BİST
ALTIN
DOLAR
STERLİN
EURO

Caddeden gelip geçenleri seyretmekte olan bir adam, hocayı görünce sakalını sıvazlayarak hayıflı hayıflı “Allah Allah” demeye başlamış. Hoca adama “Hayır mı? Öfken niye ki?” demiş. Adam; yahu hocam şu insanlar niye aynı yöne gitmiyorlar da farklı farklı yönlere gidiyorlar? Hoca cevap vermiş

-İyi ya “Herkes aynı yöne gitmiş olsa dünya dengesini kaybeder”.

Allah(C.C) (bitkilerden canlılara) her şeyi farklı farklı yaratmış. Bir insanın kendisine tam benzeyenini bulması mümkün değil. Hz. Âdem’den beri hiçbir insan tıpatıp birbirine benzemiyor. Her insanın çamuru farklı karılmış, hamuru farklı yoğrulmuş. Her insanın fiziki yapısı farklı. Irklar, renkler, diller, boylar, kilolar, gönüller, düşünceler, görüşler çeşit çeşit. Her insanın parmak uçları farklı. Bir eldeki beş parmak bile farklı.

 “Allah(C.C) seni muhtelif suretlerden, dilediği bir şekilde terkip etti” (İnfitar Suresi:8)

Kadın – erkek varlık olarak her ikisi de insan. Ama cinsleri farklı. Bedeni yapıları zevk, şefkat, nefret anlayışları farklı. Her insanın görgüsü, huyu, kültürü farklı. Bir anadan babadan doğan kardeşler bile farklı.

Anlaşılıyor ki her insan kendine has bir karaktere ve ruhi yapıya sahiptir.

Küçücük bebekler arasında da büyük farklılıklar var. Oynamaları, uyumaları, bağırmaları, gülmeleri, ağlamaları farklı. Kimisi cesur, kimisi çekingen. Hatta tıpatıp ikizlerin bile hisleri, zevkleri farklı. Demek ki insan daha bebek iken kendine has bir şahsiyet kazanıyor.

Peki, insanlar bir tek şekilde yaratılmış olsaydı ne olurdu?

Benzerlik yüzünden dünyanın nizamı bozulur, düzeni karışırdı. Mesela bir adam eşini, çocuklarını nasıl bilecekti? Eşi ve çocukları o adamı nasıl tanıyacaklardı? Herkesin yüz şekli birbirine benzeseydi o zaman herkes birbirinin evine girecek, aile yıkılacak, mal, can, namus emniyeti kalmayacaktı.

Allah(C.C)ın lütfudur ki, insanları farklı farklı yaratmış.

Kilit fabrikasının ustası her anahtara ayrı bir şekil verir ki bir anahtar başka kilitleri açamasın.

İMAM MAVEDİ (ŞAFİİ ÂLİMİ) şöyle der; “İnsan, tabiatı gereği uzlaşmacı değildir. Allah (C.C) birbirlerini tamamlamaları, kaynaşmalarını, uzlaşmalarını sağlamak için insanları çeşitli sınıflara ayırmış ve farklı konumlarda yaratmıştır. Eğer insanların durumları aynı olsaydı, birbirlerinden yararlanamazlardı. Mesela, kimisi zengin, kimisi fakir olmalı ki insanların işleri görülsün.” Peki, lisanda, ırkta, dilde, güçte, bedende, duygu ve düşüncede vs. farklı olan insanlar bir arada sulh içinde nasıl ömür sürebilirler? İnsan için sınav ve sınanma burada başlıyor. Dünyaya nizam veren Yüce yaratıcı insanı başıboş bırakmamış. “İnsan Ya Rabbinin uzattığı ipine(dinine) sarılıp farklılıklarını “din kardeşliğinde” birleştirerek dünya ve ahiret mutluluğuna erecek. Ya da kendi aklının üstünlüğünü öne sürerek, akıl sayısı kadar adedi olan sapkın yolların eşiğine sürüklenerek- bugün olduğu gibi- ihtilaf ve çekişmelerle dünya ve ahiretini zindana çevirecek.”

 “Allah (C.C) katında en değerli olanınız O’na itaatsizlikten en fazla sakınanınızdır.”(Hucurat Suresi:13)

İnsanların, milletler, gruplar, fertler olarak farklı yaratılmalarının sebebi kimlik edinme, bu kimlikle tanınma ve tanışma içindir. Elbette herkes kendi farkını, özelliğini bir gurur, değer ve övünç vesilesi yapabilir. Ancak farklılıkların seçkinlik ve üstünlük vesilesi olarak kullanılmasını dinimiz reddediyor. Bütün insanların aslı birdir. Bütün insanların atası Hz. Âdem’dir. Âdem ise topraktan yaratılmıştır. Kök itibariyle bütün insanlar kardeştir ve eşittir. Kimsenin dindarlık ve ahlak üstünlüğü dışında bir üstünlüğü yoktur. Kur’an Yolu. Cilt:5 Sayfa:98

“Ey insanlar! Sizi, birbiriniz için imtihan aracı kıldık.(Bakalım) sabredecek misiniz?”(Furkan Suresi:20)

Mevcut farklılıkları ortadan kaldırmak mümkün mü? Hayır. Farklı olanları yok etmek mümkün mü? Hayır. Farklı olanları zorla kendimize benzetmek mümkün mü? Hayır. O halde, farklılıklara tahammül etmek, birbirimize katlanmak ve hoşgörülü yaşamadan başka çare yok. Şefkate, merhamete değer verilmeli. Haklara ve adalete saygı gösterilmeli. Empati kurulmalı yani insan kendini başkasının yerine koyabilmeli ve özveride bulunup; “yahu tek doğru ben miyim?”, “Bir ben mi haklıyım?”, “Hep başkaları kusurlu da bir ben mi iyiyim?” diyerek kendini sorgulamalı ki farklılıklar zenginliğimiz olsun.

Sosyal barış ve din kardeşliği için Efendimiz (SAV) şöyle buyurur;

Dedikodunun peşine düşmeyin. Başkalarının kusurlarını araştırmayın. Birbirinize haset etmeyin. Birbirinize sırt çevirmeyin. Ey Allah’ın kulları kardeş olun” – Buhari Müslim

Ne müthiş bir barış ve kardeşlik neticesi değil mi?

Düşmanlıkları sona erdirecek, köpüren öfkeleri dindirecek, çirkin söz ve acımasız eleştirileri bitirecek, kin ve çekememezlik duygularını ters yüz edecek, insanın şeref ve haysiyetini koruyacak en güçlü formül ve tembih budur. Rabbimiz, Efendimiz ’in (S.A.V) şefkatine nail kılsın. O’nun sunduğu öğütlerin değerini kavramayı nasip etsin. Amin.  

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.