BİST
ALTIN
DOLAR
STERLİN
EURO

Ramazan ayı; iftarlarıyla, sahurlarıyla, yediden yetmişe gönüllerde meydana getirdiği büyük değişimle bizi her taraftan sarıp sarmalayan ilahi bir rahmet, rahmetin varlıkta görünen yüzü de merhamet…

 

        Bu nedenle Ramazan ayının kıymetini belirten nitelemeler arasında ‘Rahmet Ayı’ sözü muhayyilemde her zaman farklı bir yer tutmuştur. Ne bileyim, onu diğerlerinden daha sıcak, daha kuşatıcı bulmuşumdur.   

 

        İftara doğru mutfaklarda tatlı telaşlar yaşanırken televizyonlarda da genellikle ney seslerini daha çok duyduğumuz, dalga dalga  huzur yayılan  manevi bir hava kendini hissettirir. Böyle anlarda, izleyicilerine sevgi, barış, fedakarlık ve kardeşlik gibi güzel duygular telkin eden güvenilir konuşmacılara kulak vermek sofraları süsleyen birbirinden güzel yiyecekler kadar mutlu eder insanları.

 

        Geçen gün iftar programı sunan bir kanalda konuşmacıların, şair ve mütefekkir kimliğiyle sevdiğimiz bir şairden, Sezai Karakoç’tan bahsettiklerini görüp orada karar kıldım. Konuşmacılardan biri kendisi de bir şair olan Şaban Abak’tı ve Abak, Sezai Karakoç ve onun adını “Diriliş” koyduğu davasını, medeniyet tasavvurunu çok güzel anlatıyordu doğrusu. Bu saatte benim için daha güzel olan Sezai Karakoç gibi büyük bir dehanın onu çok sevmiş ve mesajını anlamış başka bir şair tarafından büyük bir coşkuyla anlatılmasıydı.

 

        Bu güzel program biterken Sezai Karakoç’un bir eserinin adı iftarlık bir hurma gibi geldi bana.Muhayyilemde tuttuğumuz ilk oruçlardan, ilk iftar ve sahurlardan hayal meyal hatırladığımız tarifsiz lezzetlere benzer duyguların depreştiğini hissettim. Samanyolunda Ziyafet… İlk fırsatta alıp geç bile kaldığım bu ziyafete katılmalıydım.

 

 Araştırdım. Yazarın daha çok ramazanlarda yazdığı oruç hakkındaki yazılarının toplandığı, alt başlığı  “Oruç Yazıları” olan bir eserdi bu.

 

        Kitapta yer alan yazıların adları bile çok şey anlatıyordu: Her Yıl Bir Mucize Gibi Gelen, Diriliş Saati, Ruhun Silahları, Betonları Kıran Oruç, Ruhun Şöleni, Çocukluğumuzun Ramazanları, Görünen Aya Selam, Konuk, İnsan Ve Oruç, Oruç da Acıkır, Oruç Ülkesi, Ramazanın Aynasında Hayat,  Oruç Ve Çocuk, Kara Bayramı Aka Çevirmek…

                     

            Yazarın orucu anlamlandırışı mükemmeldi doğrusu. Bizim için çok değerli olan birçok şeyin kaybettiğimiz özüneydi tüm vurguları. Toplumsal olayların anaforuna kapılıp oradan orya sürüklenirken başlarımızı taşlara vurmadan bir yeniden dirilişe ihtiyaç duyulan günlerden geçiyoruz. Karakoç’un ‘Oruç Yazıları’ bu bakımdan çok manidardı benim için her şeyi anlamsızlaştırarak yaşadığımız bu kaosta.

       

        İşte ‘Samanyolunda Ziyafet’ten iftarlık cümleler:

 

        “Oruç insanın katıldığı, her yıl bir ay katıldığı bir ruh şölenidir.Üstün insanların davetlisi olduğu bir tabiatüstü ziyafet, bir gök sofrasıdır.”  Samanyolunda Ziyafet

 

 “İşte oruç, külü deşer, betonları kırar, eskiyen dünyayı tazeler, alışkanlıkları elâstikîleştirir, donmalarını önler, içgüdüleri pırıl pırıl yapar, insanı melankoliye düşmekten, yani eşyayla ilgiyi kesmekten, korur, kâinatı yeniden yaşanmağa değer bir yer haline getirir, insanı yeni doğmuşçasına yaşamaya hevesli, iştihalı bir yeni insan yapar.” Betonları Kıran Oruç 

 

“Oruç, bu ümmete bağışlanmış; sağı ölüden, diriyi cansızdan ayıran, fark ettiren kutlu bir nimet ve emanettir.” Her Yıl Bir Mucize Gibi Gelen

 

“Kendi kendinden uzaklaşan insanın kendine dönüşüdür oruç ayı” Gök Armağanı Oruç

 

 “Kur’ân, namaz ve oruçta dirilen bir İslâm insanı olmak: İşte çağımız müslümanının tek varoluş şartı.”  Silâhımız

‘Ziyafet’ten son bir yudum:

 

“Ölüme doğru koştuğu bu son çağlarda  İslâm toplumu tam ölmemişse  ve hâlâ yaşıyorsa; bunu, gelip gelip dirilten ramazanlara borçludur geniş ölçüde. Ve bir gün tam dirilecekse, bu da yine bir ramazanda başlayacaktır, ramazanlarla başlayacaktır.” Oruç ve Diriliş

 

Samanyolunda Ziyafet mükemmel bir ziyafet çağrısı oldu benim için. Bu duygu ve düşünce yüklü cümlelerle daha çok duygulandım. Bu hal, şairin “Sürgün Ülkeden Başkentler Başkentine” şiirinin unutulmaz mısralarını getirdi aklıma. Namaza giderken onları mırıldanıyordum.

 

“Sana geldim ayaklarına kapanmaya geldim

Af dilemeye geldim, affa layık olmasam da”    

 

Geç kalmış olsam da katılmaya çalışacağım bu ziyafete.

 

Selamların en güzeliyle…

 

Hacı Halim Kartal            

 

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.