BİST
ALTIN
DOLAR
STERLİN
EURO

 Üstat Ali Ulvi Kurucunun Hatıralar eserinin 3 cildinde bir Seydişehirlinin hayatı. Rahmetli Ali Ulvi Üstadın son yüz yıla ışık olacak birçok tarihi olayın anlatıldığı eser.

Kitap okumayı sevenlerin Mutlaka okuması gereken bir klasik, tarihe tanıklık eden bir hatırat diye düşünüyorum.

 Yaşadığı Tarihte şimdiye kadar hiç duyulmayan tabiri caizse  “böylemiymiş ya” dedirtecek cinsten olaylar anlatılıyor.

 Bazen hüzünlenip bazen tarihi bir olayı öğrenmenin verdiği heyecanla zihninizde şimşekler çaktıran Eser.

Şahsen kendi adıma böyle değerli bir büyüğü hem de Seydişehirli bir büyüğümüzü Esas Seydişehir’in Büyüklerinden olan bir ağabeyin hayatını okurken kendi adıma duygulandım örnek olacak bir kişilik olarak buldum… Lafı Fazla uzatmadan sözü şimdi üstada bırakıyorum… F.K

Konya’nın Seydişehir Kazasından Dr. Abdurrahman Sağlam Bey

1947 yılından itibaren başlayarak Türkiye'den gelen Hac kafileleri benim için her sene ayrı bir tecelli ayrı bir inkişafa sebep oluyordu.

 1950 yılı sonuna rastlayan Hac mevsiminden tanıştığın bir genç ve ben de derin unutulmaz Hatıralar bırakmıştır.

Medine de Bir Tıbbiyeli

Gözlüklü hafif sakallı nurlu simalı bir genç, o günlerde Sariül Ayniye başındaki mendilci dükkânıma geldi.

 Mimar Ömer Kirazlıoğlu ile Dr Ali Kemal beylerden tavsiye Mektupları ve Abdurrahman Gürses Hoca Efendi'den selam getirmişti.

 Bu genç tıbbiyenin son sınıfında Konya'nın Seydişehir kazasından Abdurrahim Sağlam idi. Kendisi mektebinin son imtihanlarına girmeden önce ve Pederinden izin alarak Medine'yi Münevvere'ye gelmişti. Bu genç Tıbbiyenin  son sınıfında Konya’nın Seydişehir Kazasından Abdurahim Sağlam idi. Kendisi mektebinin son imtihanlarına girmeden  önce  pederinden  izin alarak  Medine-i Münevvereye gelmişti.

  Babasına şöyle demiş ;”Baba ben Hüsrev Hoca'dan sarf ve Nahiv okudum. Birazda Arapça okuyarak lisanım ilerletmek istiyorum. Tıbbiyeden izin alacağım imtihanı bir sene sonra vereceğim. Müsaade edersen bir sene Medine-i Münevvere de kalayım.”

 Babası izin verince de çıkıp Medine'ye gelmişti.

 Abdurrahim'in ders aldığı Hoca Hüsrev Efendi, İstanbul'dan meşhur bir zat idi. Fatih dersiamlarından, Alim ve muhaddis  bir hocaydı.

 Mahmut Bayram Hoca, Salih Hoca ve Yaşar Tunagür Hoca kendisinden okumuşlardır.

Zekaİ Hoca'nın bacanağı Yüksek Mühendis İsmail Turan da Hüsrev Hoca'dan okuyanlardan idi .Gönenli Hocaefendi koruyup kolladığı Hafız yaptığı talebelerini böyle Hüsrev Efendi gibi zatlara göndererek yetişmelerini temin ederdi.

 Bir Hadis-İ Şerif Aşıkı

Abdurrahim Sağlam birkaç gün Medine Münevvere de ki hocalarla âlimlerle talebelerle Hatta haremi Şerif'te ders  okudu  Müderrisler le  konuştu. Sonunda fakire geldi dedi ki “Ağabey ben hocaları müderrisleri gezdim. Kimsenin benimle uğraşmaya vakti yok. Ben sarfı, nahvi hatta biraz da belağatı Hüsrev Hoca'dan okudum. İbareyi anlıyorum isterseniz beni bir imtihan edin.”

Biraz okuttum baktım okuyor ve İbrahim ile anlıyordu. Abdurrahim Şöyle devam etti

“Benim yıllardan beri gönlünde bir Buhari Şerif okumak aşkı vardı. Bu Aşkı Bana bir hasret olmuştu. Küçüklüğümden beri Kur'an-ı Kerim'den sonra en sağlam kaynak  Kütüb-i Sittedir  onun da birincisi Sahibi Buharıdır derler. Hüsrev Hocadan Daima Sahih-i Buhari'den varit olduğu gibi, derdi. Ben küçüklüğümden beri Hadisi Şerif aşıkıyım. Bu Sahihi Buhariyi okumadan ölürsem gözüm açık gidecek…”

 “Doktor görüyorsunuz Ben mendil yapıyorum” dedim.

 Hacılar gitmek üzere…. Gece mendil yap, gündüz sat. Sabahları da beni okut dedi.” Artık dayanamadım Pekâlâ dedik başladık.

 O günlerde ben hummalı bir faaliyet içindeydim. Bir taraftan mendil yaparım, Bir taraftan da mendil yaptığı masanın üzerinde kağıt kalem durur şiir yazarım” İslam'ın Nuru” dergisinin her sayısını bir şiir ulaştırmaya gayret ederim.

