BİST
ALTIN
DOLAR
STERLİN
EURO

Başımıza gelen kimi olaylarda suçlu aramamıza gerek yok. Aynı kovuktan, aynı yılana defalarca ısırılmak gibi bir şey yaşadıklarımız.

 

Bu ülkenin çocuklarının taammüden birbirlerini öldürmeleri için bazı merkezler tarafından hesapsız harcamalar yapıldığı zamanlar oldu. Bir şekilde dolduruşa getirilen geçlerimizin birbiriyle defalarca dövüştükleri halde bir kere dönüp de “yahu biz niçin, kimin için öldürüyoruz birbirimizi?” sorusunu sormamaları gücüme gidiyor.

 

        Siyasi partilerimizin her hafta grup konuşmaları yaptıkları salonlardan yükselen seslerin; ekranlar karşısında milyonlarca insana, bu mekanların aynı ülkenin değil de birbirine düşman ülkelerin parlamentolarını düşündürmeleri gücüme gidiyor.

       

        Seçimlerimizin kavga, geçimimizin kavga hatta ölümlerimizin bile kavga nedeni yapılması ve her kavga ile yeni ölümlere neden olunarak sağduyu, akıl, izan ve insaf denilen hasletlerimizin kutuplara kaçması gücüme gidiyor. Yıllar önce Üstad Necip Fazıl Kısakürek’in “Başıboş”  şirinde dile getirdiği halimiz, değişim konusunda nerde ve ne durumda olduğumuzu kıyaslamamız bakımından yüzümüze ayna tutar cinsten:

 

“Vatanımda sular akar, başıboş;
Herkes, birbirini kakar, başıboş.
Bozkırlardan topal bir tren geçer;
Çocuk, merkep, öküz bakar, başıboş.
Yanmaz da yürekler, güneşe atsan;
Bir kibrit, bir orman yakar, başıboş.
Tarih, kutuplara kaçmış bir fener,
Buz denizlerinde çakar başıboş.
Yirmi dokuz harfte sözde aydınlar,
Yafta yazar, isim takar, başıboş.
Allah'ım sen acı bu saf millete!
Akşam yatar, sabah kalkar, başıboş”

 

         Hoca bildiklerimizin hoca, hacı bildiklerimizin hacı olduklarını unuttukları veya sömürü aracı yaptıkları vakitlerden beridir çarklarımızın uyumu yok. Yüzlerde bir öfke. İnsanlar en yakınındakilere bile kuşkuyla bakıyor. Kimse dinlenmediğinden, her an başına bir iş gelmeyeceğinden emin değil. Gerçekten de dönüp dönüp aynı filmi seyrettiğimiz bir ülkede üzerimizde bir çeşit mahkumiyet duygusu yaratılması gücüme gidiyor. 

 

 Aşık Ruhsati’nin, herkesin her zaman hava kadar, su kadar ihtiyaç duyduğu bir güven ortamının kalmadığını dile getirdiği bir zamandan söz ettiği şiirinde o zamandan bugüne ne değişmiş bakalım:

 

“Bir vakte erdi ki bizim günümüz

Yiğit belli değil, mert belli değil

Herkes yarasına merhem arıyor

Deva belli değil, dert belli değil

 

Adalet kalmadı, hep zulüm oldu

Geçti şu baharın gülleri soldu

Dünyanın gidişi acayip oldu

Koyun belli değil, kurt belli değil

 

Başım ayık değil kederden yastan

Ah ettikçe duman çıkıyor festen

Harabe yüz tuttu bezm-i gülistan

Yayla belli değil, yurt belli değil”

 

Bir huzursuzluk ortamı için gecesini gündüzüne katarak çalışanlarımız olduğu muhakkak; fakat onlardan daha fazla çalışarak bir kötü gidişe mani olacak mert insanlara destek vermek en önemli görevimiz olmalı bugün. Öyle düşünüyorum. Bunu gerçekten başarmadıkça iyi bir sınav vermiş olmayacağız.

 

Apaçık hakikatleri bile isteye yok sayanların; bunları işlerine gelmediği için taammüden reddetmeleri, yalanı gerçek, gerçeği yalan yapma gayretleri Kur’an’da kıssaları anlatılan varlıkla şımarmış azgın kavimleri düşündürüyor. Her azgınlığın ardından gelecekleri de…

 

Bu ülkede doğmuş, bu milletin kısıtlı imkanlarıyla yetişmiş evlatlarının bu milletin düşmanlarıyla birlik olup boğazımızı sıkan bir ele, bizi can evimizden vuracak bir silaha dönüşmesi gücüme gidiyor.

 

Amaçlarına ulaşmak için şeytani bir kibirle her yolu meşru görenlerin; zamanında fark edilip korunma tedbirleri alınmazsa keşfettikleri gizli güçleriyle herkes üzerinde tahakküm kurmaya çalışmaları, bu mümkün olmazsa dünyayı ateşe verecek bir ateş potansiyeline dönüşmelerini görememek gücüme gidiyor.

 

Yaşarken nefret ettiğimiz bazı kişilerin kıymetlerini onları kaybettikten anlıyoruz. Ulu Hakan Abdülhamid Han gibi, Adnan Menderes gibi. Ne zaman Başbakana yönelik bir hakarete tanık olsam bu kadim huyumuzun hiç değişmediğini görmek gücüme gidiyor.

 

Rahmetli Mehmet Akif “Biri ecdadıma saldırdı mı hatta boğarım/ Boğamazsam hiç olmazsa yanımdan kovarım” demişti. Şimdi kısa günde kırk defa arsız kimselerin türlü arsızlıklarıyla karşılaşıp da birine bile ‘yanlış yapıyorsun!’ diyemeyişimiz gücüme gidiyor.

 

Selamların en güzeliyle…                05.06.14

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.