BİST
ALTIN
DOLAR
STERLİN
EURO

Millet, meclisine gönderdiği vekillerden şanına yaraşır bir anayasa bekliyordu; olmadı.

 

Gündem gene değişti.

 

Şimdi daha büyük gailelerimiz  var.

 

        Bu ülkede akl-ı selimin kovulup cinnetin egemenlik kurması için her an her şey yapılabilir. Tarihimizde bunun yığınla örnekleri vardır. Millet ve memleket menfaati gözetilerek iyi ve güzel denebilecek bir hamleye ne zaman niyet edilse isyanlar patlak vermiş, başlar koparılmış, birlik ve dirliğimiz bozulmuş, gücümüz birbirimizi boğazlarken tükenip gitmiştir. O yüzden bu milletin, sorunlarını çözmek için bir konuda yoğunlaşmasına bir türlü izin verilmez. Gündem hızlı bir şekilde değiştirilir. Her an her şey olabilir.

 

Terör bitti, bitiriliyor demeye hazırlandığımız bir anda Reyhanlı olayları patlak veriyor, orada patlayan bombalarla açılan yaralardan sızan kanlar kurumadan Gezi Parkı Olayları patlıyor. İstanbul’dan dalga dalga diğer büyük kentlerimize yayılıyor. Maalesef her toplumsal olayda olduğu gibi provokatörlerin çığırımdan çıkarmasıyla yayılan olaylarda Akif’in “Galeyan geldi mi mantık savuşurmuş, doğru!” şeklindeki tespiti ete kemiğe bürünüyor. 

 

        Huzur vericilerden miyiz, huzur bozuculardan mıyız? Tarafımız belli mi? Anlamıyorum. Memleket yangın yerine dönerken bir damla suyumuz varsa öncelik ateşi söndürmek olmamalı mı? Şaşkınlık içindeyim. Yangın her yeri sarıyor, adam hala “Senin yüzünden!” deyip ateşe körük oluyor. Gazetelerde Başbakan’ı ve hükümeti eleştiren yazılarda hep bu “Senin yüzünden!” kolaycılığını görüyorum. Huzura kast eden kim olursa olsun, başbakan bile olsa, asla pirim vermemeliyiz; lakin önce şu yangını söndürelim de döveceksek ondan sonra dövelim adamı. Başbakan yanlış yapmış olabilir; lakin meydanlarda ortalığı ateşe verenler başbakanın şahsi mallarını değil, hepimizin içinde olduğu gemiyi yakıyorlar! Yanan yansın, bana bir şey olmaz umursamazlığı ne garip!

       

        Meydanları esir alan cinneti sakinleştiremezsek cennetimiz bildiğimiz bu güzel ülkenin cehennemin kızıl alevleri arasında yok olup gidişini seyredeceğiz. İnsafı, izanı olan elindeki bir katre suyu ateşe döksün önce. Yarın çok geç olabilir.

 

Yangın var!

 

Ve…

 

Herkes yangının bir an önce söndürülmesini beklerken...

 

Bu yangını söndürecek iradeyi gösterebilecek olanlardan esaslı bir hamle yerine yazık ki alevleri yükselten açıklamalar duyuluyor birbiri ardına.

 

Birileri elinde bulundurduğu kovadaki suyu kullanmak için “Senin yüzünden!” diye suçladıklarının af dilemesini bekliyorlar.

 

Üstad Necip Fazıl Kısakürek gençlik yıllarında gönül verip beklediği birine duyduğu hislerini şu şekilde dile getirmişti:

 

“Ne hasta bekler sabahı,

Ne taze ölüyü mezar.

Ne de şeytan bir günahı,

Seni beklediğim kadar.”

 

Aynı hasretle vatandaşın yıllardır beklediği nedir diye sorarsanız akl-ı selim yöneticiler, siyasetçiler ve birazcık huzur derim.

 

Oturup beklemek…

 

Yanlış!

 

Önce şu yangını söndürelim!

 

Mustafa İslamoğlu’nun sık sık kullandığı bir sözü hatırlıyorum:

 

“Pasif iyi olmak yerine aktif iyilerden olalım.”

 

Şehirlerimizin meydanlarından evlerimize hızla yayılmakta olan cinnet ve şiddet görüntülerinden bir an önce kurtulmamız gerekiyor.

 

Akl-ı selim ve huzur…

 

Biri temelli savuşup giderse  huzur denen şeyi Kafdağı’nın ardında da arasak, kıyamete kadar beklesek de nafile!

 

Selamların en güzeliyle….

 

Hacı Halim Kartal           

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.