BİST
ALTIN
DOLAR
STERLİN
EURO

Huzurun Allah’tan olduğunu unutunca çok paramız, güzel evlerimiz, pahalı arabalarımız, lüks mobilyalarımız olursa mutlu olabileceğimizi zannettik. Hâlbuki Allah, “Güldüren de odur, ağlatan da odur” (Necm, 53/43) buyurarak huzurun da, mutluluğun da sahibinin kendisi olduğunu bildirmişti…
Rızkın Allah’tan olduğunu unutunca haramlara, yanlışlara, haksızlıklara ve adaletsizliklere ses çıkarırsak rızkımızı kaybedeceğimizi zannettik. Hâlbuki Allah, “Yeryüzünde hiçbir canlı yoktur ki, rızkı Allah’a ait olmasın” (Hud, 11/6) buyurarak rızkın sahibinin kendisi olduğunu bildirmişti…

Dünyalıkları taksim edenin Allah olduğunu unutunca bu taksimden payımıza düşenleri ve elde ettiğimiz kazanımlarımızı kaybetmeyelim diye eğildikçe eğildik, büküldükçe büküldük, döndükçe döndük. Hâlbuki Allah, “Dünya hayatında onların geçimliklerini biz paylaştırdık/taksim ettik” (Zuhruf, 43/23) buyurarak dünyalıkların insanlar arasında taksiminin de kendisine ait olduğunu bildirmişti…


Şifanın ve sağlığın Allah’tan olduğunu unutunca sebepleri abarttıkça abarttık, vesileleri büyüttükçe büyüttük en son elimizde ne sarılacak bir vesile ne de tutunacak bir sebep kaldı. Hâlbuki Allah, “Hastalandığında şifa veren odur” (Şuara, 26/80) buyurarak şifayı verenin de kendisi olduğunu bildirmişti…

Çocuklarımızı verenin de alanın da, hayırlı bir evlat yapanın da Allah olduğunu unutunca imanlarından daha çok diplomalarına, namazlarından daha çok memur olmalarına, ahiretlerinden daha çok dünyalarına önem verir olduk. Hâlbuki Allah, “(Dilediğine) Kız çocukları verir. Dilediğine erkek çocuklar. Dilediğine de hem erkek hem de kız çocuklar verir. Dilediğini kısır kılar” (Şura, 42, 49/50) buyurarak evlatlarımızın, onların hayatlarının, rızklarının ve ecellerinin sahibinin de kendisi olduğunu bildirmişti…

Hayır ve şerrin Allah’tan olduğunu unutunca paramızın, gücümüzün, makamımızın, güvenlik kameralarımızın, korunaklı sitelerimizin bizi şerlerden koruyacağını ve hayırlar getireceğini zannettik. Hâlbuki Allah, “Allah sana bir zarar dokunduracak olsa, onu (Allah’tan) başka kimse gideremez. Sana bir hayır dokunduracak olsa (kim engelleyebilir). O her şeye kadirdir” (En’am, 6/17) buyurarak verdiği hayra kimsenin engel olamayacağını şerri de kimsenin engelleyemeyeceğini bildirmişti…


 
Makam ve mevkiinin, izzet ve itibarın Allah’tan olduğunu unutunca küçücük bir makam için bile aşındırmadık kapı, iliklemedik ceket bırakmadık. Haram helal demeden imzalayarak, evet efendim, hemen efendim diyerek bu koltuklarda daha uzun kalacağımızı zannettik. Hâlbuki Allah, “Ey mülkün sahibi olan Allah’ım! Dilediğine mülk verir, dilediğinden mülkü alırsın. Dilediğini izzetli kılar, dilediğini zelil edersin. Hayır senin elindedir, şüphesiz ki sen, her şeye kadîrsin” (Al-i İmran, 3/26) buyurarak mülkü de, makamları da, koltukları da, izzeti de, itibarı da verenin kendisi olduğunu bildirmişti…

Başarının Allah’tan olduğunu unutunca insanların kalplerini ve teveccühlerini kazanarak başarılı olacağımızı zannettik. Allah’ın rızasını bırakıp insanların teveccühüne yöneldik. Hâlbuki Allah, “Onların kalplerini kaynaştıran da Allah’tır. Sen dünyadaki her şeyi verseydin de onların kalplerini kaynaştıramazdın” (Enfal, 8/63) buyurarak kalpleri kazanmanın yolunun da kendisini razı etmekten geçtiğini bildirmişti…

Öyleyse bu Ramazan kalbimizi, gönlümüzü ve ruhumuzu yalnızca âlemlerin Rabbi olan Allah’a yönelmeye alıştıralım. Kalbimizde imanımızı kökleştirelim…

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.