BİST
ALTIN
DOLAR
STERLİN
EURO

İçinde can olan isimler, şiirler, şarkı sözleri geliyor aklıma canlar uçup giderken. “Leyla bir özge candır/ Kara gözlü ceylandır”

 

Her can özgedir. Özgecan da hayatının baharında hayattan koparılan binlercesi gibi babasının koklamaya bile kıyamadığı bir özge candı. Artık yok. Özgecan, okula gitmek için minibüse bindi, bir daha dönmedi.

 

Gazetelerde gözlüklü, bir genç kız resminin yanında olaydan duyulan acıya milletçe tercüman olan bir cümle: Özgecan’ımız yanıyor...

 

Bu kaçıncı can yangını, sayısı belli mi?  

 

Ne kadar empati yaparsak yapalım hangi can, koklamaya bile kıyamadıkları Özgecan’larının mezarı başında yas tutan anne ve baba kadar yanabilir ki?

 

Bağdatlı Fuzuli, bunun mümkün olamayacağını söyler:

 

“Ne yanar kimse bana ateş-i dilden özge

Ne açar kimse kapım bad-ı sabadan gayrı”

 

Yani?

Yanisi şu: Ateş düştüğü yeri yakıyor.

 

Her yangından sonra olduğu gibi olay yeri incelemesi yapılır, olayın nasıl vukua geldiğine, nedenlerine dair deliller toplanır, faillerinin kim veya kimler olabileceği kestirilmeye çalışılır. Bunlar rutin işlerdir. Dikkatime takılan şey, her elim olaydan sonra habercilerin bağlı oldukları merkezlere ulaştırdıkları ayrıntılardır. Bunlar bir araya getirildiğinde olayın nedenlerine dair eksik parçalar bir bakıma tamamlanmış olur.

 

Mesela birisi; katilin daha önce annesini defalarca dövüp, babasını bıçaklamış bir psikopat olduğunu, böyle birisine ehliyet verildiğini, adamın bu ehliyetle toplu taşıma aracı kullanıp yolcu taşıdığını; bir başkası, katilin bir fotoğrafını yayımlayarak alnındaki yara izlerine dikkat çekerek daha önce bulaştığı başka olaylarının olduğunu; katilin boşadığı eşini bulup konuşturan bir başka haberci ise bahtsız kadının katil olan eski kocasını kastederek onunla evlendiği güne lanet ettiğini, katilin yakın akrabalarını konuşturan başka bir habercinin de böylesine iğrenç bir olayın failiyle aynı soyadı taşımaktan utanç duyduklarını duyuruyor abonelerine.    

 

Anladığım kadarıyla kör çıban patlamış, oradan yayılan cerahatle ilgilenilmektedir. Toplumda infiale yol açan bir başka son dakika haberi ile de kısa sürede unutulup gidecektir.  

 

Doğru soru şu olabilir mi: Çıban patlayıncaya kadar neredeydiniz? Neden her defasında kör çıbanların varlığından organizmanın büyük bir bölümünü zehirleyebilecek bir patlama olduktan sonra haberdar oluyoruz? Bu vebal başta olayın faillerinin yakınları olmak üzere bir tarafıyla hepimizin değil mi? Mesela, adam evlenirken Allah’ın bir kulu çıkıp da kızın ailesine bu evlilikten vazgeçmelerini sağlayacak bir bilgi veremez miydi? Ehliyet sınavında görevli komisyon, bir psikopata bu belgeyi vermese olmaz mıydı? Ehliyeti aldı diyelim, toplu taşıma aracı kullanabilmesi için kişinin bu tür işler için gerekli kriterlere sahip olup olmadığı daha sağlam araştırılamaz mıydı?

 

Suçu önce kendimizde arayalım. Başka Özgecan’larımızın yanmaması için sorumluluk mevkilerinde kim veya kimler varsa başta onlar olmak üzere, kapıcısından profesörüne, mahalle bakkalından öğretmenine, işçisinden memuruna, muhtarına, imamına fert fert hepimizin huzuru, milletin selameti, memleketin bekası için insani erdemlerimizle birbirimize şahitlik edelim.

 

İman ve istiklal şairimiz Mehmet Akif’in,

“Gitme ey yolcu beraber oturup ağlaşalım;

Elemim bir yüreğin karı değil paylaşalım” çağrısına insani bir duyarlılıkla icabet edelim.

 

Takvim gazetesinden Hakkı Yalçın “Ayna!” başlıklı yazısında ne güzel ayna tutmuş yüzümüze. Üzülerek okudum şu satırları:

“Kapılarımızda anahtar yoktu.

Şimdi kilit üstüne kilit.

Baba ile oğlun birlikte sigara içmesi bile saygısızlık sayılırdı.

Şimdi birlikte tecavüz sofrası kuruluyor.

Nereden nereye geldik.

Televizyon dizilerinde halkça rahata erdik.

Vur, kır, parçala!

Aile içi ilişkiler, şehvet fırtınası…

1967 yılında Roman Polanski’nin hamile eşi Shron Tate’i öldüren katil Charles Manson’un mahkemede kendini savunması tarihe geçmiştir.

“Bana tepeden bakarsanız bir aptal görürsünüz. Bana aşağıdan bakarsanız şeytanı görürsünüz. Bana tam karşıdan bakarsanız kendinizi görürsünüz!”

Vicdan tek kişilik isyandır.

İnsan olanda bulunur.

Aynaya bakacak yüzü olanlarda!”

 

Ben de onu söylüyorum işte.

        “Gelin canlar bir olalım!”     

        Kendi içimize, kendi yüzümüze iyi bakalım.

        Bakalım ve iyi sorgulayalım ki kendimizi başka canlar yanmasın.

 

        Selamların en güzeliyle…

 

        Hacı Halim Kartal              18 Şubat 15

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.