Seksenli yıllardan bahsediyorum. Bir kavgaya şahit olmuştum. Kavganın tek şahidi ben olmam hasebiyle, uzun süren yargılama süreci boyunca celp tebligatlarım ve şahitliğim nedenleriyle yoğun bir karakol gidiş geliş serüvenim oldu.
Bir yaz günü annem babam ile birlikte bahçede çalışıyorduk. İki jandarma geldi. “Fahri Kubilay’ı arıyoruz” dediler.
“Benim” dedim.
“Karakola gideceğiz” dediler.
Çaresiz, nedenini bile sormaya fırsat vermeden, alıp götürdüler karakola.
Böyle bir durumda anne baba durur mu?
Üç kilometrelik yolu, hayat yorgunu ve yaşlı anam babam, “yayan yapıldak” aşarak peşimizden karakola gelmişler.
Meğer, daha önceden bir kaç kez gönderilen şahitlik celbine uymamak suçundan, karakol komutanı emriyle; “zorla götürülme” durumu söz konusu olmuş ve bu nedenle karakoldaymışım.
Aç ve susuz bir halde, bir gün süreyle karakolun nezaretinde bekleyip ertesi günü de şahitlik vazifemizi yapmaya ilçeye gidecekmişiz.
Duyardım, köyde karakol tecrübesini yaşayanlar hep anlatırlardı.
“Bak şu adamla uğraşma, karakol komutanı ile arası iyidir. Seni karakola götürür ve bir araba dayak yedirir sonra geri gönderttirir” derlerdi.
O zamanlar, “karakol” demek “dayak” demek , karakol demek “işkence” demekti anlatılanlara göre...
Asık suratlı bir komutan, söz söyletmeyen, ceberut bir adam...
Milletin kendisine verdiği makam ve kıdemin gücü ile, yine sahibini ezen, ezdiren, hayattan bezdiren bir sistemin vücuda getirdiği bir sonuç...
Tabi bu olayların yaşandığı zamanları anlatmak için “eski çamlar bardak oldu”, “köprülerin altından çok sular aktı” sözlerini kullanmak yerinde olur sanırım. Son yıllarda “ceberut bürokraside” ve görevlerini ifa eden polis ve askerlerimizde olan değişimi hep birlikte gözlemlemekteyiz.
Eski den mevcut olan “baskıcı düzen” son yıllarda insani yaklaşımlarını sergilemeye başladı da, “devlet millet kaynaşması” yaşanır oldu.
Bunun en güzel örneklerini de; son yıllarda şehrimizde görev yapan; kaymakamlar, karakol komutanları, emniyet amirleri, askerlik şubesi başkanlarımızda görerek çok mutlu olduk.
Yaz tayinlerinin başlaması ile Seydişehir’de görev yapan ve hepsi de ayrı ayrı güzellikleri üzerlerinde barındıran ve bu güzellikleri milletle paylaşan, başta Kaymakam Tuncay Sonel, Yüzbaşı Mehmet Uyanık, Askerlik Şubesi Başkanı Kamil Güngör gibi değerlerin hepsi ilçemizden ayrılıyorlar..
Seydişehirli kendilerine alışmıştı.
Her zaman halkın içinde olan, halkın iyi gününde de, kötü gününde de daima yanında olan bu güzel insanlar, hafızalarda çok güzel yerler edindiler.
Hepsine birden; yeni görev yerlerinde başarılar diliyorum…
Seydişehirliler sizleri çok sevdi.