BİST
ALTIN
DOLAR
STERLİN
EURO

Bencilliğimizi zirvelere taşıdıkça insanlığımız irtifa kaybediyor.

Ben bilirim, ben bulurum, ben yaparım, ben…

Böyle böyle sığamaz olduk yeryüzüne.

Faturası da katmer katmer zulüm olarak döndü, dönüyor ve dönecek hepimize, cümle âleme. Yasa bu hesap bu!

Sabah haberlerinde duydum. Bir ilimizde park kavgasında ikisi kardeş üç kişinin öldüğü kavgada çok sayıda silah kullanılmış.

Tam bir vahşet!

Muhtemelen bu silahları, kavga etmelerine neden olan araçlarında taşımışlar. Kim bilir şu anda trafikte seyir halindeki araçlarda ne cephanelikler taşınıyordur infilakı bir kıvılcıma bakan. Park etme yüzünden olur, klakson sesinden olur, bir bakış veya bir hareketten olur. Biri, bunlardan birini savaş nedeni sayarak el frenini carrrt diye çekip silahına davrandı mı al sana bir meydan muharebesi!

Birkaç sene önceydi. Evime dönüyordum. Cadde üzerinde bir yerde durdum. Ekmek almak üzere kavşağın batı tarafında kalan markete varıp ekmek alacaktım. Bunun için üç dakika yeterdi. Aracımı park ettiğim yerin sağ tarafında bir dükkân, dükkânla yol arasında da neredeyse altı metreden geniş bir kaldırım vardı. İnmek üzere aracımın kapısını açmamla birlikte külhanbeyi narasına benzer bir ses duydum. Adam lisan-ı külhaniyle ‘çek arabanı ordan!’diyordu. İşgal ettiği kaldırım yetmemiş, yola da sahiplenmişti anladığım kadarıyla. Orasını birkaç dakikalığına olsa bile başkaları kullanamazdı. Kalıcı değiliz birader, dedim ve uzaklaştım.

Geçen gün yabancısı olduğum; lakin uzun zamandır şehrimizin cadde ve sokaklarında hüküm-ferma olduğunu duyduğum yeni moda bir uyarı ile tanıştım. Kızılcalar Mezarlığı yönünden gelip Eski garajın doğu tarafındaki işyerlerinden birine uğrayacak oldum. Oradaki yeni inşaat alanının geçici duvarları tarafında uygun bir park yeri gözetirken sol tarafımdan bir aracın motor homurtusu azami kaç desibele çıkabiliyorsa o kadar yüksek bir sesle geçmesiyle irkildim. Anlaşılan, gözüm uygun park yeri gözetirken arkadaşın hızlı geçiş özgürlüğünü birkaç saniye engellemiş olmalıyım ki aracının motor sesini veya beygir gücünü bir şekilde duyurmaya çalışmıştı. Arkadaş sanki Anafartalar’daydı. “Ben size taarruzu değil ölmeyi emrediyorum; çünkü siz ölünceye kadar geçecek zaman içinde yerinizi başka kuvvetler doldurabilir.” Komutunu veren Gazi Paşa’mızdan emir almıştı; ölmeye gidiyor gibiydi.

İstifade edilecek bir nimet mi var, ‘hepsini ben yiyip sömüreyim’ anlamına gelebilecek bir açgözlülük de zirve yapmış durumda. Aza kanaat dönemi Tapduk Emre dergâhında kalmış anladığım kadarıyla. Onlar ki Yunus Emre kavlince hayatı iki kelime ile özetlemiş insanlardı: Gelmek ve gitmek…

“Gider imiş bunda gelen/ Dünya işi cümle yalan”

Şimdi yere göğe sığmaz olmuşuz nihayetinde son sığınağımızın hepi topu iki metre olduğunu, olacağını bile bile. İşte gene sala yankılanıyor birkaç minaresinden şehrin. Ardından belediye anonsu eşlik edecek bu seslere falan mahalleden falan oğlu-kızı filan diye. Buna rağmen bir ömür yaşadığı hanesini dar bulup viran eyleyenleri mi ararsın, yazlık kışlık derdine düşüp kendisine ve çevresine hayatı zindan edenleri mi hepsinden mebzul miktarda bulmak mümkün içimizde, yakınımızda, uzağımızda, her yerde…

‘Hep sen yeme birader, bırak da biraz şu fakir sebeplensin’ diyecek olsan cevabı anında yapıştırırlar:

Olmaz, racona ters bir kere bu söylediğin!

Memleket, vatandaşın kıt kanaat kazandıkları, gözüne kestirebildiği her şey bir han-ı yağma (yağma sofrası) böyleleri için. Felsefeleri de son derece basit: “Üzümünü ye, bağını sorma!”

Alış-verişte, trafikte hatta Allah’ın emri ve Peygamberin kavlini folklorik olarak zikredip hakikatte bu ikisini de hayattan uzak tutarak yapılan evliliklerde bile ‘hep ben, daima ben’, ‘benim olan benim, seninki de benim’ çılgınlığına varan bir sorumsuzluğun getirip bıraktığı bir uçurumun kenarında gibiyiz.

Aklı, o yetmezse istişareyi, insafı, izanı velhasıl sorumluluk bilicini devre dışı bırakarak gidilecek yol insanı bencilliğin zirvesine ulaştırıyor.

        Öyle bir menzilde de yazık ki huzur denilen nazenin ikamet etmiyor.

        Selamların en güzeliyle…

           

  

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.