BİST
ALTIN
DOLAR
STERLİN
EURO

Allah (c.c) tan başka tapınılan her şeye “TAĞUT” denir.

     “Hak dinin” ve “Hak ma’bud” un dışında kalan bütün batıl inançlar “TAĞUT” tur.

     Allah (c.c) dışında tapınma konusu edilenlerin başında “PUT” lar gelir.

     “Bir olan Allah’a imanın” (TEVHİD’in) önündeki en büyük engel (maddi-manevi) putlardır.

    Allah (c.c) putperestliğin kökünü kazımak, kendi uluhiyyetini tanıtmak ve nasıl ibadet etmeleri gerektiğine rehberlik etmek için her kavme peygamberler göndermiştir. Dileyen iman etmiş, dileyen putperestlikte direnmeye devam etmiştir. Zaten Allah(c.c) din konusunda insanlara baskı yapmamaktadır. Peygamberler de insanları dine zorlamamış, dini tebliğ edip öğüt vermişlerdir.

    Kur’an-ı Kerim’de “Ey peygamberim! Eğer Rabbin dileseydi yeryüzündekilerin hepsi elbette iman ederlerdi. O halde sen iman etmeleri için insanları zorlayacak mısın?” (Hûd Suresi:99) buyurulur.

     Tağut’a tapanlar peygamberlere çok sert mukavemet gösterdiler. Kimi firavun gibi başkaları üzerinde ilahlık iddiasında bulunacak kadar azmış ve sapıtmış, kimisi Nemrut örneğinde olduğu gibi yeryüzünün tek hâkimi olduğunu ilan etmiştir. Zulüm ve küfürde çok daha ileri gidenler Allah’ın elçilerini öldürüp “TAĞUT” için savaşmışlardır.

    Kur’an’da “İman edenler Allah yolunda savaşırlar. Kâfirler ise küfre ve azgınlığa çağıran “TAĞUT” un yolunda savaşırlar” buyurulur.(Nisa Suresi:76)

     Hz. Nuh kavmini Allah’a(c.c) imana davet ediyordu. Kavmi ise şöyle dediler: “Sakın ilahlarınızı bırakmayın. Hele hele Veddi, Suva-ı, Yağus’u, Ye’uk’u ve Nesri hiç bırakmayın. Bunlar Nuh peygamberin kavminin tanrılarıydı.(Nuh Suresi:23)

     Hz. Yunus kavmini imana çağırıyor, onlar ise inkâr ediyorlardı. Hz. Yunus kâfirlerin küfürde direnmesinden sıkıldı. Kavmine kızdı. Allah rızası ve dinin haysiyetini korumak, küfre ve kâfirlere buğz için aralarından çıkıp gitti. Oysa Allah’ın vahyi gelmedikçe peygamberlerin görev yerlerini bırakmaları caiz değildi. Yaptığı hatayı anladı, karanlıklar içinde – balığın karnında- kaldı. “La ilahe illa ente süb’haneke inni küntü minezzalimin”(Senden başka ilah yoktur. Şüphesiz ben zalimlerden oldum) diye dua etti ve sıkıntıdan kurtuldu.

     Hadisi şerifte şöyle buyurulmuştur; sıkıntıya uğrayan her kim bu duayı (Hz. Yunus’un duası) yaparsa duası kabul olunur.(Safvetüt Tefasir Cilt:4 Sayfa:104)

     Hz. Muhammed (S.A.V) in dünyaya teşrif ettikleri zamanda dünya Tağut’un istilası altındaydı. Ruha, cin ve şeytana tapanlar, güneşe, aya, yıldızlara, ateşe, suya, rüzgâra secde edenler, ağaçtan taştan yontular nesneleri tanrı edinenler ve bunların çok fena adetleri çirkin huyları, ahlaksızlıkları toplumda adeta kural halinde idi.

     Hz. Muhammed (S.A.V) bu sapkın adetleri kaldırmak, sahte tanrıları kırmak, insanlara Tevhid’i (Bir olan Allah’ı) duyurmak için çok uğraştı.

     Kur’an-ı Kerim’de “Ey müşrikler! Siz ve taptığınız putlar cehennem odunu ve yakıtısınız. Taptığınız o putlar ilah olsalardı cehenneme girmezlerdi. Tapanlar da tapılanlar da hepiniz cehennemde ebedi kalacaksınız” (Enbiya Suresi:98) buyurulur.

     Hz. Muhammed (S.A.V) putperestliğin merkezi olan Mekke’yi fethetti. Kâbe’deki putları kırıp attı. Arapların kutsallaştırdıkları putlar Hz. Muhammed’e bir şey yapamadı. Putlara olan itimat sarsıldı. İnsanlar İslam’ın hak din, Hz. Muhammed’in “hak nebi” olduğunu anladılar.

