliği hatta coşkuyu da seyredip bu coşkuyla yaşadık gün boyu.

        Günün sonunda bu coşku, Gemlik’te kurulan fabrikasında ülkemizin ilk yerli ve milli otomobilinin seri üretime başlaması dolayısıyla ilk aracın banttan indirilmesi sırasında yapılan törende doruğa ulaştı. Kürsüye çıkan konuşmacıların hepsinde cennet yurdumuzun yollarında yıllarca dünyanın bütün markalarını görüp de ‘neden bizim adımızı taşıyan bir tanecik olsun eserimiz yok’ deyip bu ezikliğin acısını bütün hücrelerinde hissetmiş ‘yerli ve milli’ olana hasret yaşamış,  memleket ve millet için çarpan yüreklerdeki o kabına sığmayan heyecan vardı. Herkes, emeği olan herkese teşekkür ediyordu. Ekranlarımız başında bizlere de bu heyecanı yaşattıkları için millet ve memleket hayrına emeği, alın teri ve sevdası olan herkese biz de teşekkür ediyoruz.

        Bayramın ardından yazılanlara baktım. Sabah’taki köşesinde Mehmet Barlas‘İki Bayramı Birden Kutladık’ başlıklı yazısının sonunda kullanmış ‘yakıştı’ kelimesini ve bu vesileyle başarılar dilemiş:

        “Sonuç olarak, TOGG’un bugünkü açılışı Cumhuriyet’in 99. yılına çok yakıştı.”

        Doğrusu bu açılışın ben de çok yakıştığını düşünüyorum ülkemize.

        Cumhuriyet Bayramı törenlerinde yıllarca Cumhuriyet’imizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün cumhuriyetle ilgili sözlerini tekrar edip durduk. Şairlerin konuyla ilgili şiirlerini ezberlettik öğrencilerimize. Özgürlük, vatan, millet,  muasır medeniyet, ilim, fen vb. birçok kavrama dair özdeyişlerini her yere yazdık. Gösterdiği hedeflere ulaşmayı andımız yaptık.

        Gençliğe Hitabe’sindeki ‘gaflet, dalalet ve hıyanet’ kelimelerininmemleketi yönetenlere çok yakıştığını düşünerek okuduk, okuttuk kimi zaman.

        Ne var ki Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ‘karakterimdir’ dediği özgürlük ve bağımsızlık yolunda, gençliğe gösterdiği milli hedefler doğrultusunda gecesini gündüzüne katarak milleti için en çok çalışan insanların en çok hakaretlere ve zulümlere uğradığı bir ülke oldu yurdumuz. İçeri tıkılanlar da oldu, darağaçlarını boylayanlar da adrese teslim yargılamalarla…Acayip ve garaip olan, zulüm değirmenine su taşıyanların bunları Atatürk adını dillerinden düşürmeyenler olmasıydı genellikle! Darbeleri hep O’nun adına yaptıklarını söylemişlerdi nitekim.

        Öğretmenlere vasiyetinde “Cumhuriyet sizden fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür nesiller ister.” diyen Mustafa Kemal Paşa, gerçek özgürlüğe giden yolun aklını ve iradesini kullanabilen, aydın; millet egemenliğini her şeyin üstünde gören, halka hizmeti Hakka hizmet bilen bir neslin yetiştirilmesinden geçtiğine inanmıştı. Başka yollar karanlıktı O’na göre.

        Ağanın Mektubu adlı meşhur hikâyedeki gibi ağanın ölümünden sonrazamanla asıl amaç göz ardı edilerek nasıl ki mektubu en iyi okuma yarışmaları yapmaya kadar sapılmışsa memleketimizde birçok konuda gerçeklerden uzaklaşma da öyle oldu.

        Mesela ‘Atatürk’ten Son Mektup’ adlı bir şiirinde şair H. Yağcıoğlu, zımnen bu sapmaları düşündürür. O’nu anlamanın ne demek olup, ne demek olmadığını uzun uzun sıralar. Bir bendi bile kafa karıştırılan bu çağda kimlerin samimi, kimlerin ‘laf salatası’ peşinde olduğunu görmek bakımından yeterlidir:

        “Bırakın o altın yaprağı artık,

         Bırakın rahat etsin anılarda şehitler,

         Siz bana neler yaptınız ondan haber verin,

         Hakkından gelebildiniz mi yokluğun, sefaletin,

         Mustafa Kemal’i anlamak yerinde saymak değil,

         Mustafa Kemal ülküsü sadece söz değil”

        İnsanlar nihayet kendilerine en iyi yakışanı yapıyorlar.

        Kime, kimlere nelerin yakışıp nelerin yakışmadığını görüyor, yaşayarak öğreniyoruz milletçe.

        Selamların en güzeliyle…

        H. Halim Kartal/ 31 Ekim, 2022

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.