 Buhari  Okuyoruz….

Sabah namazdan sonra Dr Abdurrahim ile Buhari okumaya başladık. Maşallah Tebarekeallah ne zaman gitsem kendisini ravza'da görürüm. Kitap önünde derse bakar, not alır, sualler hazırlar Kendisine “Harem-i Şerif'in güvercini” derdim.

 Sanki Peygamber Efendimizin sohbetindeymiş gibi Ashabı suffenin ilme çalıştığı gibi çalışıyor du… Hücre-i saadetin yanında, Cennet bahçesi olan o bahçede.  O Mukaddes yerde derse çalışırken simasını bir Nur gelmişti.

 Abdurrahim ile birlikte 6 ayda sahih-i Buhari okuduk. Bu çalışma sırasında çıkan çeşitli meseleler doktorun sualleri anlayamadığım yerler beni o günkü muhaddislere  Şah İbrahim Horemei , Şıh Ömer Beri, Seyit Kasım Endicami , Şeyh Hamit Ferğani, Şıh Muhammed Harekani gibi  zatlara müracaata  ediyordu. Ayrıca yalnız Metin ve iktifa etmiyor şerhlere de bakıyorduk.

 bir gün bir cuma sabahı namazı kıldıktan sonra Dr Abdurrahim ile birlikte cennet'ül Baki'ye ziyarete gittik. Orada medfun bulunan sahabe Kiram’ı Al-i Beyt’i Annelerimizi ve bütün büyüklerimizi, Hazreti Osman'ı ziyaret ettikten sonra, Hz Osman'ın Poyraz tarafından ayak ucundan bulunan efendimizin süt annesi Halime annemizle Hazreti Ali'nin validesi Fatıma Bintül  Esed’i ziyaret  ettik. Fatıma Binti Esed için Efendimiz “ Ümmi ba’de Ümmi “Annemden sonraki Annem” buyurmuştur. Çünkü annesini kaybettikten sonra onun yanında kalmıştır.

Hadis Denizine, Fıkıh Gemisi

Biz bir ziyareti veda ederken benim tarikat şeyhim olan Şıh Abdulgafur Efendi geldi, selam verdi.

 Baktım ki ayakkabısını Cennet-ül Baki nin kapısında çıkarmış. Serinde bir sabahtı.

Hazret bu gibi büyük zevatın cisimlerini örten onlardan zerreler taşıyan bu toprağa ayakkabı ile basmayarak edepten çıplak ayakla gelmişlerdi.

 Şeyh Efendi ile birlikte ziyaretler yaptık çıkıyoruz. Kendisi bizim sahih-i Buhari okuduğumuzu biliyordu. Doktorla birlikte ziyaretine gittiğimizde şu tavsiyelerde bulunmuştu.

 Buhari Şerif'i okuyun çok güzeldir. Yalnız yanında bir de fıkıh okuyun. Tek başına hadis ilmi bir denizdir bu denizde gemi lazımdır Bu gemi fıkıh tır.

 Ben sabahları mahdum'um Abdülhak ile bazı komşu talebelere hafta da iki gün Hidaye okuyorum. Hadisle beraber bir fıkra okuyun”

 Bunun üzerine bizde Buhari bittiği için Doktorla birlikte mantık ve Usul Fıkıh okumaya karar verdik.

 Doktor “Ben bir ömre yapayım geleyim” diyerek Mekke-i Mükerreme ye gitti. O yokken telgraf geldi babasının vefat ettiği acele gelmesini bildiriyorlardı.  Annesi ve kendisinden küçük 2 kardeşi yalnız kalmışlardı.

 Doktor Abdurrahim’e veda

Doktor o neden döndü. Bizim eve geldik oturduk acıklı ve acı bir haber söylemek için güç mesele… Ben konuşurken Doktor gözlüğünün altından nurlu simasından bir merakla muhim bir şey söyleyeceğim diye bekliyordu

 Okuyacağımız dersler hakkında malumat vereceğimi “Bu dersler ağırdır Bilmem ki Ne yapsak” filan diyeceğimi zannediyormuş.

 Ben teskin edici bir mukaddimeden sonra meseleyi açınca, Doktor gözünden yaşlar gelmeye başladı.

 “Ağabey dünya bu kadar mı fani imiş! Ben evvel Allah sonra da pederime güvenerek gelmiş idim.

 Bana: Oğlum ben sağ olduğum müddetçe seni bütün maddi ve manevi emellerine kavuşturacağız İnşallah demişti.

 Şimdi dul kalan Annem, yetim kalan kardeşim bana çabuk gel diyorlar…” O gece bizde yattı. Ertesi sabah ağlayarak haremi Şerife gidişimiz unutulmaz.

Doktoru geçirdik… Uçağa binerken sarılıp bir ağlaması vardı..

 Ağabey sen bu 6 ay zarfında hem hocam hem ağabeyim hem de babam hem de annem oldum. Ömrüm boyu size duacı olacağım”

 Diyerek gitmişti Allah kendisinden razı olsun..

 Doktor dönünce Tıbbiyeyi bitirdi Dâhiliye İhtisas yaptı. Sivas'ta bulundu. Senelerce Diyanet'in tabipliği yaptı.

Ankara'da muayene açtı sonra zamanda Konya'ya döndü.

Kaynak : Üstad Ali Ulvi Kurucu Hatıralar 3. Cilt  - M. Ertuğrul Düzdağ ...

 

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.