BİST
ALTIN
DOLAR
STERLİN
EURO

                   ANNEME MEKTUP

Anneler Günü’nün hayatımıza diğer günlerden farklı bir esinti taşıdığını biliriz. Hıdrellezde renklerin en güzel tonlarına erişen tabiatla birlikte içimiz de kıpır kıpırdır.

Çocukluk ve gençlik yıllarını annelerinden uzaklarda yaşamak zorunda kalanlarda şu bahar ayları kadar anne özlemini dayanılmaz hale getiren başka bir zaman dilimi olmaz. Bir de eylüllerde ayrılık rüzgârları eserken çöker içimize o derin ıstırap.

Anneler Günü türlü etkinliklerle, her düzeyde yayınlanan mesajlarla geçip gitti. İçimde hiçbir zaman boşluğu doldurulamayan buruk acılar kaldı. Bir de köyümde mayıs sabahları yer yer tüten bacalardan süzülen dumanlar ve pancar tarlalarında, yollarda gözüme çarpan çapacı hareketliliğinin tetiklediği şiirler…

Bunlardan biri Üstad Necip Fazıl Kısakürek’inilk fırsatta anneme okumayı düşünerek defterime yazıp ezberlediğim ve her okuyuşumda gözlerimin dolmasına engel olamadığım “Ben bu gurbet ile düştüm düşeli” mısraı ile başlayan, Anneme Mektup adlı şiiridir.

Ben bu gurbet ile düştüm düşeli, 
Her gün biraz daha süzülmekteyim. 
Her gece, içinde mermer döşeli, 
Bir soğuk yatakta büzülmekteyim. 
Böylece bir lâhza kaldığım zaman, 
Geceyi koynuma aldığım zaman, 
Gözlerim kapanıp daldığım zaman, 
Yeniden yollara düzülmekteyim. 
Son günüm yaklaştı görünesiye, 
Kalmadı bir adım yol ileriye; 
Yüzünü görmeden ölürsem diye, 
Üzülmekteyim ben, üzülmekteyim

         İkinci şiir, şairin sevgili annesine duyduğu özlemi birlikte yaşadıkları mekânlara ait ayrıntılara daha çok yer vererek anlatan Mehmet Atilla Maraş’ın Aney!’idir:       

Bu akşam aklıma yine sen geldin

Dersi bıraktım çalışamadım

Saat 1'e geliyordu Aney,

Yatamadım, uyku gözüme girmedi

Sen bu saatlerde eskiden

Benim beşiğimi sallardın

Uykunu harab ederdin benim için

 

 

Aney, canım aney, Kurban aney

Hayalin önümde şimdi anıt gibi durur

Sen şimdi leğenin başına oturmuş

Hamur yoğuruyorsun

Yarın ekmek yapacaksın akşama kadar

Gözlerin tezek dumanından yaşaracak

Alnında ter bulgur bulgur kabaracak

Sıcak bazlamalar yapacaksın

Ben orda yokum ağlayacaksın...

Ağlama Aney ağlama

Gündür bu nasılsa geçer

İnsan insana tez kavuşur.

 

Ben sizi hiç unutmadım

Hiç unutmayacağım

Ben okuyorum Aney okuyorum

Mühendis olacağım

Sana yeni yeni "ayze"ler alacağım

Dedim ya okuyorum

Mühendis olacağım.

 

Mektubunda diyorsun ki

Bu gece çiğ köfte yaptık

Lokmalar boğazımdan geçmedi

Her sofraya oturuşumuzda

Senin yokluğun belli oluyor...

"Özledim" diyorsun benim için.

Ben de özledim seni ley

Babamı da, bacımı da, kardaşlarımı da

Karayazılı memleketimi de / Hepinizi özledim

Özledim ama gel gör ki kader bu

Elvermiyor, ne yapacaksın...       

 

 

Aney

Hani yaz geldi mi,

Evimizin o küçücük penceresine

Bir çift "Yusuftutan kuşu" konar ya,

Hani asmamız üzüm bağlar, sumaklar sakızlanır

İnsanlar çalışır, harıl harıl kış için

Güneş yandırır o kavruk yüzlerini

Hani sen elinde "sıtıl" suya gidersin

İşte o zaman geleceğim

Bekle beni.

 

Ah Aney Ah

Daha neler var neler sana yazamadığım

Mektubumu burada bitirirken

Beni büyüten ellerinden

Binlerce kere öperim

Canım Aney, Kurban Aney, Can Aney!

      

        Yaşı kaç olursa olsun insan en çok onların yokluğuna alışamıyor. Ne yazık ki insan sahip olduğu mutluluğun kıymetini onu kaybettikten sonra anlıyor. Ve Cahit Sıtkı gibi oluyor pişmanlık sözü çoğu zaman: ”Ah o kadrini bilemediğin günler!

        Selamların en güzeliyle…

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.