BİST
ALTIN
DOLAR
STERLİN
EURO

Rahman olan, Rahim olan, Yüce Allah’ın isimleriyle başlayalım. Evveli Rahmet, ortası mağfiret, sonu ise ateşten azad olan Mübarek Ramazan ayı bizlere okuyanlara, ümmeti Muhammede hayırlı olsun, hayırlara vesile olsun, şikâyetçi değil şefaatçi olsun inşallah… Ramazan ayı rahmet merhamet mağfiret ayıdır. Eğer oruç bizi çepeçevre tutacaksa, ona uyum sağlamalı ve ne istiyorsa onu harfiyen müslüman olmamız hasebiyle hayatımızda uygulamalıyız. Bu sebeple kötü huyları bırakıp, yalan söylemeyi bırakıp, söz götürüp getirmeyi terk edersek,  açları - açıkları doyursak, Diyanet İşleri Başkanlığımızın bu yılkı Ramazan ayı teması gereği “Hiç kimse kimsesiz kalmasın bu ramazan ve her zaman”a uyarsak o zaman oruç bizi tutmuş ve orucun ehemmiyetini almış oluruz. Ramazan, arapça bir kelime olup Merhum Muhammed Hamdi Yazır, Elmalılı, Hak Dini Kur’an Dili adlı eserinde Ramazan kelimesinin birkaç manaya geldiğini bizlere bildirmektedir. Şöyle ki; a)- Yaz sonunda, güz mevsiminin öncesinde yağıp yeryüzünü tozdan temizleyen yağmur anlamına “ramda” kelimesinden alınmış. Bu yağmurun yeryüzünü temizlediği gibi, Ramazan ayı da müminlerin beden ve kalplerini günah kirlerinden temizler. Nitekim Efendimiz (s.a.v.) “Kim inanarak ve alacağı sevabı Allah’tan bekleyerek Ramazan orucunu tutarsa, geçmiş günahları bağışlanır.” buyurmuştur. (Buhari) b)- Güneşin sıcaklığından taşların yanıp kızgın hale gelmesi anlamında olan “ramad” kelimesinden alınmış. Böyle kızgın yerde yürüyenin ayakları yanar, ızdırap çeker. Bunun için oruç tutan kimse de açlık ve susuzluğun hararetine katlanır, sıkıntı ve zahmet çeker, içi yanar. Kızgın yer, orada yürüyenin ayaklarını yaktığı gibi; Ramazan da müminlerin günahlarını yakar, eritir, yok eder. c)- Kılıcın ok demirini inceltip keskinleştirmek için iki kaygan taşın arasına koyup döğmek anlamına gelen “ramd” kelimesinden alınmıştır. Bir diğeri de bu ay’a Ramazan isminin verilmesi de arapların bu ayda silahlarını bileyip savaşlar için hazırladıklarından dolayıdır.          d)- Ramazan isminin Allah’ın (c.c.) güzel isimlerinden olduğu sahih ise Ramazan ayı bizzat bununla isimlendirilmiş ve bunda özellikle Allah’ın (c.c.) rahmeti ile günahların yanması dikkat nazarına alınmıştır. Bu anlam ile oruç ayı, “Allah (c.c.)’ın ayı” olmuştur. (Hamdi Yazır, Elmalılı, Hak Dini Kur’an Dili, c.I, s.531) İmam Mücâhid'in rivayetidir. İbn Cerîr, İmam Mücâhid'den: "Sakın 'Ramazan' demeyiniz. Çünkü Ramazanın ne olduğunu bilmezsiniz. Umulur ki o, Allah (c.c.) ın isimlerinden biri ola. Fakat Ramazan ayı deyiniz. Ramazan, Allah (c.c.)'ın isimlerinden biridir. Şehru Ramazan demek, Allah (c.c.)'ın ayı demektir.  İbn Ebî Hâtim'in, Ebû Hureyre (r.a)'den naklettiğine göre o şöyle demiştir. Ramazan demeyin; çünkü Ramazan, Allah (c.c.)'