BİST
ALTIN
DOLAR
STERLİN
EURO

Başbakanımız Sayın Ahmet Davutoğlu işini biliyor.

 

        1 Kasım akşamı Konya’da Mevlana önünde toplanan hemşerilerine “Şimdi bu temiz topraklara sevgi ekme zamanı” demişti. Bu cümlenin millet kalbinde bir karşılığı vardı. Esasen aldığı muazzam sonuç tam da bu güzel iş ve eylemlerinin karşılığıydı. Bu güzel topraklara sevgiyle sevgi tohumlarını bırakmış, sabırla, samimiyetle yaptığı işin hasadı da güzel olmuştu. Şehirlerin meydanlarını kabına sığmayan bir coşkuyla dolduran milyonlar, her şeyi en net biçimde anlatıyor, başka bir yoruma ihtiyaç bırakmıyordu. Nihayet herkes ektiğini biçerdi.

 

Anadolu’da ekim zamanıydı. Başbakan, vatandaşın bugünlerde sabahtan akşama uğraştığı işlerin merkezinde yer alan kelimelerle konuşuyordu. Toprak diyordu, tohum diyordu, sevgi diyordu; Allah’a hamdını, halka teşekkürünü ifade ediyordu. Güzel bir iş yapanların gönül huzuru vardı sözlerinde, halinde. “Tevazuda ve alçakgönüllülükte toprak gibi ol /Şefkatte ve merhamette güneş gibi ol” diyen Mevlana’nın yanı başında gönüller sultanı Mavlana’nın diliyle konuşuyordu.

 

Mevlana’yı milletin gönlünde yedi asırdan fazla yaşatan şey, ömrünü sevgi hasadına hasretmesiydi. Yaşadıkları topraklara sadece kin ve nefret tohumları serperek ömür tüketmiş, karşısına çıkanı kırıp dökmüş, yakıp yıkmış nice zalimin bugün isimleri anılmazken sadece Allah’ın rızasını gözeterek yaşamayı başarmış sevgi emekçileri asla unutulmuyordu. Tarihler bunun sayısız örnekleriyle doluydu. Yıkıcılar, yakıcılar en nihayet yıktıklarının altında kaybolup gitmekten kurtulamıyorlardı.

 

Cihana sevgiyle bakanlar, sevgi ekip sevgi devşirenler kazanıyordu bunun başka türlüsü düşünülemezdi. Yaşadığımız son örnek bunun en bariz kanıtıydı; çünkü halk liderliğine talip olduğu kişinin sevgi ileten diline ve samimiyetine inanmıştı. Memlekette daha önce de milletin refahı ve mutluluğu için taş üstüne taş koyanlar hep sevgi dilini kullanan sevgi emekçileri olmuştu.

 

Esasen milletçe ihtiyacını duyduğumuz en önemli kimya buydu. Her gün, her saat değişen gereksinimlerimize bir şekilde çare bulunabilirdi;  lakin sevgi dili kaybedilirse ortalığı kin, haset ve nefret dikenlerinin kaplaması kaçınılmaz oluyordu işte. Her şeyiniz olsa bile birbirinden nefret eden insanların arasında huzur bulmanın imkan ve ihtimali yoktu. Halk, bu sevgi dilini, özellikle her gün toplumun önünde duran ve her hallerini adamakıllı gözlemleyip değerlendirdiği liderlerinden bekliyordu. Bunu dün Adnan Menderes’te, Turgut Özal’da bulmuş, bugün Sayın Davutoğlu’nda fazlasıyla bulunduğunu görüyordu. Olay kısaca buydu.

 

Emekli olduktan sonra çiftçilik yapan ve bu işerden oldukça zevk aldığını bildiğim bir arkadaşım bir gezinti sırasında “Kitaplara bakalım, şimdi okuma zamanı” demişti. Tarla dönüşlerinde okuma arayışını bildiğim dostuma ‘okumanın zamanı olmaz, kitabı ekmek gibi su gibi görmek gerek’ demenin ukalalık olacağını düşündüm.

 

“Şimdi okuma zamanı” sözü beni Başbakan’ın konuşmasına götürdü. O da, zaferle çıktığı bir seçimin ardından böyle söylemiş, “ Şimdi bu temiz topraklara sevgi tohumları ekme zamanı” demişti. Aslında sevgi merkezli olmak şartıyla elimizin erip de gücümüzün yettiği her şeyi yapmanın tam zamanıydı. Bir yoksulun gönlünü kazanmanın, bir hastayı ziyaret etmenin, bir yarayı sarmanın, bir yetimin başını okşamanın, evini yurdunu terk etmek zorunda kalmış bir muhacirin elinden tutmanın velhasıl insanı manen zenginleştirecek her bir şeyi yapmanın veya yapılmasına vesile olmanın tam zamanıydı işte.

 

Tabiatta asla boşluk yoktu, isteyerek bırakılan bir boşluk istenmeyen bir başka şeyle hemen dolardı. Cümle işlerimiz de toprak gibiydi; sevgiyle işlersek gönüllere sürur veren güzelim güller açardı orada, kendi haline terk edersek ne yazık ki çakır dikenleri işgal ederdi ortalığı. Nitekim hakkın hakim kılınmadığı yerleri kapkara zulümler, zalimler kasıp kavururdu.

 

Bu nedenle kainata sevgiyle sevgi ekmek insanlığın en soylu uğraşı olmalıydı. Sevgi ekmek, Alah’ın arzında Allah’ın razı olacağı bir hayatı yaşama azmi ve iradesi taşımak demekti. Bereketli topraklarda çakır dikenlerinin baş göstermemesi için eliyle, diliyle velhasıl tüm imkanlarıyla mücadele edip sevgi çiçekleri yetiştirmek için sevgiyle sevgi tohumları ekmek demekti. Asla yılgınlığa veya gurura kapılmadan. Toprak gibi mütevazı, güneş gibi cömert...

 

Rabbim bu soylu mücadelenin davasını hayat tarzı haline getirenlere, cümle sevgi emekçilerine kolaylıklar versin.

 

Selamların en güzeliyle....

 

H. Halim Kartal                         08 Kasım 15 

 

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.