Konuşmaya karşı zaafımız olduğu kesin. Çok konuşunca da tahribat o ölçüde çok oluyor haliyle. Gün geçmez ki ‘mademki’li bir cümle tedavüle çıkmamış olsun. En tazesi de siyasetimize siyaset dışı ayar verme girişimlerine itiraz sadedinde söylenenler: Mademki siyaset yapmak istiyorsun; cübbeni çıkar, öyle yap!
Bu kelime; birini yaptıklarıyla yüzleştirmek yahut bir kimseye düşünce veya davranışlarının yanlış olduğunu, yanlışlarında ısrar etmesi halinde doğabilecek sonuçlarına da katlanması gerektiğini anlatmak maksadıyla kurulan şart cümlelerinin gediklilerindendir.
Bir siyasetçimizin geçen hafta rakip partiyi bir konuda eleştirirken kullandığı “Mademki…” kelimesiyle başlayan cümlesini duyar duymaz içinde bu kelimeyi barındıran birbiriyle ilgili ilgisiz birçok cümle, şarkı sözü ve şiir sökün etmeye başladı beynimde. O tetikleyici cümle şuydu: “Mademki adını taşıdığın partinin … bankasındaki mirasına sahip çıkıyorsun, o partinin iktidarda olduğu dönemlerdeki tasarruflarına da sahip çıkacaksın!”
Bu da nerden çıktı şimdi demeyin. Oluyor böyle şeyler.
Cümlenin ifade ettiği anlamdan ziyade içindeki o kelimeye çarpıldım. Çarpışmanın şiddetiyle düşüncelerimin şirazesi dağıldı. Zamanda yolculuğa başladı. Önce manifatura-tuhafiye dükkanlarında zaman zaman yaşananlar geldi gözümün önüne. İşinin ehli tezgahtarlar… Raflarda ne varsa “Şöyle bir şey ilginizi çeker mi, ya buna ne dersiniz? diye diye birkaç dakikada indirip seriverirler ya masaya… Ne var ki hiçbirini beğenmeyen, beğenmeyişine makul bir gerekçe de bulamayan iştahsız müşterilere bu arkadaşların; sitemlerini seslendirecek olsalar, asla yapmazlar elbet, kuracakları cümlelerde ‘mademki’ nin ne şekilde yer alacağını düşündüm.
-Madem almayacaksın, ne diye üzüyorsun? mu derlerdi?
Ve bünyesine ‘mademki’ dahil olmuş cümlelerin türlü hallerini…
Hiçbir uyarıya aldırmayan dediğim dedik görevliye amirinden azar:
-Madem başına buyruk hareket ediyorsun faturasına da hazırlıklı ol!
Babalar çocuklarıyla konuşurken ya bir vaatte bulunmamalı yahut sabah akşam karşılaşacağı şu kabil bir temcit pilavına katlanmalı:
-Madem almayacaktın ne diye söz verdin?
Muhatabınız kim olursa olsun, adaletli olmak zorundasınız. Ali’ye farklı, Veli’ye farklı muameleniz için karşılaşacağınız itiraz bellidir:
-Beni hesaba çekiyorsun onu da sorgula madem!
Mademki kelimesiyle gündelik hayatta; sokakta, mecliste, meydanda, haberde, yorumda ve bilcümle insanların bir şekilde birbiriyle didiştiği her yerde; hep sıkıcı, hesap soran, meymenetsiz, mahkeme duvarı suratlı, çekilmez haliyle karşılaşmayız elbet. Onu bir zamanlar açıkça ilan-ı aşk edemeyen utangaç aşıkların sevdiklerine son arzularını belli belirsiz ifadelerinin tercümanı olan güftesi Mehmet Erbulan bestesi Muzaffer İlkar’ın Hicaz şarkısı gibi şarkılarda duyardık.
“Madem ki gidiyorsun bırakıp burda beni
Bir daha seyredeyim ne olur dur da seni”
…
Yusuf Nalkesen’in Hüzzam şarkısında ‘mademki’ kelimesi iflah olmaz bir derdin teşhisi yahut birinin gönül verdiğine karşı hislerini açık edemeyip yaşadığı ikilemin yani iki arada bir derede hallerinin tercümanı gibi değil midir?
“Madem küstün dargındın neden geldin ağladın
Rıhtımda boynun büküp ana mendil salladın”
Son zamanların şarkılarında ‘mademki’ ile başlayan sözler utangaçlıktan kurtulmuş, sert hatta meydan okur bir tona yaklaşmıştır.
Cemal Safi’nin “Hadi Git” adlı şiirindeki gibi:
“Mademki benli hayat sana kafes kadar dar
Uzaklaş ellerimden uçabildiğin kadar”
…
Mademki aşk tablosunun takdirinden acizsin,
Git de çağdaş ressamlar modern resimler çizsin.”
Ama bu kelime bana göre en güzel, fiyakalı kimliğine Sezai Karakoç’un Sürgün Ülkeden Başkentler Başkentine adlı şiirindeki kullanımıyla kavuşmuş olup dünya kıyametler kopsa da; orada yani umudun, tesellinin, kurtuluşun yanı başında durarak rahmete susayanlara cesaret telkin edecek, ebedi güç kaynağı olacaktır.
“ Aşk celladından ne çıkar mademki yâr vardır
Yoktan da vardan da öte bir Var vardır
Hep suç bende değil beni yakıp yıkan bir nazar vardır
O şarkıya özenip söylenecek mısralar vardır
Sakın kader deme kaderin üstünde bir kader vardır
Ne yapsalar boş göklerden gelen bir karar vardır
Gün batsa ne olur geceyi onaran bir mimar vardır
Yanmışsam külümden yapılan bir hisar vardır
Yenilgi yenilgi büyüyen bir zafer vardır
Sırların sırrına ermek için sende anahtar vardır
Göğsünde sürgününü geri çağıran bir damar vardır
Senden umut kesmem, kalbinde merhamet adlı bir çınar vardır
Sevgili
En sevgili
Ey sevgili”
Selamların en güzeliyle…
Hacı Halim Kartal Ankara, 12 Mayıs 2014