BİST
ALTIN
DOLAR
STERLİN
EURO

DENEYİM PAYLAŞIMI -9-

HELALLEŞME: MUSTAFA TURACI VE ARİFİN MUSA DAYI

Bostandere köyünde 20 yıl demircilik yaptıktan sonra, Seydişehir’e gelip esnaflığını İlçe’dedevam ettiren Mustafa TURACI amca köyde komşumuz olması nedeniyle, kendisini 1973 yılında İlçeye geldiğim zaman çocukluğumda evine ziyarete gitmiştim.

       Ben ziyarete gittiğim zaman,

Demircilik mesleğini bırakalı 1 yıldan az bir zaman olmuştu.

       Evinde otururken tak-tak-tak kapı tokmağı sesi geldi ve kapıyı eşi Zübeyde teyze açtı. Ziyarete gelen aynı köylümüz Arifin Musa lakabıyla tanınan Musa ŞAHİN amcaydı.

       Uzun bir sohbetten sonra çaylar içildi, yemek yendi ve kahveler içildi.

       Ev sahibi Mustafa amca, buyur Musa hizmet nedir? diye sordu.

       Musa dayı, Mustafa usta, ben bu sene hacca yazıldım, nasip olursa mübarek bir yola gidip geleceğim.

       Sen köyde demircilik yaparken pulluk demiri tabağı eğrildi, tahra köreldi, kapı tokmağı lazım oldu, çok işimizi yaptın, işimizi gördün. Olmadık zamanlarda işimiz aksamasın diye gece yarılarına kadar çalıştın. Yapılması gereken işleri bizlerin arazideki işleri aksamasın diye zamanlı zamansız yapıverdin, sağolasın, ellerin dert görmesin.

       Bunun karşılığında, bizim paramız yoktu, zahre (buğday)  verirdik.

       Bir defasında pulluk demiri kırılmıştı, getirdim, işimizi yaptın, ne kadar zahre getireceğimi sordum, pulluğu götür, çiftini sür, işini gör, olmazsa, pulluk demiri toprağa yatmazsa, getir yeniden yapalım, iş düzgün olmuş ve demir toprağa yatır, işini görürse, o zaman buçuk buğday ölçer gelirsin dedin.

       Pulluğu götürdüm, 2 dönüm tarlamı aktardım, eline sağlık güzel olmuş.

       Bende buçuk buğdayı ölçüp getirdim. Fakat buğdayı ölçerken evimdeki temiz buğdayımdan değilde, içinde savrulmamış kesmikler bulunan zahreden ölçtüm getirdim, hakkını helal et dedi.

       Mustafa TURACI amca, sedirindeki minderinde bağdaş kurup otururken, bir anda gergin bir şekilde toparlandı, dizlerinin üzerine oturdu;

       “ Bak Musa, ben o pulluk demirini yapacağım diye, bir elim körük çekti, bir elim yanan kızgın kömür ateşinin içinde demiri tava getirdi. Sonra suyu kaçmadan düzleyip şekil vereceğim diye ne kadar üzerinde çekiç salladım, demir dövdüm.

       Şu sağ kolum balyoz ve çekiç vurmaktan şimdi ağrıyor. Geceleri doğru-dürüst yatıp uyuyamıyorum.

       Niye hakkımı helal edeyim. Temiz buğdaydan buçuk buğday  ölç getir, bende önceki getirdiğin buğdayın parasını kaç liraysa vereyim, öyle helalleşelim. “ dedi

       Musa dayı tamam Mustafa, haftaya perşembeye getireyim, bana müsaade dedi ve kalktı gitti.

      Daha sonra ki yıllarda, Mustafa amcayı tekrar ziyarete gittiğimde merak ettim ve sordum.

       Musa dayı buğdayı getirdi mi diye.

       Getirdi, hem de cam gibi temizlenmiş, ayıklanmış bulgurluk buğday getirmiş. Önceki buğdayın parasını vereyim diye çok ısrar ettim, çok işimizi yaptın, bizde emeğin ve hakkın çok diye almadı.

       “HELALLEŞTİK” dedi.

       Şimdi yazıda ismi geçen Demirci Mustafa TURACI amca, eşi Zübeyde teyze ve Arifin Musa ŞAHİN dayı, üçü de Rahmeti Rahmana kavuştular.

       Ruhları şâd, mekânları cennet olsun.

       Bizlere de, bir helalleşme örneğini, uygulamalı olarak göstermiş oldular.

       İbret ve örnek alabilirsek ne mutlu bizlere...

Cenab-ı Allah ibret alan ve uygulayan kullarından eylesin inşallah...

 

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.