Bu sabah hava berrak.
Pırıl pırıl bir mayıs sabahı; evimin penceresinden, balkonundan görünen cümle âlem nisan yağmurlarıyla yıkanmış; ama bir yaşama sevinciyle coşamıyorum Tunceli?den gelen şehit haberleriyle? Bir karakola saldırdılar, dört asker şehit? Ardından bir cümle: Çukurca?da mayın patladı; bir asker şehit.
Bugün 1 Mayıs? Gökyüzü inadına mavi.
Köyümü arıyorum, telefona çıkan yeğenimden ağabeyimi soruyorum; yeğenimin sesi ağlamaklı. Fabrikada patlama olmuş, köyümüzden bir fidan, fidan değil bir civan mı parçalanmış ne? Ahize elimde kalakalıyorum öylece.
Oysa bu sabah kahvaltıya kadar bisiklete binip birkaç gündür nisan yağmurlarıyla yıkanıp cilalanmış gibi göze ve gönle sürur veren yeşillikler denizinde küçük bir gezinti yapmak istemiştim. Hay dokunmaz olsaydım o kumanda zıkkımına, almaz olsaydım o ahizeyi elime.
Bu sabah güneş daha bir okşayıcı; ama ben üşüyorum şimdi.
Vay benim kara bahtım!
Anadolu kara bahtlı insanlar memleketi. İşte gene ateşler düştü ocaklara, bir mayıs sabahı kuş cıvıltılarına, kuzu melemelerine gencecik elleri kınalı gelinlerin, oğul deyi yolları gözleyen anaların, ak sakallı babaların ağıtları karıştı.
Kara bahtım dedim de aklıma o meşhur halk türküsü geliverdi. Bizim memlekette sevinçler, düğün bayram coşkuları öyle uzun yaşanmaz. İçinizde kıpır kıpır bir yaşama sevici hissetmeye görün; çok aralamadan fitil fitil burnunuzdan getirirler. O ?kara bahtım?lı türkünün bir yerinde yanılmıyorsam şöyle bir mısra vardı: ?Ağustosta suya girsem balta kesmez buz olur.?
Bu sabah ben de vuruldum ta can evimden; artık nisan yağmurlarının cilaladığı bahçelere şevk içinde koşamam.
Üç tarafı denizlerle çevrili cennet yurdumda cehennem zebanileri de boş durmuyor. Emek emek yetiştirdiğiniz fidanların üzerinde bir bakıyorsunuz Tımur?un filleri geziniyor. Bahçeler tarumar olmuş, güller perişan.
Bugün 1 Mayıs?
Eskiden Bahar Bayramı demişlerdi bugünün adına.
Benim bayramım başlamadan bitti.
Mutlu sabahlara uyanmak dileğiyle.
Hacı Halim Kartal 1 Mayıs 2010