     “Putlara dokunan hatta saygısızlık yapan, putun gazabına uğrayıp feci bir belaya çarpılır” inancının bir safsata olduğunu gördüler. Putların temizlenmesi, İslam’ın süratle yayılmasını sağladı. “İzâcâe” Suresinde bu olay anlatılmaktadır. Hz. Muhammed (S.A.V) Müslüman olan kabilelere bizzat gidip kendi taptıkları putları kırmalarını emir buyurdu. Bazıları memnuniyetle bu emre itaatle ettiler, gidip putlarını kırdılar. Bazıları ise –Müslüman olmalarına rağmen- senelerden beri taptıkları putlarının hâkimiyetini kalplerinden silip atamamışlardı. Puta saygısızlığın bile bir bela getireceğinden korkuyorlardı. Putperestlik bu denli damarlarına işlemişti. Burada putların en kodamanı olan LAT ve UZZA hadisesini yazmadan geçemeyeceğim.

     LAT putuna tapan kavim Müslüman oldular. Fakat putlarının heybetini hala gönüllerinden çıkaramadılar. Efendimizden (S.A.V) putun kırılmasının ertelenmesi ricasında bulundular. Efendimiz (S.A.V) putun hemen kırılması gerektiğini emir buyurdular. Bunun üzerine “Ya Resulallah, putun kırılması mutlak ve kesin ise biz bunu yapamayacağız. Sizin görevlendireceğiniz birkaç kişi gelip putu kırıp, puthaneyi de yaksınlar.” Efendimiz (S.A.V) bunu kabul etti. Görevlendirdikleri sahabeler gidip LAT’ı kırdılar.

     UZZA putu, putların en itibarlısıydı. Efendimiz (S.A.V) Halid Bin Velid’i bu putu kırmak için görevlendirdi. Putun muhafızı bu olayı duyunca kılıcını UZZA’nın boynuna astı ve şöyle dedi: “Ey ulu UZZA! Senelerce sana tapındık, hürmet ettik. Şimdi Halid Bin Velid gelip seni kıracakmış. Yüceliğini göster, Halid Bin Velid ve adamlarını gazabınla perişan eyle.” Deyip çekip gitti. Çok geçmeden Hz. Halid geldi, putu parçaladı, puthaneyi de dağıttı. (İslam Yayılış Tarihi Cilt:1, Sayfa:559)

     Bugün İslam’ın ortadan kaldırdığı LAT, MENAT, UZZA, SUVA gibi taştan yontulan tanrılar yok. Geçmişte maddi nesnelere tanrılık vasfı verilip tapınılması bu zamanda yadırganabilir. Ateşe, rüzgâra, güneşe, aya, yıldıza tapanlar komik görülebilir.

     Her çağda “hak dine” inanmayanların taptıkları elbette bir tanrıları vardır.

     Geçmişteki yalancı ilahlar bugün mutasyona uğrayıp şekil ve kılık değiştirmiştir ve geçmişten de beter onlarca “batıl ma’bud” türemiştir.” “Hak dinin” dışında kutsanıp tapınılan maddi manevi bütün nesneler “TAĞUT” tur.

     Allah yerine kendi menfaatini koyan, arzusunun her isteğine uyanın ma’budu nefsidir.

     İnsanların inançlarını yaşamasına mani olan veya inancından dolayı baskı kuran kişiler, rejimler, fikirler, dernekler, partiler, devletler “TAĞUT” tur. Ateizm’ den satanizme kadar Allah’ı reddeden bütün fikirler, ideolojiler TAĞUT’a tapanların uydurmasıdır.

    İnsanları Allah’a isyana sevk eden, özgürlük adına her türlü rezaleti, edepsizliği açıktan teşvik eden, cinsel sapıklıklarla gençliği tahrik eden gazete, dergi, tv gibi basın yayın organlarını çıkaranlar TAĞUT’un kullarıdır.

    Şer ve fesadın zirvesinde olan (İsrail, ABD ve bazı batılı) devletler de TAĞUT kapmasında değerlendirilmelidir.

    Dünya TAĞUT’a tapanların ağır tehdidi altındadır. Özellikle İslam coğrafyasında fesadı zulmü yayan mazlum ve güçsüzleri kedere boğan bu TAĞUT’i güçlerdir.

     TAĞUT’a tapanların savaş amaçları asla adalet hukuk değil, zulüm, baskı ve istiladır. Amaçlarına ulaşmada en büyük engel Müslüman Türkiye’dir. Bunun için bize karşı haksız ve zalim bir tavır içindeler. Çünkü Müslüman Türk Milleti tarih boyunca TAĞUT’un zulüm ve adaletsizliğini ortadan kaldırmak, din ve vicdan hürriyetini sağlamak, inananları baskıdan korumak için uğraşmıştır.

      “İman edenler Allah yolunda savaşırlar, inanmayanlar ise küfre ve azgınlığa çağıran Tağutun yolunda savaşırlar.” (Nisa Suresi:76)

     “Kim Tağut’u tanımayıp Allah’a inanırsa kopmak bilmeyen sapasağlam bir kulpa yapışmıştır.” (Bakara Suresi:251)

     Tağuta (puta) tapmaya devam edenler ahirette şöyle diyecekler: “Ah keşke bizim için dünyaya bir dönüş olsa da mü’minlerden olsak.” (Şuara Suresi:102)

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.