BİST
ALTIN
DOLAR
STERLİN
EURO

Rahman olan, rahim olan, ğani olan, ğaffar olan, aziz olan, istediği zaman istediğini verme ve alma gücüne sahip olan yüce Allah (c.c.)’ı zikrederken; bizi ‘İKRA’(Yaratan Rabbinin adıyla oku. İnsanı yapışkan bir hücreden yaratan…) emri ile kendine muhatap edip, namazı ile huzuruna kabul buyuran, secde ile kendisine yakınlaştıran, dua ile istetip istediğimizi verene binlerce hamdler; salât ve selam gözümün nuru buyurduğu namazı miraçta bizlere hediye getiren Efendimiz Muhammed Mustafa (s.a.v.)’ya olsun.

         Kıymetli dostlarım 14 – 20 Nisan 2015 tarihleri arası Kutlu Nebi’ (s.a.v.)’nin 1444. Doğum yıl dönümü olan Kutlu Doğumu anısına “Efendim (s.a.v.)’e Arzuhalimle” birkaç kelime sunmak istedim. Bu vesileyle Rabbim O Nebi (s.a.v.)’ye cümlemizi ümmet eyleyip, yarın mahşerde civarı Mustafa (s.a.v.) kılsın.

         Dostlar malumunuz olduğu üzere Efendimiz (s.a.v.) kıyamete kadar sürecek olan risalet döneminde dünya ya gelen bütün insanlık, O’(s.a.v.)’na iman etsin yâda etmesin, ümmeti Muhammed (s.a.v.) olarak vasıflandırılmıştır. O (s.a.v.)’na iman edenlere Ümmeti İcabe, iman etmeyenlere ise, ümmeti gayri icabe denir. Ya Rabbi bizleri kendine hakiki kul, habibine gerçek manada ümmet olma şuuruyla yaşamayı nasip eyle…

         Ey kâinatın nuru, gönüllerimizin süsü Efendim (s.a.v.), yaz uğramıyor gönül bahçemize. İman, irfan, edep, haya, fazilet, saadet, kardeşlik kurumaya yüz tuttu. Mevsimler bile eski özelliğini kaybetti. Hoşgörülü insanlar yavaş yavaş yoklara doğru mahsun, mazlum bir şekilde yol almışlar Efendim (s.a.v.).

          Dini için dünyalarını heder edenler türemiş… Öyle ki; kendileri muhtaç iken gayrıya himmet eder gibi görünen çıkar ehli, din bezirgânları insanlara hizmette görünürler gibi oldular…

         Gökteki ay ışığını, güneş ise sıcaklığını, toprak kokusunu esirger oldu bizden, merhamet olukları kurumaya yüz tuttu Efendim (s.a.v.).

         Camilerimiz çoğaldı amma; içindeki mıknatıslar benden uzak durun ne yaparsanız yapın diye çekim güçlerini itmeye verdiklerinden dolayı, cami süsü olan cemaatimiz nerde acaba… Oysa camilerimiz Efendimiz (s.a.v.) döneminde islamın insanları için kongre merkezi değimliydi? Şimdilerde o kongre merkezi haline getireceklere ve o cemaate ne kadar ihtiyacımız var… Efendim (s.a.v.).

         Sen gidince gölge vermez oldu yemyeşil bağlar. Kimsesiz kaldım elimden tutmuyor dost bildiklerim dikenli dostlar. Demek oda eskilerde kalmak üzere nefsimizi, neslimizi, yuvamızı, yurdumuzu terk ederek göçüp giderken, şimdilerde ise yol kesendir, yol veren dağlar Efendim (s.a.v.).

         N’olur bir kez nazar et de gülmeyen yüzümüz gülsün… Asrı Saadette yaşayanları okudukça, öğrendikçe ne kadar imreniyorum o güzide ashabına! Hani şöyle buyurdunuz ya; “Benim ashabım gökteki yıldızlar gibidir, hangisine uyarsanız hidayeti bulursunuz.” Onlar ki gül yüzünü, sırtındaki Nübüvvet Mührünü Ukkaşe (r.a.) gibi dünya gözüyle gördüler. Hangi Ukkaşe derseniz buyurum…

