BİST
ALTIN
DOLAR
STERLİN
EURO

?Komşum, bilir misin geceler uyuyana kısaymış.? dedi. Kederi olanca acılığıyla sesine yansıyordu. Ağrıdan sabahlara kadar uyuyamadığını, gün doğduktan sonra biraz hafiflediğini söylerken ?Ben bu hallere düşecek adam mıydım?? der gibi mahcup bir hali vardı yüzünde.

 

        Bu adam yıllarca inşaat işlerinin her türlüsünü yaparak hayatını kazanmış, altmış yaşlarında kısa boylu, güler yüzlü, evinden işine, işinden evine yıllardır bisikletiyle gidip gelen çalışkan bir insan, aranılan bir ustaydı.

 İki ay önce bir inşaatta çalışırken düşüp kalça kemiği kırılmış. Bir süredir göremiyordum ustayı. Bir gün bahçede kendimce oyalanırken ustanın oğlunun sesini duydum. Kibarca hal hatır sormasını beklemeden ?Baban nasıl?? dedim. Üzgün bir sesle ?Babam perişan amca, düşmüş, kalça kemiği kırılmış, yatıyor evde, bir yere çıkamıyor epeydir.? dedi, geçip gitti sessizce. Sorduğuma pişman olmuştum. ?Vay be!? dedim kendi kendime ?Böyle komşuluk mu olur??

 

Komşuluk ilişkilerimiz zayıf bile değil; çünkü yok. Olmayan şeyin ilişkisi mi olurmuş? Komşularımızın evlerine minarelerden yükselen salalardan sonra mı gitmeliyiz? Gitsek bile bu gidişten kimin ne hayrı olacak?

Ramazan yaklaşıyor diye tarhanaydı, bulgurdu derken kendini güz işlerine iyice kaptıran eşime: ?Her şeyi olduğu gibi bırak, komşu ziyaretine gidiyoruz? dedim, önceden birkaç defa hatırlattığım için zor olmadı kalkıp gitmemiz.

 

Ustayı koltuk değnekleriyle bahçeye çıkmaya çalışırken görmek fazlasıyla sevindirdi bizi. O lakin bizden daha çok sevinmişti. Bunu güzünden okuyabiliyordum. İçeri buyur etti. Zevkle döşenmiş güzel bir salonda oturup daha çok, başına gelen ve onu bu yaz aylarında eve mahkûm eden olayı konuştuk.

 

Evet, ilk sözü geceleri iyice azan ağrıları sebebiyle uyuyamadığı için sabahları beklediğini, bunun da pek kolay olmadığını ifade etmek için kullandığı ? Geceler uyuyabilene kısaymış.? demek oldu.

 

Bu söz alıp götürmekte gecikmedi beni bir yerlere. İlk çağrışım M. Akif Ersoy?un Seyfi Baba adlı manzum hikâyesinde anlattığı hasta ziyaretiydi.

 

 Hikâyeye pek çoğumuz lise birinci sınıf edebiyat derslerinden aşinayız. Şair akşam eve gelince Seyfi Baba?nın hasta olduğunu öğrenir. İçeri bile girmeden yağmurlu bir havada bin bir meşakkatle dostu bildiği insana ulaşır. Birkaç fincan ıhlamur içirdiği ihtiyar biraz kendine gelince derdini soran dostuna yaşadıklarını, yalnızlığın pek güç olduğunu şöyle anlatır ki bu hikâye aracılığı ile şairin dikkatimizi çekmek istediği en önemli husus, şairin ihtiyar dostunun ağzından naklettiği bu sözlerdir: 

 

?- Mehmed Ağa'nın evi akmış. Onu aktarmak için
         Dama çıktım, soğuk aldım, oluyor on beş gün.
         Ne işin var kiremitlerde a sersem desene!
         İhtiyarlık mı nedir, şaşkınım oğlum bu sene.
          Hadi aktarmayayım... Kim getirir ekmeğimi?
          Oturup kör gibi, namerde el açmak iyi mi?
          Kim kazanmazsa bu dünyada bir ekmek parası:
          Dostunun yüz karası; düşmanının maskarası!
          Yoksa yetmiş beşi geçmiş bir adam iş yapamaz;
          Ona ancak yapacak: Beş vakit abdestle namaz.
          Hastalandım, bakacak kimseciğim yok; Osman
          Gece gündüz koşuyor iş diye, bilmem ne zaman
          Eli ekmek tutacak? İşte saat belki de üç
          Görüyorsun daha gelmez... Yalnızlık pek güç.
          Ba'zı bir hafta geçer, uğrayan olmaz yanıma;
          Kimsesizlik bu sefer tak dedi artık canıma
!?

  ?

         Evet, yalnızlık pek güç. Bu, ancak yaşayanların derinden hissedebildiği bir duygu. Yakup Kadri Yaban romanında bunu  ?Yalnızlık dinmeyen bir sızıdır.? Cümlesiyle özlü bir anlatıma ulaştırır.

 

         Allah?a hamdolsun ki bizleri bir ramazana daha ulaştırdı.

         Ramazanlar kendi iç âlemlerimize doğru seyahat etme imkânı bulabileceğimiz en kıymetli zamanlar.

        Bu seyahatler başta kendimizi ve çevremizi tanımamıza bir yararı olduğu nispette amacına ulaşacaktır.

        Kimi incittik, kime ödemediğimiz bir borcumuz var, yakın akrabalarımızın, komşularımızın kapılarını en son ne zaman çaldık sahi? Nerede bir hasta bir kimsesiz, bir yetim, bir düşkün var? Bu ve benzeri sorulara kafa yormanın, elimizden geldiğince gereğini düşünüp ona göre hareket etmenin tam zamanı.

         Efendim, Ramazanınız mübarek, işleriniz hayırlı ve bol kazançlı olsun!

 

       Selam ve dua ile? 

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.