BİST
ALTIN
DOLAR
STERLİN
EURO

Kıymetli kardeşlerim malumunuz olduğu üzere İslam’ın İlk Öğretmeni Âlemlerin efendisi karanlıkların güneş, insu – cin Peygamberi Efendimiz Muhammed Mustafa (s.a.v.) Hz Muhammed (s.a.v)’dir. Ve ‘O’nun yetiştirdiği ilk öğretmenlerden biride hiç şüphesiz Mus’ab b. Umeyr (r.a.).

         Eğer öğretmenlik yapıyor, insanları hakka çağırıyorsan,

         Eğer öğretmenlik yapıyor, ülkemin huzur ve refahını düşünüyorsan,

         Eğer öğretmenlik yapıyor, bu millete üsten bakmıyorsan o zaman Medine muallimi Mus’ab b.Ümeyr gibi, insanlara karşı güler yüzlü, tatlı sözlü ol. Davetin, Mus’ab (r.a.)’ın daveti gibi ulvî olsun. Yetiştireceğin öğrencileriniz de Mus’ab b.Ümeyr (r.a.) gibi olsun. O zaman ellerinizden öperim.

         O ki; Hz. Peygamber (s.a.s)'in yanında iki ay kadar kalan Mus'ab b. Umeyr  (r.a.) Hicretten on iki gün önce Medine'ye varıp ve Medine'ye ilk hicret eden sahabi Mus'ab b. Ümeyr Medine'de ilk cuma namazını da onun kıldırdığı çeşitli kaynaklarda ifade edilmektedir.

         Medine muallimi Mus’ab b.Ümeyr (r.a.) gibi, insanlara karşı güler yüzlü, tatlı sözlü ol. Her namaz kıldığından Mus’ab (r.a.)’ı hayal et. Hayal et ve hisset! Ona ve arkadaşlarına dua et! Et ki belki onların ilhamı kalbine dolar ve sen de bir Mus’ab Ümeyr olursun.

         Onların dünyada nasıl yaşadıkları, dünyayı nasıl terk ettiklerini Allah (c.c.) yolunda yurtlarını, sevdiklerini nasıl terk ettiklerini düşün. Düşün ki bir olan Allah (c.c.)  için her şeyden vazgeçmenin tadını alabilesin. Tadını alıp da Rabbine, günahlardan, kötülüklerden kurtulmuş bir şekilde varasın.

         Bunları yapabilmen için de o zaman Habeşistan yolunda, Medine’de aç karnına, yalın ayak yürüyen Mus’ab b.Ümeyr için dua et. Dua et ki ayakların seni Firdevs Cenneti’ne götürsün. Ve eğer göğsünü gere gere ben Elhamdülillah Müslümanım! Diyorsan tabiii bu sadece dille yeterli değil haaaa tüm bedeninle diyeceksin. Yani o bedenin her bir uzvu olan elin, ayağın, gözün, kulağın, dilin, kalbin eğer Müslümanca yaşıyorsa o zaman korkma,  ye’se düşme o el ayak, göz kulak, kalp seni Vallahi Firdevs denilen Cennetine götürecektir. Cennete.

         Hatta öyle yaşa ki seni öldürmeye gelen kâfirler bile senden hayat bulsunlar hayat.

         Müşriklerden bazıları Efendimizi öldürmek üzere yemin ederlerken. Bunlardan birisi olan Abdullah b. Kamie, Efendimiz zannederek, İslâm sancaktarı Mus’ab b. Umeyr (r.a.)’e saldırdı ve kılıcıyla Mus’ab (r.a.)’ın sağ elini vücudundan ayırarak koparır. Canının nasıl da yandığını umursamayan Mus’ab b.Ümeyr (r.a.) hemen sancağı sol eline alır. Öyle ki İslâm’ın sancağını yere düşürmedi. İbn Kamie yeniden saldırdı ve bu sefer Mus’ab b. Ümeyr (r.a.) ’in sol elini kopardı. Bu sefer sol kolu da vücudundan kopunca İslam sancağını göğsüne bastırırken, dilinden “Muhammed ancak bir resuldür. Ondan önce de nice peygamberler gelip geçmiştir.” (Al-i İmran/144) sözleri dökülüyordu. Sonunda müşriklerin bir mızrak darbesiyle şehid oldu. Sancağı hemen Suveybit b. Sa'd adlı sahabi alır.

         Nihayet Uhud savaş sonrası Hz. Mus'ab (r.a.) şehid olarak yerde yatarken, Hz. Peygamber (s.a.s)’ne kadar üzüntülü olduğu yüzünden okunuyordu. Mus'ab b.Ümeyr (r.a.)’in mübarek na’şının başucunda oturarak, Uhud şehidleri hakkında nazil olduğu rivayet edilen  “Mü'minlerden öyle er kişiler vardır ki, Allah (c.c.)'a verdikleri sözde sadakat ettiler. Kimi adağını ödedi şehid oldu. Kimi de (şehid olmayı) bekliyor. Onlar verdikleri sözü asla değiştirmediler” (Ahzab/23)  ayeti kerimeyi okudu;

         Hz. Mus'abb.Ümeyr (r.a.)  şehid edildiğinde kırk yaşlarında idi. Bir zamanlar zenginlik ve refah içinde yaşayan bu değerli insanı kefenleyecek bir örtü dahi bulunamamıştı. Hz. Peygamber (s.a.v.) yanına geldiğinde Mus'ab b. Umeyr (r.a.) eski bir hırkanın içinde saçları dağılmış, vücudu ise kılıç ve mızrak darbeleriyle param parça olduğu halde görünce şunları söyledi, “Seni Mekke'de gördüğümde, senden daha güzel giyinen, senden daha yakışıklı kimse yoktu. Şimdi ise, kefen olarak sarılmış hırkadan başın dışarıda kalıyor.” Sahihi Buhari de geçen bir rivayette Habbab (r.a.) şunları anlatıyor. “… Uhud günü Mus’ab b.Ümeyr (r.a.) de şehid olmuştu. Fakat kendisini saracak bir kefen dahi bulamamıştık. Yalnız şehidin bir kaftanını bulmuş ve bu aziz şehidi ona sarmaya çalışmıştık. Ancak başını örterken ayakları açılıyor, ayaklarını kapatırken de başı açığa çıkıyordu. Bu yoksulluk karşısında Hz. Peygamber (s.a.v.) bize şehidin başını örtmemizi ve ayaklarının üstüne de izhîr denilen kokulu ottan koymamızı emretti.” Sonra onun için de bir kabir açarak Uhud şehitleri arasına defnettiler. Rabbim bizlere şefaatçi eylesin.

         Gerçek manada ülkemin insanlarını gerçek vatansever birer nefer olarak yetiştiren öğretmenlerimizden vefat edenlere rabbim rahmetiyle muamele eylesin, hayatta olanlara sıhhat afiyet huzurlu bir ömür versin.

         Görüşünceye kadar hoşça kalın dostça kalalım.

 

 

                                                                                                           Yusuf ÇAKICI

                                                                                                               Yalıhüyük / KONYA

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.