BİST
ALTIN
DOLAR
STERLİN
EURO

İçeriden ve dışarıdan uğradığımız her saldırıda ulaşabildiğim her yerden sesimi duyurabileceğim herkese “Her köşesi cennetim!” diyen memleket şiirleri okumak, Bedri Rahmi’nin ‘Memleket ahvalini onlardan sor’up öğrenmemizi istediği türküler söylemek geliyor içimden.

        Canımızı acıtan her haber, Atatürk’ün işaret ettiği ‘dâhili ve harici bedhahlarımız’ın her an boğazımızı biraz daha sıkmakta olduklarını gösteriyor. Avrupa Parlamento’sundan yükselen homurtular, okyanus ötesinden gelen ara nağmeleri biraz ayar biraz azar olan kakofoni, içerden bu seslere neşe içinde tempo tutanlar yaklaşan tehlikenin sandığımızdan da büyük olduğunu gösteriyor.

        “Bu ahval ve şerait içinde” milletimize ve memleketimize aidiyet hissimizi en deriden duymak ve bunu bir sevda gibi fert fert bütün hücrelerimizde her an canlı tutmak için memleket şiirlerinin bir imkân olduğunu düşünüyorum. Zira bu memleket bizim ve Allah memlekete ve millete zeval vermesin, bir felakete uğrarsak gidebileceğimiz başka bir yurt ta yuva da yok.

        Nazım Hikmet’in büyük bir ustalıkla haritasını çizdiği bu memleket ve ona memleketim diye sahiplenenlerin nasıl bir ruhla yaşamaları gerektiği bakın nasıl anlatılır:

           Bu Memleket Bizim 
           Dörtnala gelip uzak Asya’dan 
           Akdeniz’e bir kısrak başı gibi uzanan 
           Bu memleket bizim 

          Bilekler kan içinde 
          Dişler kenetli 
          Ayaklar çıplak 
          Ve ipek bir halıya benzeyen toprak 
          Bu cehennem, bu cennet bizim 

         Kapansın el kapıları 
         Bir daha açılmasın 
         Yok edin insanın insana kulluğunu 
         Bu davet bizim 

         Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür 
         Ve bir orman gibi kardeşçesine 
         Bu hasret bizim”

         Bu memleket ki yüz yıllardır uğruna nice canlar verilmiştir, verilmektedir. Bu memleket ki her karışında coğrafyayı vatanlaştıran atalarımızın silinmez kazınmaz hatıraları vardır. Bu memleket ki uçan kuştan, esen yelden kıskandığımız ana olmuş, yar olmuş, can olmuştur aziz milletimize. Dağında ovasında içli türküleri yankılanmaktadır yüz yıllardır ki her nağmesi bir tarih…  

        Şair Yavuz Bülent Bakiler için Türkiye sadece anayurt değil Türk milletinin sebebidir, çaresidir. İşte o şiir:

“Ben, kağnılarla yaylılarla büyüdüm geldim 
Çocuk yüreğimi yakan türküler dinleye dinleye. 
Mahzun kağnılarla, nazlı yaylılarınla 
Ve tozlu yollarınla sevdim seni Türkiye! 

O tezek topladığım kırlar, yaylalar... 
Başına oturduğum, yemek yediğim o tandır. 
Türkiye'm, anayurdum, sebebim, çarem... 
Taşına toprağına vurgunluğum bundandır... 

Akşam karanlığıyla başlardı kurbağalar 
Susar gökyüzü kadar, dinlerdim biteviye. 
Gecemi besteleyen cırcır böceklerinle. 
Kurbağa seslerinle sevdim seni Türkiye! 

Bir Peygamber sofrasıydı soframız: 
Biraz tandır ekmeği, biraz çökelek... 
Yoksulluğunla da bağlandım kaldım sana 
Mecnunlar gibi üstelik. 

Yağmurlar başlayınca, odalarımız damlardı 
Dizlerini döve döve ağlardı anam. 
Şimdi kırkikindiler boyunca sırılsıklam 
Küçük kerpiç evlerin çıkmaz aklımdan! 

Türkiye'm! Hasretim! Kınalı türküm!  
İç içe güzellik, uç uca kahır 
Yüreğimi bin parçaya bölseler 
Her parçası yine seni çağrışır.”

        Milli güvenliğimiz ve bekamız gibi sözleri çokça duyar olduk son zamanlarda. Üzerinde yaşadığımız vatanımız dediğimiz bu topraklarda bu kavramlar önemini hep korumuştur. İsterim ki ki bu kavramların içi daha iyi doldurulsun. Anadolu’muzun sesi ve nefesi olmuş memleket şiirleri ve türkülerimizde bunun imkânlarının fazlasıyla var olduğunu görenlerdenim.

        Selamların en güzeliyle…        

        H. Halim Kartal                      25 Kasım 16 

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.