BİST
ALTIN
DOLAR
STERLİN
EURO

Bayramın ardından mevsimin en hareketli günlerini yaşıyoruz çok şükür.

Okullar açıldı, evime epey uzaktaki bir okulun zil sesleri geliyor kulağıma ara sıra. Kendimi bir an onlarca heyecanlı bakışın üzerime çevrildiği bir sınıfta buluyorum, yıllarca sınıflara her girişte hissettiğim heyecana benzer bir dalga beliriyor yüreğimde.

Köye doğru yol boyu tarlalarda o aşina güz manzaraları… Pancar sökenler, çift sürenler, sulama borularını taşıyanlar, bağ bozumundan dönenler. Her yerde bir telaş bir telaş…

Birçok insan yaşadığı mekânları ve kaydetmeğe değer bulduğu görüntüleri sosyal medyada paylaşmayı da ihmal etmiyor. Kimi bir pekmez leğenini yanında saplı tasa doldurduğu şırayı üstünü buhar kaplamış leğene döküyor. Kimi yeni kestiği iri bir üzüm salkımıyla poz veriyor, kimi bir tarlada pancar söken bir traktörde görüntü veriyor…

Bu paylaşımlardan birinde ekseriyeti kavlak cevizler vardı göz alıcı. Bir karede de ısırılmış bir elma ve değişik irilikte erikler… Dalıp gitmişim. İşte o an aklıma geldi Ayten Alpman’ın unutulmaz şarkısı:

 “Havasına suyuna taşına toprağına
          Bin can feda bir tek dostuma
          Her köşesi cennetim, ezilir yanar içim
          Bir başkadır benim memleketim”

Sonra bir sınıfta mezuniyetleri arifesinde sevgili öğrencilerimle birlikte Attila İlhan’ın kendi sesinden defalarca dinlediğimiz “Türkiye” şiirini hatırladım. Meclis’imizi yeni dönem açılışıyla başlayan Lozan tartışmaları arasında sahip olduğumuz cenneti ve bu toprakların her karışını cennet yapan milletimizi düşündüm. Bu cennetin kıymetini bilip ona göre davranmanın daha önemli olduğunu…

Sizleri şairin 1948 yılında çıkardığı Duvar isimli şiir kitabındaki şiirlerden biri olan ‘Türkiye’ baş başa bırakıyorum:

“Türkiye Türkiye dağlarını duman almış
üzümler memleketi tütünler memleketi
Türkiye Türkiye çok gülmüş çok ağlamış
sabırlı bağrıyanık insanlar memleketi
bulut gibi köpürmüş topraktan bereketi
pehlivan dağlarında şafaklar büyümüş
ya o nehirler delirip gün gür gelirler
bir şarkı gibi dağdan denize yürümüş

sen Türkiye’sin sağdıcım kirvem Türkiye
insanların insanların ah senin insanların
morca gözlerinden öpsem namuslu gözlerinden
asiye’m işveli hatice fistanı dal işlemeli
sen kırk köyün içende şanlı zeyneb’im
şahan’ı vurdular yirmi yaşında köprü başında
gel yılmaz mahmud’um gel bilal oğlan
arabamın atları deh deh aman da
ha burası Karadeniz gemiler yatar limanda
deryalar aslanı şem-i bahri kâmil reis
bu insanlar senden gelir sana gider
tarlaya savrulmuş buğday gibi Türkiye

sen Türkiye’sin ekmeğim tuzum Türkiye
omzumda mavzer koynumda çevresin
ve kıl heybemde taze lor peyniri
gök rengi süt karanfil rengi şarap
batan güneş gibi bakır taş kömürü
ve rüzgara vermiş saçlarını nefti ormanlar
ve köylere karşı sarışın harmanlar
ferik elması kavun karpuz dut ve kayası
fındık da sende badem de sen de ceviz de sende
alnımın teri gözlerimin nuru Türkiye

sen Türkiye’sin evim barkım köyüm obam Türkiye
o senin çift çarşılı harp görmüş şehirlerin
sahilde mersin yayla türküsü Konya
adana’nın yolları taştan yola çıkıp Maraş’tan
ezanla birlikte vardık bir akşam urfa’ya
bursa’nın ya bursa’nın ufak tefek taşları
uçan yıldızı dondurur ardahan’ın kışları
erzincan’da bir kuş var kanadı gümüş pul pul
ve göğe kılıç gibi çekilmiş minarelerini
şehirler padişahı canım istanbul

türkiye türkiye ay’lı yıldız’lı türkiye
sen mehmed’sin omuzlarında anadolu yaylası
aladağlar toroslar dev gibi gövden
sen şehit oğlu şehit babası
sana selam olsun dünyadan hürriyetten”

 

Selamların en güzeliyle…

                                   Seydişehir, 03 Ekim 16

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.