Bu diyar Anadolu?
Anadolu yüzyıllardır acılarla yoğrulmuş insanlar memleketi?
Memleket Edirne?den Kars?a sevinçlerin şöyle bir uğrayıp geçtiği, acılarınsa feryat feryat çöreklenip kaldığı bir coğrafya, karabahtlı, karayağız insanların yurdu.
Dünya Harbi patlar, yedi cephede birden savaşır bu diyarın insanı; onu yurdundan yuvasından atmak için üstüne yedi düvel çullanır. Deprem olur, kırım kırım kırılır; yangın olur, duman duman savrulur; yağmur yağar, seller akar, ciğerleri sökülür.
Ne eşkıyası biter, ne hırsızı, uğursuzu vazgeçer bir kapkara zulümden.
Ne akan kan kurur, ne anaların gözyaşları.
Bu diyar Anadolu?
Anadolu?da türküler bile matemlerin terennümleridir adeta.
Memleketimizde yaşanan ve hepimizi derinden etkileyen son olayların etkisiyle iftara doğru bu duygularla yüreğim ezim ezim ezilirken hayatlarının baharında toprağa verdikleri ciğerpareleri için ağıt yakan anaları, gözü yaşlı babaları, yetim kalan yavruları düşündüm. Bu memleketin adına terör dedikleri bir türlü kapanmayan kapanmadığı gibi oluk oluk kan akan yaralarını düşündüm. Aniden sele dönüşen bir yağmurla bir anda her şeylerini kaybeden insanlarımızı, bindikleri servis aracında kapıları açamadıkları için boğulan tekstil işçilerini, trafik denilen yedi başlı ejderhanın söndürdüğü ocakları?
Şimdi gazetelere bakmaya televizyonu açmaya korkuyorum.
Hele bir açmayagörün;
Kaç çeşit ölüm zulüm varsa haberleri akın akın gelir üstünüze, çoğuna tahammül edemezsiniz.
Bu diyar Anadolu, Anadolu Türkiye.Türkiye?m cennetim. Ve M. Akif Ersoy?un deyişiyle:
?Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda?
Ama gelin görün ki bu cennet vatan, aynı zamanda adı türlü acılarla, ağıtlarla birlikte hatırlanan bir bir yer ne yazık ki.
İşte bu duygu ve düşüncelerle şair Attila İlhan?ın ?Türkiye? adlı şiiri geldi aklıma. Türkiye, şairin dizeleriyle bakın nasıl bir memleket kıymetini bilemediğimiz.
Türkiye
Türkiye, Türkiye dağlarını duman almış,
üzümler memleketi, tütünler memleketi
Türkiye, Türkiye çok gülmüş, çok ağlamış,
sabırlı, bağrı yanık insanlar memleketi.
Bulut gibi köpürmüş topraktan bereketi,
pehlivan dağlarında şafaklar büyümüş
ve o nehirler delirip gür gür gelirler
bir şarkı gibi dağdan denize yürümüş.
Sen Türkiye'sin, sağdıcım, kirvem Türkiye.
İnsanların, insanların, ah senin insanların,
morca gözlerinden öpsem, namuslu gözlerinden,
Asiye'm işveli, Hatice fistanı dal işlemeli,
sen kırk köyün içinde şanlı Zeyneb'im.
Şahan?ı vurdular yirmi yaşında, köprü başında
gel yılmaz Mahmud'um, gel Bilal oğlan.
Arabamın atları, deh deh deh aman da,
ha burası Karadeniz, gemiler yatar limanda,
deryalar aslanı şem-i bahrî Kamil Reis,
bu insanlar senden gelir, sana gider,
tarlaya savrulmuş buğday gibi Türkiye.
Sen Türkiye'sin, ekmeğim, tuzum Türkiye.
Omzumda mavzer, koynumda çevresin
ve kıl heybemde taze lor peyniri.
Gök rengi süt, karanfil rengi şarap,
batan güneş gibi bakır taşkömürü
ve rüzgara vermiş saçlarını nefti ormanlar
ve köylere karşı sarışın harmanlar.
Ferik elması, kavun, karpuz, dut ve kayısı,
fındık da sende, ceviz de sende, badem de sende,
alnımın teri, gözlerimin nuru Türkiye.
Sen Türkiye'sin, evim barkım, köyüm obam Türkiye.
O senin çifte çarşılı harp görmüş şehirlerin,
sahilde Mersin, yayla türküsü Konya.
Adana'nın yolları taştan, yola çıkıp Maraş'tan
ezanla birlikte vardık bir akşam Urfa'ya.
Bursa'nın, ya Bursa'nın ufak tefek taşları,
uçan yıldızı dondurur Ardahan'ın kışları.
Erzincan'da bir kuş var kanadı gümüş pul pul
ve göğe kılıç gibi çekmiş minarelerini
şehirler padişahı canım İstanbul.
Türkiye, Türkiye, ay'lı yıldız'lı Türkiye,
sen Mehmet?sin omuzların Anadolu yaylası,
Aladağlar, Toros'lar dev gibi gövden,
Sen şehit oğlu, şehit babası,
sana selam olsun dünya'dan, hürriyet'ten...
Tarihi ve tabii güzellikleriyle her yeri ve her yönüyle gönüllerimizin tahtı olan bu sevgili sevdalılarından sadakat ve samimiyet bekliyor bana göre. Samimiyet ve sadakat.
Selam ve dua ile.