BİST
ALTIN
DOLAR
STERLİN
EURO

Son ihanet olayında da gördük ki; Ülkemin dimdik ayakta durmasını sağlayacak olan tüm direklerin cıvataları paslanmış, gevşemiş... 
 

Şimdi ise, o direklerin yeniden sağlamlaştırılması, cıvataların yenilenmesi ve herkesin bu yenilenmede elini taşın altına sokması zamanıdır.
 

Bir "restorasyondan" bir "revizyondan" bahsetmiyorum. Bina tamamen yıkılmalı, molozları yerin kahrına gömülmeli ve her şeyi yeni baştan ele alarak, yepyeni bir bina oluşturulmalıdır. Çürükleri çarıkları boyayarak, yamayarak, pislikleri, halının altına süpürerek bu yenilenmeyi sağlayamazsınız.
 

Bu görevden kim imtina eder ise kaybedeceği de kesindir.
 

Bana; "o parti yaptı, bu parti yaptı, o lider suçlu, bu lider kabahatli" masalları anlatmasın kimse. Tam 45 yıldırı, istisnasız hepsi, bu cıvataların gevşemesine, çürümesine ve binanın sonbahar rüzgarları önünde savrulan güz yaprakları gibi oradan oraya savrulmasına, sallanmasına sebep olmuşlar... Bir kez daha canlı olarak şahitlik ettik ki; sorumlu olanların hepsi uyumuş, düşman ise epeyce sağlam çalışmış...
 

Öyleyse bu çürümüşlükten, kokuşmuşluktan kurtulmamızın çaresi nedir?
 

Basitçe söyleyeyim...
 

Askeri liselerin, İmam Hatip Liselerinin, diğer bütün ilk öğretim, orta öğretim, Yüksek Öğretim v.s. bütün eğitim kurumlarının eğitim ve öğretim sistemlerinin tamamen değiştirilmesi lazımdır.
 

Ben şahsen; eğitime neşter vuracak en önemli sistem değişikliğinin; tüm öğrencilere, 15 yaşına kadar “insanlık” dersinden başka hiç bir dersin verilmemesi taraftarıyım. “İnsanlık” dersinin içinde; ahlak, kültür, tarih, sosyoloji, psikoloji, güzel sanatlar bulunmalı... Matematik, Fen Bilgisi, gibi ilimler öğrencilere 15 yaşından sonra öğretilmelidir. Bir öğrenciye en başında "insanlık" dersini öğretmedikten sonra, ne öğretirseniz öğretiniz daima ziyandadır...
 

Askeri okulların tamamının tek bir sisteme bağlanması, Subay ve Assubayların aynı okullardan, başarı derecelerine göre mezun olmaları ve terfi sistemlerinin başarı kriterlerine göre ayarlanması lazımdır.
 

Başarı kriterlerini de bizzat öğrenci, kendi yetenekleriyle ortaya koymalıdır. Başkalarının torpilleri v.s katkılarıyla değil kendi elleriyle kendisini değerlendirebilmelidirBir yenilik meydana getirmedikçe, bir icat yapmadıkça, bir ya da birden fazla dil öğrenmedikçe (tabi, ki öncelikle Türkçeyi tam olarak öğrenmedikçe), bir kitap yazmadıkça, kısaca bir üretim, bir eser vücuda getirmedikçe kesinlikle kimseye ne assubaya ne subaya mezuniyet ya da yükselme şansı tanınmamalıdır.

 

. İstenirse en güzel sistemi bulur insanoğlu.  
 

Siz bünyenize aldığınız; köyden, kentten gelmiş, Çiftçi Ahmet Emminin, Çoban Süleyman Dayının, Hamal Yusuf Efendinin, Ev Hanımı Ayşe Kadının çocuğuna; Askeri Liselere, Harp Okullarına geldiği daha ilk günden itibaren, "sen geleceğin cumhurbaşkanısın, bu ülke senin, ülkene sahip çıkmak için her yol mubahtır”  v.s. şeklinde beynini yıkar ve robotlaşltırlmış nesiller yetiştirir isen, o da ilk fırsatta eline sopayı, beline silahı alır, seni de "su içtiğin" yere kadar kovalar ve gereğini yapar, defalarca yaptığı gibi...
 

Bana hiç kimse; "sen de kimsin kardeşim? Eğitimci misin, öğretimci misin? Sen ne anlarsın bu işlerden?" diyerek ukalalık etmesin. Yıllardır yaptığınız gevezelikleri, önerdiğiniz ve uyguladığınız sistemleri gördük. Gördük sizlerin eğitim ve öğretim ilminizi, becerinizi ve başarınızı (!) Ülkeyi getirdiğiniz nokta bu... Bundan daha kötüsünü yapamazdınız.
 

Gelin beni dinleyin...
 

Yoksa "ne darbe biter, ne de sevdası..."


 

Tayyar Yıldırım

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.