BİST
ALTIN
DOLAR
STERLİN
EURO

Bir tarafımızda yangın gibi bir hakikat varken başlıktaki boşluğu istediğiniz gibi tamamlayabilirsiniz. Hele bir denemeye çalışın, bir anda  yığınla cevap seçeneğinin hücuma kalkarak önceliği kapmak için tozu dumana kattığını göreceksiniz.

 

         Mesela...

        ‘Bu ateş sönmeden hiçbirimize rahat yok!’ ile başlayıp

        ‘Teröre destek veren ülkelerle dost ve müttefik olduğumuz sürece bu ateş sönmez.’ le devam edip   

        ‘Bu yangını çıkaranların Allah belasını versin!’ ilencine uzanan kocaman bir liste oluşuverecektir zihnimizde; çünkü...

        Çünkü bu ateş herhangi bir çobanın yaktığı çoban ateşi değil, bir mülkü baştan başa yakıp yok etme amacıyla taammüden yani tasarlanarak, hesabı kitabı inceden inceye yapılarak tutuşturulmuş bir fitne ateşi! Cehennem ateşlerinin en tehlikelisi.

 

        O yüzden nereye gitseniz, ne yapsanız bu ateş sönmeden kar etmez. Gözlerinizi kapamakla güneşin yok olmayacağı gibi bu pis yangının ateşini ve dumanını yakınlarınızda hissetmediğinizde hızından bir şey eksilmeyecek, nihayet seni de beni de yakmadan sönmeyecektir. Bu nedenle acil eylem planımızda İbrahim’i ve O’nun milletinden olanları yakıp yok etmeye programlanmış Nemrutların ateşlerini söndürmeye dair bir karınca duyarlılığımız olmalı. Hiç olmazsa kalben yangın söndürenlerden yana olduğumuzun emaresi olabilecek bir tavrımız, bir duruşumuz.

 

        Yangının daha çok büyümesi için su serpiyor gibi yaparak benzin dökenlerimiz var; itfaiye araçlarının yoluna hendek kazanlarımız var. Bir kenara çekilip alevlerin seyrine bakanlarımız var. Şimdilik ona dokunmuyor ya, değmeyin keyfine.

 

        Yazık...

 

        Kimimizin gafleti, dün vefatının 79. yıl dönümü nedeniyle rahmetle andığımız M. Akif’in Safahat’ında anlattığı hikayedeki eşekten beter. Sorumluluk bilinciyle hareket etmeyen, bir adım ötesini görmeyen, izan ve insaf kaybına uğramış bir boş vermişlik hali, bir ‘bana ne, bana ne’ durumu bu yahut hal-i pür melalimizin Akif’çesi:

 

“Müslümanlık nerde! Bizden geçmiş insanlık bile...
Âlem aldatmaksa maksat, aldanan yok, nâfile!
Kaç hakikî Müslüman gördümse: Hep makberdedir;
Müslümanlık, bilmem amma, galiba göklerdedir!
....

Irzımızdır çiğnenen, evladımızdır doğranan!
Hey sıkılmaz! Ağlamazsan, bâri gülmekten utan!..
....
Kurt uzaklardan bakar, dalgın görürmüş merkebi,
Saldırırmış ansızın yaydan boşanmış ok gibi.
Lâkin aşk olsun ki, aldırmaz da otlarmış eşek,
Sanki tavşanmış gelen, yahut kılıksız köstebek!
Kâr sayarmış bir tutam ot fazla olsun yutmayı...
Hasmı, derken, çullanırmış yutmadan son lokmayı!..

Bir hakikattir bu, şaşmaz, bildiğin üslûba sok:
Hâlimiz merkeple kurdun aynı, aslâ farkı yok.
Burnumuzdan tuttu düşman; biz boğaz kaydındayız;
Bir bakın: Hâlâ mı hâlâ ihtiras ardındayız!
Saygısızlık elverir... Bir parça olsun arlanın:
Vakti çoktan geldi, hem geçmektedir arlanmanın!
Davranın haykırmadan nâkûs-u izmihlâliniz...
Öyle bir buhrâna sapmıştır ki, zira, haliniz:
Zevke dalmak şöyle dursun, vaktiniz yok mâteme!”


        Şehit haberlerinde bir sıradanlaşma başladı: Uzman çavuş...., er ...., özel harekat polisi ....’nın baba ocaklarına ateşler düştü. Sonra cami avlularında bayraklara sarılı tabutlar önünde saf tutmuş kalabalıklar ve tekbir sesleri...

 

        Önce bu inatçı ateş bu Nemrut ateşi sönmeli; ama nasıl?

Bunca yıldır sönmüyorsa yangın mahallerinde itfaiyeciden çok benzinci var demektir. Tuhaf olan şu: “Yangın vaaar! Yanıyoruz!” diyenler daha çok benzinciler. Camiler, okullar, kütüphaneler yanıyor, canlar yanıyor; bunlar milleti kandırma derdinde. Ateşin vatan sathına yayılması için her melaneti yapanlar basın karşısında Şirinler’i oynuyorlar.

       

        Bu ateş cürümünden kat be kat fazlasını yaktı.

        Artık yeter, deyip bir tevhit diliyle düşünüp onunla konuşmaya başlamalı yürekler; başlamalı ki seçilsin iyice karalar aktan; zira...

  

        Bu ateş sönmeden kimseye huzur yok.

        Huzur, güven yoksa hiçbir şeyin önemi yok.

        Güvende olamazsan Karun olsan ne yazar!

        Uzansan yatamazsın; hiçbir yere kaçamazsın!

        Boğazına dizilir dünyanın en leziz yemekleri apansız sofralarına düşen kıvılcımlardan, dehşetle büyür gözlerin.

        Görmüyor musun her mahalle şimdi her geçen gün biraz daha fazla Suriye!

        Elin, dilin, gönlün bu yangının neresinde?

 

        Selamların en güzeliyle...

    

        H. Halim Kartal                     

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.