         O Ukkaşe (r.a.)’ki; sizinle beraber Arafat’ta iken Ey insanlar sizin için nasıl bir peygamber ve görevimi hakkıyla yenine getirdim diye sorduğunuzda Ashabı Kiram Hz. Allah (c.c.)'ın sana verdiği Peygamberlik görevinizi hakkıyla yerine getirdiniz. Bunun üzerine Efendimiz (s.a.v.) Ey insanlar! Sizin üzerinizde bulunan hakkımı helal ettim. Benim kardeşlerime selamlarımı söyleyin. Bizlerde ve aleyküm selam verahmetullahı veberekatuhu diyoruz kabul buyurunuz Efendim… Ey insanlar sizlere bir haksızlık yapmış isem, kıyamette hesaplaşmadan şimdi hakkını benden almasını istiyorum. Hakkını benden almasını istiyorum. Üçüncü defa söyledikten sonra, Sahabe-i Kiram arasında bulunan Hz. Ukkaşe, ayağa kalkarak Peygamberimiz (s.a.v.)’in önünde durdu ve şöyle dedi anam babam sana feda olsun ey Allah (c.c.)'ın elçisi, beraberce bir savaştan döndüğümüzde kaybolan devemi ararken ayağını öpmek için size yaklaştığımda, elinizdeki değneği kaldırıp sırtıma vurdunuz. Peygamber (s.a.v.)’imiz ey Ukkaşe, sana kasten vurmaktan Allah’a sığınırım. Ey Bilal git kızım Fatıma'ya uzun bir değnek getir. Bilal-ı Habeşi şaşkınlıktan ellerini başının üzerine koyarak O, Allah'ın Peygamberi ve kendisine kısas yapılmasını istiyor, diyerek Hz. Fatıma'nın yanına geldi kapıyı çaldı ve Ey Fatıma bana uzun bir değnek ver, deyince, Hz. Fatıma neden diye sorduğunda. Bilal Allah'ın elçisi borçlarını ödüyor, dünyayı terk ediyor ve kendisine kısas yapılmasını kendisinde hakkı olanların hakların almasını istiyor, dedi. Bilal-i Habeşi mescide girip değneği Peygamberimiz (s.a.v.)’e verince, O da Hz. Ukkaşe'ye verdi. Hz. Ebu Bekir ve Hz. Ömer (r.a)’hum bunu görünce ayağa kalktılar ve Ey Ukkaşe! İşte önündeyiz hakkını bizden al. Peygamberden alma, deyince, Peygamber Efendimiz. Bırak ey Ebu Bekir, ey Ömer, Allah sizin değerinizi ve makamınızı biliyor, dedi.  Bunun üzerine Ali b. Ebu Talip ayağa kalktı ve benim hayatım Allah'ın elçisinin hayatının önündedir. İşte sırtım, hakkını kendi elinle benden al ve bana O'nun yerine yüz sopa vur. Allah'ın elçisinden alma, deyince Peygamberimiz. Otur ya Ali Allah senin değerini ve niyetini biliyor, buyurdu. Sonra Hz. Hasan ile Hz. Hüseyin kalktılar ve Ey Ukkaşe! Sen bilmiyor musun biz Allah'ın elçisinin torunuyuz. Hakkını bizden almanız Peygamberden alman gibidir, deyince Peygamber Efendimiz, gözümün nuru torunlarım, siz de oturun Allah sizi burada unutmamıştır sizin de niyetinizi ve değerinizi bilmektedir. Sonra Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Ukkaşe'ye  Ey Ukkaşe, vuracaksan vur deyince, Ukkaşe (r.a.) Ey Allah'ın elçisi, bana vurduğunda benim üzerimde elbise yoktu, deyince, Peygamberimiz sırtını açınca sahabeler yüksek sesle hüngür hüngür ağlamaya başlayınca Hz. Ukkaşe, Peygamberimiz (s.a.v.) kardan beyaz sırtını açtığında Ukkaşe zaman kaybetmeden hemen sırtındaki mührü öptü ve şöyle dedi. Anam babam sana feda olsun ey Allah'ın elçisi, sana kısas yapmaya kim cüret edebilir? Bunun üzerine Peygamberimiz (s.a.v.) ya hakkını alman için gerekeni yap yâda affet deyince, Hz. Ukkaşe, kıyamet gününde Allah'ın beni affetmesini umarak sizi affediyorum, dedi. Bunun üzerine Peygamberimiz (s.a.v.) “Kim cennetteki arkadaşımı görmek isterse Ukkaşe’ye baksın.” buyurdular. Orada bulunan bütün Sahabe-i Kiram ayağa kalktılar ve Ukkaşe’nin alnından öpüp seni tebrik ederiz, seni tebşir ederiz çok büyük bir mertebeyi elde ettin. Dediler. İşte Efendim o mertebeye layık amelimiz yok amma, nolur bizlerinde cehennem ateşinden emin olmamız için tutuver kirli, paslı ellerimizden nolur tutuver Efendim (s.a.v)…

         Bu vesileyle idrakiyle şerefyap olduğumuz Efendimizi (s.a.v.)’in 14-20 Nisan 2015 tarihleri arasında gerçek manada kutlayan hayatını hayatına örnek edilenler zümresine cümlemizi, okuyanlarımızı nail eylesin. Bizleri civarı Mustafa eylesin. Sevdiklerinize bir gül verin. Gül veremiyorsanız GÜLİVERİN. Selam ve dua ile…

 

                                                                                                                                                                                   Yusuf ÇAKICI

                                                                                                                                      Yalıhüyük / KONYA

 

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.