Konu eğitim olunca söylenecek söz tabi ki çok. Çok da laf mı birader? O kadar çok o kadar çok ki bir vekilimiz hükümetin hazırlayıp komisyona gönderdiği (4+4+4) şeklinde bir formülle ifade edilen kesintili eğitim konulu yasa teklifi üzerinde tam on iki saat kesintisiz konuşarak bu alanda bir rekor kırmış. Rekorlar kitabına girer mi girmez mi bilemem. Birkaç gündür meclis canibinden gelen haberler böyle.
Haberi duyunca ?Vay be!? dedim ?analar neler doğurmuş!?
Öğrenci milletinin tam da kara tahtaya elveda deyip akıllı olduğu söylenen çağdaş tahtalara ve defter kitap gibi ilkel nesnelerden kurtulup tabletlere geçmeye hazır hale geldikleri bir zamanda eğitim kesintili mi olsun kesintisiz mi tartışmalarına odaklanmış bulunuyoruz sayın seyirciler, pardon sevgili okuyucular!
Pek sayın vekillerimizin üzerinde on iki saate varan hitabet örnekleri
vererek göze göz, dişe diş kıran kırana mücadele ettikleri ?yeni eğitim? yasası komisyonlarda daha ne kadar kalır, genel kurulda ne zaman görüşülüp karara bağlanır bilinmez; ama işin içine, olaya patronların da müdahil olmasına bakılırsa ?kesintili mi kesintisiz mi?? tartışmalarıyla ülke gündeminin daha epeyce bu konuyla meşgul olacağı kesin gibi görünüyor.
Eğitim konusu ülkemizde Tanzimat?tan günümüze en çok tartışılan konuların başında geliyor. Yaklaşık yüz elli yılı aşkın bir süreyi ?şu modeli bu sistemi? diye denemelerle ve bitip tükenmek bilmeyen tartışmalarla geçirmişiz. Taklitle istenilen sonuca ulaşılacak olsaydı şu söz söylenmezdi: Karga kekliğin sekişini taklit edeyim derken kendi yürüyüşünü de unutmuş.
Son zamanlarda ideolojik yaklaşımlarla sorunların çözüme varmak şöyle dursun çığ gibi büyüyerek iyice çıkmaza sürüklendiğine tanık oluyoruz. Hiçbir ülkede bizdeki garipliği göremeyiz. Çünkü her ülkede insanların en temel konularda uzlaştıkları görülüyor. Bu anayasadır veya itibar ettikleri değerlerdir, felsefeleridir vs.
Mustafa Sami Çetin?in ?Maarif Davamız? eğitimde sorunlar ve çözümler adlı makalesinin sonuç bölümünde karşılaştığım şu tespitlerine bakın, katılmamak ne mümkün:
?Gerek yukarıdaki zorunlu eğitim süre ve kademeleri gerekse öğretmen yetiştirme, istihdam gibi problemler ve diğerleri? Bütün bunlardan daha öncelikli olarak Eğitim sistemimizin asıl/temel sorunu bir ?eğitim felsefesi?nin, ?EĞİTİM FELSEFEMİZİN? olmayışıdır! Eğitim dünyamızın tüm paydaşları ve Millî Eğitim Bakanlığı tüm mesaisini bu dönemde sadece bu işe teksif etse, inanınız israf etmiş olmayacaktır. Merhum Nurettin Topçu?nun ifadeleriyle ?Felsefesi olmayan milletin mektebi olamaz!?
?Daha Cumhuriyet kurulmadan bir ateş çemberi içerisinde, 1921 yılında bir ?Maarif Kongresi? toplayan bu millet, maddî anlamda Kurtuluş mücadelesi vererek bunu zaferle taçlandırmış fakat yine Topçu?nun ifadeleriyle bu milletin kültürel plânda ?Kurtuluş savaşı/zaferi? henüz gerçekleşmemiştir!?
Kemal Tahir?in Yol Ayrımı romanında kahramanlarından birine söylettiği ?Yol ayrımına yolu olan gelir. Hani bizim yolumuz?? sözü de bir bakıma Nurettin Topçu Hoca?nın eğitim sistemimizin en temel sorunu olarak belirttiği eksikliğe ne kadar da benziyor.
Sahi bizim bir eğitim felsefemiz var mı? Yahut Kemal Tahir?in sorusuyla tekrarlayacak olursak ?Hani bizim yolumuz??
Önce bizi selamete ulaştıracağına emin olduğumuz dosdoğru bir yol?
Hani?