BİST
ALTIN
DOLAR
STERLİN
EURO

“İçerisinde düşüncenin kalbe tabi olduğu bu parçalar, gönülle söyleşmek ihtiyaç olduğu zamanlarda yazıldı ve birkaç dergide zaman zaman çıkartıldı. Gönül, yerini düşünceye terk ettiği devirde onlar unutuldu. Hareketler, gönüldeki izleri ezip de örselediği zaman gelince, yeniden onlara hasret duyuldu. Şimdi gözyaşı ayak izlerine damlıyor.”

        Rahmetli Nurettin Topçu, birçoğu altmış yıl önce kaleme aldığı felsefi denemelerinin topladığı Var Olmak adlı eserinin başına koyduğu ‘Birkaç Söz’de bu yazıları ‘eski sazın terennümleri’ diye sunmuş okurlarına. Bunları dinleyecek kulakları olanların duyacaklarının da sadece ‘kırık bir kalbin akisleri’ olacağını ifade etmiş.

        ‘Var Olmak’ı ‘Kültür ve Medeniyet’ ile birlikte almışım. Baktım: Üzerindeki notta Seydişehir Kitap Günleri 17 Nisan 2017 tarihini gördüm ve doğrusu bu nefis eseri çok beklettiğime üzüldüm. Gerçekten de ‘kırık bir kalbin akisleri’ydi anlatılanlar. Nasip dört yıl sonra kavuştuğumuz lakin korona illeti sebebiyle oldukça buruk geçirdiğimiz bir başka baharaymış.

        1973’te kurucusu olduğu ‘Hareket’ dergisi sayesinde tanıdığım Hoca’nın felsefe, sanat, ahlâk ve tasavvuf denemelerinin yer aldığı en önemli eserlerinden biri olan Var Olmak,Ezel Erverdi ile İsmail Kara tarafından yayına hazırlanıp Dergah yayınlarında 2017’de 19. Baskısı yapılmış. Düşünceler ve Duyuşlar olmak üzere iki bölümden oluşuyor.

        Düşünceler bölümünde önce kitaba ad olan ‘Var Olmak’ başlıklı o harika metinle karşılaşıyorsunuz. Gerçekten de var olmanın anlamının ilk defa bu kadar ilgi çekici, bu kadar güzel anlatıldığını düşünüyorsunuz.

        "Var olmak, düşünmek ve hareket etmektir" diyor Hoca. Ne kadar güzel! Bende bu cümle anında şu biçime evirildi: Düşünmek ve harekete katılmak; zira kâinat zaten hareket halinde, yani tesbihatta. Yaratılış amacı neyse her an onun gereğini yerine getirmekle meşgul.

Peki, neyi düşünüp nasıl hareket etmeliyiz diye soruyoruz. Bize cevabı en güzel şekilde Hoca veriyor:

"Gerçek düşünüş, varlığımızın her adımda karşılaştığı muammaları kâinatın bütününe sorarak, oradan da sonsuzluğa duyurarak onlardan cevap almaktır."

Burada insanın hakikate ulaşma adına sürekli bir sorgulama halinde olması yani hareket halinde olması gerektiğini söylüyor. Birinci bölüm‘Dua’ ile bitiyor. Hareket dergisinin Temmuz 1972 tarihli 79. Sayısında yayımlanmış ilkin. Okuyunca dua diye yaptıklarımızın duadan çok bir çeşit şarlatanlık olduğunu düşünmeden edemiyoruz.

“Bazılarının istekleri alçaklarda dolaşıyor, bazılarınınki çok yükseklerde uçuyor. Bilinenle istenen şey arasındaki nispetsizlik insanı eziyor. Akılla iradenin çatışmaları ıstırap doğuruyor. Elimizde olanla henüz olmayan arasındaki uçurumu aşmak, yapısı bakımından aklın başaramayacağı iştir. Bizde var olan istekle var olmasını istediğimiz hareket arasında ümit köprüsü gerilidir. Ümit ise bir vehim, bir gölge olmaktan çıkıp da irademizin hayatı ile dolduğu zaman, dua olmaya doğru adım atmıştır.”

“Büyük ruhlar, kendilerinde devamlı dua halini yaşatanlardır. İnsanın en güzel eserleri duanın eserleridir.”

“Bütün varlığıyla duaya açılan adam, bir dalgın, bir meczup veya bir aciz değildir; belki aşkını âleme yaymaya kabiliyet kazanmış olan ve âlemin mesuliyetini kendi üzerine almaktan zevk duyan kalp adamıdır.”

Gözyaşları, Rahmet, Rahmet Kapısı başlıkları da bu güzel eserin Duyuşlar adlı ikinci bölünde yer alıyor.

Ülkemizde oraya çıkışının ikinci yılında hayatlarımızı alt üst eden korona salgını nedeniyle ne çok bunaldık, ne çok kavrulduk. Rahmete ne çok ihtiyacımız var!

Nurettin Hoca “Yollar tıkandı, ışıklar söndü, dünyalar karardı, bana yük olan gövdemin çevrileceği mekân kalmadı artık” cümleleriyle başladığı ‘Rahmet’ başlıklı denemesinde insan ruhunun üzerine çöken kâbustan söz ediyor, ‘içerisine bir damla rahmetin sızmadığı bir dünyada’ bunun kaçınılmaz son olduğunu vurguluyor.

Şu cümleler de işte o ‘Rahmet’ten damlalar:

“İnsan ruhu sürekli bekleyiş halindedir. Bilmeyerek bu bekleyişini o, fani eşyaya bağlar. “Mal istedim, devlet diledim, başarılar bekledim” der. Hakikatte bütün bunlar birer gözbağıdır, aldatıcı hayallerdir; gafil insanı oyalamaktan başka şeye yaramazlar. Gören gözler için varlığın kendisi rahmettir. Hem o her yerden gelir. Seste duyulur, bakışta barınır, kışta ve baharda canlanır, esen yelde ve akan suda rahmet mırıldanır. Kısacık ömür içinde ufak büyük birçok şeyler beklediğimizi zannederiz. Hakikatte hepimizin beklediği ilahi rahmettir.” “…Ölen şeyleri dirilten bunca ışık, tekrar tekrar âleme dolup taşan bunca hayat bizi uyarmadıysa bu rahmetten kaçtığımız içindir. Görüşümüzün rahmet, konuşmamızın rahmet, düşünmenin de rahmet olduğunu anlamak için tekrar tekrar kabirden çıkıp gelmemiz mi lazım?”

“Rahmet, Allah’ın bize çevrilmiş yüzüdür” diyor hocaların hocası Nurettin Hoca. Haklı ne var ki onun çok doğru tespitiyle ‘her hali zulüm olan’ bizler yüzlerimizi ta gönülden O’na çevirebiliyor muyuz? Ona bakmak lazım; nitekim Rabbimiz “Beni anın ki ben de sizi anayım Ve bana şükredin, sakın nankörlük etmeyin” buyuruyor Bakara 152’de?

Rahmet ikliminde Var Olmak adlı eserinden rahmet damlaları derlediğin Nurettin Topçu’ya sonsuz rahmetler diliyorum.

Rahmetini ve merhametini üstümüzden eksik eyleme Rabbim!

Selamların en güzeliyle…

        H. Halim Kartal/  26 Nisan 2021

       

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.