ın isimlerinden biridir. Bilakis ‘Ramazan Ayı’ deyin. buyurmuş olup bu ayda oruç tutup gerçek manada tövbe edenlerin günahları yanar yok olur. İslam’ın beş şartından biri olan oruç için, Efendimiz (s.a.v.) “Ramazan ayı gelince, cennet kapıları açılır. Cehennem kapıları kapanır ve şeytanlar bağlanır.” buyurarak ümmetinin cehennemden uzaklaşıp cennete girmelerine vesile olan Ramazan orucunu tutmaya teşvik etmiştir. Çünkü Hz. Allah (c.c.) İbadet ve iyiliklere karşı bire ondan, yedi yüze kadar ihsanda ikramda bulunmaktadır. Ancak orucun sevabını ise, bana aittir ben veririm.” buyurmasındaki hikmet Yüce Allah (c.c.)’ın kula mahsus olan yemek ve içmek gibi şeylerden münezzehtir. Oruç tutmakla Hz. Allah (c.c.)’ın güzelliklerinden birine sarılmış olur. Rabbimize hamdüsenalar olsun; Bire on, bire yüz, bire yedi yüz, bire binlerin verileceği yine mübarek üç ayların sonucusu halk dilinde onbir ayın sultanı diye isimlendirilen, mübarek gün ve gecelerden dünya nizamı rehber olan Hz. Kur’an’ın doğum ayı, geldi hakkını verebilirsek o bizden memnun biz ondan memnu olup Rabbimizde ikimizden memnun olarak bayram sevincine ulaştıracaktır inşallah. Öyleyse dostlar bu gün ve gecelerde yürüyenler koşmalı, konuşanlar susmalı, yatanlar ise kalkmalıdır. Yüce Rabbimizin ne kadar zengin, ne kadar cömert, ne kadar affedici ve bağışlayıcı ki isyan edenleri,  günah işleyenleri bile rahmet ve mağfiretiyle af ediyor ve kucaklıyor dolayısıyla Yüce Allah (c.c.)’a binlerce Hamdler olsun… O Yüce yaratıcı biz kullarını çok sevdiğinden bir dostunun diliyle “…Gelin kim olursanız, ne olursanız olun, yine gelin.” düsturuyla İşlenen günahlara, hatalara, kusurlara karşın tavuk tevbesi değil haaa. Gerçek tevbe, tevbeyi nasuh ile istiğfarla onun kapısına baş koyalım. Çünkü başsız bir bedenin olmayacağı gibi, bedende ‘O’ kapının eşiğinde kul olmalı. Çünkü ‘O’ kapı, ümitsizlik kapısı değil, diye ferman ediyor. O kapıya yönelen, boş dönmez, mahzun olmaz, kaybetmez aksine hem bu dünyasını hem de ahiretini mamur edip makamından, mevkisinden, şahsiyetinden hiç bir şey kaybetmeden aynı İbrahim b.Edhem gibi yüzümüz güler. Bu Allah (c.c.) dostu bir gün İbrahim b.Edhem, bir gün Dicle kenarında oturmuş yırtılan eski hırkasını dikmekle meşgulken onun bu hâlini gören bir zat yanına yaklaştı: Ey İbrahim! Belh'in hükümdarlığından vazgeçtin, şu hâline bak, sorarım sana ne kazandın, ne kaybettin? Adam bu soruyu sorduğunda İbrahim b.Edhem elindeki iğneyi Dicle nehrine atıverip daha sonra balıklara seslenir. Ey balıklar Allah (c.c.)'