BİST
ALTIN
DOLAR
STERLİN
EURO

Çanakkale İmam Hatip Lisesi edebiyat öğretmeni Fırat Oruç, “Yazarlar Okulu” projesi yapmış; yazarlar yetiştirmiş, kabiliyetli öğrencilerinin yazdığı şiir, hikâye, deneme, tiyatro eserlerini kitaplaştırmış. Melike Sündüs Ceylan, Kelebeğin Ömrüne Sığanlar; İclal Yılmaz, GecelerinHatırı adlı kitaplara imza atmışlar, Karalama Defteri isimli eserde birçok yazarın ismi var. 

İmrendim. 

“Çanakkale ruhu”nu devam ettiren çalışmalar yapıyor Fırat Oruç. 

Okulunda Çanakkale ortaokullarındaki 8. sınıfları ağırladık, onlara sınav stresini yenme metotlarını anlattım. Fevkalade verimli bir çalışma oldu. Okul Müdürü Hüseyin Şengil, proje okulu olmanın hakkını veren güzel projeler ürettiklerini anlattı. 

Şair-yazar Cahit Zarifoğlu’nun Bir Değirmendir BuDünya isimli kitabı etrafında koparılan kıyameti dinledim Çanakkale’de. 

Cihat kavramını açıklayan kitap; Eğitim-İşli ve CHP’lilerin hışmına uğramış. Eğitimciler, lise öğrencilerine bu kitabı tavsiye ettiler diye yapmadık çığırtkanlık bırakmamışlar. CHP Çanakkale milletvekili, bu kitabı nasıl tavsiye edersiniz diye Milli Eğitim Bakanına soru önergesi verdi. 

Bakan Prof. Ziya Selçuk, Zarifoğlu’na ve eserine sahip çıktı, çığırtkanlığa prim  vermedi. 

Bir kaşık suda fırtına koparan CHP milletvekilleri ve Eğitim- İş başkanı CİHAT RUHU olmasaydı bu topraklarda onurları ile yaşayabilirler miydi? Cihat ruhu olmasaydı 18 Mart 1915 deniz zaferi kazanılır mıydı? Dünyanın en güçlü donanması Boğaz’ın çelik sularına gömülür müydü? Kahraman atalarımız kışın dondurucu soğuğunda o muhteşem zaferi kazanabilirler miydi?

Cihat ruhu taşımasaydı Havranlı Koca Seyit, 275 kg ağırlığındaki mermiyi kaldırıp topun namlusuna sürebilir, “Bismillah Allahü ekber” diyerek tetiği çekip Ocean’ı vurabilir miydi?

Mecidiye Bataryası Komutanı Yüzbaşı Mehmet Hilmi, bataryada herkesin namaz kıldığını, her işin Besmele ile yapıldığını anlatır Çanakkale Savaşı’nda Kurtuluş Savaşı’nda CEPHEDEN CEPHEYE BİR ÖMÜR adlı kitabında.  

Yüzbaşı Mehmet Hilmi “ÇANAKKALE RUHU”nu çok iyi anlatır: 

“Bataryada yüksek sesle tekbir alınıyordu. Üzerimize her 5-10 dakikada bir mermi düşüyor, fena patlıyor, birçok parçaya bölünüyordu… Yüksek sesle okunan tekbirlerin kalbime verdiği serinlik ile huzur bulabildim.” (s.183)

25 Şubat 1915’te düşman, Seddülbahir ve Kumkale’deki bataryaları tahrip edip Boğaz’a girdiğinde ölümüne bir savaş başlar. Savaş öncesi Yüzbaşı Mehmet Hilmi, askerleri savaşa teşvik için koğuşta etkili bir konuşma yapar ve şöyle der:

“Düşmanın Boğaz’dan geçişiyle vatanımız ve İslamiyet alçalma derecesine düşecek, Boğaz’ın muhafazasında elde edilecek kazançlar, milletin şerefini kurtaracağı gibi bütün İslam âleminin kalplerinde hâsıl olacak minnettarlıktan dolayı vicdanî ödül olacak, gazamız Allah ve Peygamberimizi hoşnut edecektir.

Bu ulvî vazifede bulunmamız, kendi liyakat ve iktidarımızla değil, ancak Cenab-ı Hakkın özel lütfu iledir. Şu tabyaya sahip olmakla dünyanın en bahtiyar adamları olduğumuzu bilmenizi isterim. Şimdiye kadar batarya başında bulunmanız, vatan, vatan evladı ve İslamiyete karşı her zaman kendileri için canımızı fedaya hazır olduğumuzu taahhütten başka bir şey değildir. İşte o gün geldi. Hepimiz birlikte aht ve yemin edelim. 

Buradaki yenilgi hiçbir savaştaki yenilgiyle kıyaslanamaz. Bunun için içinizde kendine güvenemeyen varsa söylesin, başka askerle değiştireyim. Korkmadan, bataryada bir kişi kalmayana dek inşallah harp edeceğiz. Kimse yaralı ve şehitler ile uğraşmayacak. Ben ölürsem üzerime basıp geçin! Yaralanırsam yine önem vermeyin! Ben de size öyle yapacağım. Şehit ve yaralıların yerine geçecekler tayin edilmiştir.

Savaşta hiçbir ödül beklemeyin. Bunu vaat edemem. Hiçbirimiz rütbe, nişan ve dünya menfaatlerinin, heveslerinin gayretiyle harp etmeyeceğiz. Bundan ümidinizi kesin. Allah için harp etmeye niyet edelim ki gazamız mübarek olsun! Ya gazi ya şehit olalım. Şimdi iyi düşünün! Tekrar ediyorum: Bu dediklerimi yapamayacak biri varsa söylesin! 

Söylediğim şartlarda harp edeceğiz. Taahhüt eder misiniz?

-Ederiz!..

-Öyleyse ahdimizi bir daha yeminle teyit edelim.

(Hep birlikte and içerler.)

“Bedir Savaşı’nda indirilen âyet, bizim için de geçerlidir çünkü Allah’ın lütuflarına sığınıp her şeyi ondan isteyeceğimiz için mermilerimiz dahi bizi vasıta ederek Cenab-ı Hak tarafından atılmış olacak ve daima hedefe isabet edecektir. İnşallah, pek yakında düşmanın en büyük ve kıymetli gemilerini denizin dibine gömülecek, kendilerini de dışarıya atacağız!” (Cepheden Cepheye Bir Ömür, s.170-172)

Bedir Savaşı ile ilgili âyet şöyledir:

“Onları siz öldürmediniz lakin Allah öldürdü. Attığın zaman da sen atmadın lakin Allah attı. Bu da müminlere güzel bir imtihan geçirtmek içindi. Allah işitir, bilir.” (Enfal, 17)

Allah, Yüzbaşı Mehmet Hilmi Bey’i haklı çıkardı. 18 Mart günü Mecidiye Bataryası’ndan atılan mermiler Bouvet zırhlısına isabet etti ve battı. Koca Seyit, Ocean’ı vurdu. Yzb. Mehmet Hilmi ise İrrestiple gemisini batırdı. Bataryada 14 yiğit şehit oldu, 24 kahraman ağır yaralandı.

Çanakkale Zaferi’nden bugüne 104 sene geçti. Ermeni ve Rumlar gibi düşünen ve cihat ruhuna düşman olanlar var. Projeler yapıp, “Çanakkale ruhu”na sahip nesiller yetiştirenler de… Dedelerimizin azim ve gayretini kuşanarak cihat ruhuna; Cahit Zarifoğlu’nun kitaplarına sahip çıkacağız; “Çanakkale Ruhu”nu yaşatacağız.

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.