BİST
ALTIN
DOLAR
STERLİN
EURO

Ülkemizde her yıl 7- 17 Aralık tarihleri arasında Mevlana?yı anma törenleri düzenlenir, bu çerçevede türlü etkinlikler yapılır, daha doğru bir tespit yapmak gerekirse bu günlerde Mevlana rüzgârı yayılır üzerimize dalga dalga.

            Bu yazımda bu vesile-i haseneyle Mevlana?nın ölümsüz eseri Mesnevi?den söz edip bu güzel eserde nakledilen bir hikâyesini dikkatlere sunmak istedim.     

        Yaklaşık olarak 1259?1268 tarihleri arasında yazılan Mesnevî altı ciltlik dev bir eserdir. Mesnevi'nin dili Farsça'dır . Halen Mevlana Müzesi'nde teşhirde bulunan 1278 tarihli, elde bulunulan en eski Mesnevi nüshasına göre beyit sayısı 25 619?dur.

Mesnevî; çok yönlü, zengin bir eserdir. Muhtevasında; tefsir, hadis, fıkıh, kelam, tasavvuf, tarih, tıp gibi ilimlere ait konular, zamanın örf ve âdetlerine dair bilgi ve birçok hikâye mevcuttur. Bazı hikâyeler; Kelîle ve Dimne, Ferîdüddîn-i Attâr?ın Esrâr-Nâme ve İlâhî-Nâme?si, Salebî?nin Kısasu?l-Enbiyâ?sı, Gazzâlî?nin İhyâu Ulûmi?d-Dîn?i, Şems?in Makâlât?ı gibi eserler­den alınmıştır. Az sayıda hikâye de halk arasında söylenilen anonim türdendir.

Mevlâna, bu eserde; gerçek bir rehber olarak iyi ve kötü, doğru ve yanlış karşılaştırması ile sebep-sonuç ilişkisi içinde eğitici niteliğini gösterir. Bu mukayeseler; melek-şeytan, adalet-zulüm, alçak gönüllülük-kibir, doğruluk-hile ve yalan, cömertlik-cimrilik, çalışmak-tembellik, kanaat-hırs, başkalarının kusurlarıyla uğraşmak-hoşgörü, öfke/acele-sabır gibi onlarca konuya dairdir.

Mesnevi bahçelerinde birbirinden güzel, her biri ibret levhası halinde binlerce hikâye gördüm. Bunların arasından birini seçmem gerekirse bu hangisi olmalı diye mülahaza ederken karşıma çıkan şu hikâyesini çok çarpıcı buldum. Siyaset arenamızda devam etmekte olan bir kısım tartışmaları bir de gönüller sultanı Mevlana?nın yüz yıl öncesinden manzara koyuşuyla okumak gerektiğini düşündüm.  İşte o hikâye:

Bir adam hileyle,  kuşun birini tuzağa düşürerek yakaladı. Kuş dile geldi, yalvardı:                                                                                     

       ''Ey ulu insan, sen koyunları, öküzleri yedin, birçok deveyi kurban ettin. Bu dünyada onlarla bile doymadın, benimle mi doyacaksın? Eğer beni bırakırsan ben sana üç öğüt vereceğim.  Bunlara uyarsan her müşkülün hallolur.                       
        Birincisini, elindeyken vereyim, eğer beğenirsen beni 
bırakırsın. İkincisini şu dama konarken, üçüncüsünü de şu ulu ağaçta söylerim,'' dedi. 

Adam kuşu sıkı sıkıya tutarak:                                 

       ''Haydi söyle bakalım, eğer beğenirsem seni bırakırım,'' dedi. 

        ''Kuşcağız ilk öğüdünü söyledi:               
        ''Olmayacak sözü kim söylerse söylesin, inanma'' dedi.       
Adam öğüdünü beğenerek kuşu bıraktı. Kuş uçarak damın saçağına kondu. İkinci öğüdünü söyledi:       
''Geçmiş gitmiş şeylere, kaçmış fırsatlara ah vah etme.'' dedi.  
Sonra biraz geriye çekilerek orada bulunana ulu ağaca kondu:                                                   
        ''Benim karnımda on bir dirhem ağırlığında paha
biçilmez bir inci vardı. Eğer beni kaçırmasaydın o şimdi senin
olacaktı.''dedi.                                                   
         Bunu duyan adam ağlayıp inlemeye, saçını başını
yolmaya  başladı. Bunu gören kuş seslendi:                   
         ''Ben sana geçmiş gitmiş fırsatlar için ah vah edip
üzülme demedim mi? Madem fırsatı kaçırdın, neden üzülüp
duruyorsun? Ya öğüdümü dinlemedin yahut da sağırsın. Ayrıca
sana  olmayacak şeye inanma demedim mi? Benim bütün
ağırlığım üç dirhem, karnımda nasıl on bir dirhem ağırlığında
inci   bulunabilir?''                                               
          Bunun üzerine adam kendi kendine:                       
         ''Şimdi söylediklerini daha iyi anladım. Haydi, şimdi de üçüncü öğüdünü söyle bakayım'' dedi. Kuş:   
        ''Allah için o iki öğüdü güzelce tuttun da benden
üçüncüsünü mü istiyorsun? Uykuya dalmış bilgisiz kişiye öğüt
vermek, çorak toprağa tohum atmak gibidir. Aptallık ve
bilgisizlik yırtığı, yama tutmaz.'' diyerek uçup gitti.

Gönüller sultanı Mevlana?yı vuslatının 737. yıl dönümünde rahmetle şükranla anıyoruz.

Selam ve dua ile?

Hacı Halim Kartal  

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.