ın izniyle “İĞNEMİ GETİRİRMİSİNİZ?” seslenmesi henüz bitmişti ki, Dicle nehrinden binlerce balık ağızlarında birer altın iğne ile ağızlarındaki iğneyi uzaktılar İbrahim b.Ethem Hz.ne. İbrahim b. Edhem Hz.balıklara seslendi: Onları istemiyorum, ben kendi iğnemi istiyorum. Bütün balıklar suya girdi, bir tek balık ağzında İbrahim b.Edhem'in iğnesi alıp suyun üstüne çıkarak iğnesini uzatır. Bu manzarayı seyreden adama İbrahim b.Ethem dönerek der ki: Evet Belh hükümdarlığını terk ettim – kaybettim AMMAA! Kazandığım şeylerin en küçüğü budur, gerisini var sen düşün. Diyerek adamın cevabını anlının ortasına bir balyoz gibi vurur.  Büyük tasavvuf ehli olan Zünnün Mısrî der ki:  Recep ekme ayı, Şaban sulama ayı, Ramazan derleyip toplama ayıdır. Hiç şüphesiz herkes ne ekerse onu biçer, ne yaparsa cezasını ve mükâfatını görür. Bir kimse ekimi bırakırsa, hasat zamanı ekmediğine pişman olur. Kıyamet gününde ise çok kötü duruma düşer. Efendimiz (s.a.v.)’de “Dünya ahiretin tarlasıdır.” buyurarak ahiret hayatının dünyada kazanılacağını bizlere özellikle vurgulamışlardır. İşte Allah (c.c.) için yapılan terkler, onun yolunda yapılan ibadetler, verilen hayır ve hasenatlar hiç zayi olur mu? Yüce Resul (s.a.v.) Ey şerefli ümmetim, dikkatli olun nasıl yaşarsanız öyle ölürsünüz, nasıl ölürseniz kabirlerinizden öyle kalkarsınız, kabirlerinizden nasıl kalkarsanız öylece Yüce Allah (c.c.)’ın huzuruna ve benim şefaatimi almak için, gelirsiniz. Buyurmaktadır. Öyleyse Ramazana ölü girmeyelim, ölü tutmayalım aksi halde bayram onlar için ŞEKER BAYRAMINDAN başka bir şey olmaz. Oysa hep dünyamızı tamir ediyoruz, ahiretimizi ise harap bırakıyoruz. Bundan dolayı insan mamur ettiği yerde kalmayı ister DEĞİLMİ? Harap bıraktığı yere gitmeyi asla arzulamaz! Hâlbuki mecburen ve istisnasız olarak gideceğimiz yer olan ahiretimizi nolur harap bırakmayalım. İşte içinde bulunduğumuz ramazan ayı günahlarımızı, isyanımızı, hatalarımızı, kusurlarımızı tamir etmek için bulunmaz bir fırsat ve dönüm noktasıdır. Unutmayalım… Bu ay yardımlaşma ayıdır. Bu ay sabır ayıdır, sabrın mükâfatı ise cennettir. Bu ay çok okuma; az yeme; diyaliz, muhasebe; diriliş ve yeniden yapılanma ayıdır. İhlâs ayıdır ki,    ibadetlere değer katan en önemli özellik‚ ihlâs’tır. İhlâs bir işi sadece Allah için yapmak demektir. Oruç bu özelliği çok iyi yansıtır. Çünkü bir kimsenin oruçlu olup olmadığını bilemeyiz. Bunu ancak Allah (c.c.)’la kendisi bilir. Gelin Ramazan ayını küstürmeyelim, Orucu küstürmeyelim, komşularımızı küstürmeyelim, fakirleri küstürmeyelim, yetimleri küstürmeyelim, borçlu olanları küstürmeyelim tabi bu arada en önemlisi namazı da küstürmeyelim haaaa çünkü oruçla namaz ikisi ayrılmaz bedeni ibadetlerdendir. Birini yaparken diğerinden küs olmayalım. Peygamber lisanîyle “büniyel islamu ela hamsin “İslam beş şey üzerine bina edilmiştir.” Evveli Rahmet, ortası mağfiret, sonu ateşten azad olan Ramazanımız nefsimize, neslimize, beldemize, memleketimize, ülkemize, islam âlemine hayırlar getirmesini dilerim. Gerçek Bayramlarda buluşmak dileğiyle hoşça kalın dostça kalalım… 

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.