Gönüller Sultanı Hz. Muhammed (sav) hayatının en zor günlerini Taif’te yaşadı. İslam’ı muhtaç gönüllere duyurmak ümidiyle Mekke’den çıkıp Taif’e gitti, Sakif Kabilesi reisi Abdüyaleyl, kardeşleriMesut ve Habip’e bin bir emek ve ümitle davasını anlattı. Kabul etmediler. Allah Resulü (sav) şehirde bir hafta kaldı, şehirde İslam’ı tebliğ etti. Taifliler kalp kapılarını Kur’an nurlarına kapadılar ve Kâinatın Efendisi’ni (sav) şehirden kovmak için onu ayak takımına ve çocuklara taşlattılar. Gönüller Sultanı(sav) hazünlü, gamlı, üzgün ve kalbi kırık bir şekilde şehri terk etmek zorunda kaldı. Bahtsızların attığı taşlar vücudunu yaraladı, ayakları kanlar içinde kaldı, bedeni takatten düştü. Gönlünün ıstırabı anlatılamazdı.
Hz. Zeyd ona yol arkadaşlığı yapmıştı. Bahtsızların attığı taşlara vücudunu siper etti fakat o da yaralandı ve kanlar içinde kaldı. Yer, gök mahzundu, kederliydi, ağlıyordu.
Şehri terk ederek Mekkeli Utbe ve Şeybe kardeşlerin bağına sığındılar. Utbe ve Şeybe Mekkenin ileri gelenleriydi, Taif’te bağları vardı. Bağda çalıştırdıkları köle Addas, Allah Resulü’ne (sav) acıdı, bir ağacın gölgesine buyur etti ve üzüm ikram etti. Onun Besmele çekerek üzümü yediğini görünce neden böyle yaptığını sordu, Gönüller Sultanı’nı (sav) dinledi ve Müslüman oldu.
Gönüller Sultanı (sav), Hz. Addas’ın Müslüman olmasına çok ama çok sevindi. Yüreğinde mutluluk meltemleri esti, sanki Taifliler onu taşlamamıştı.
Yüce Allah, Taif’ten mahzun, ümitsiz ve gönlü kırık dönen Habib’ini (sav) teselli etmek için Mekke’ye dönüşte huzuruna davet etti. Davetlerin en muhteşemi, en onurlusu, en şereflisi, en imrenileni gerçekleşti. Gönüller Sultanı (sav), Hz. Cebaril ile Mirac yolculuğuna çıktı, Kab-ı Kavseyn’e kadar yükseldi, Rabbimizle müşerref oldu, onun sohbeti ile şereflendi ve onurlandı. Yüce Allah Mirac gecesi sevdiği peygamberine namaz ve “Amenerresulü” hediye etti, onun en büyük isteği olan ümmetine şefaat talebini kabul buyurdu.
Mirac, Gönüller Sultanı’nın (sav) hayatındaki en büyük onur ve şerefti.
Dönüşte inanılmaz bir aşk ve şevkle halkı İslam’a davet etmeye devam etti, davet halkasını genişletti, çevredeki kabilelere yöneldi. Halkın toplandığı Ukaz, Zülmecaz, Mecenne ve Mina pazarlarına gitti, Kur’an hakikatlerini aşk ve şevkle halka anlatmaya başladı.
Kâinatın en önemli gerçeğini haykırıyordu:
“Ey insanlar, lâilâhe illellâh deyiniz, kurtulursunuz ve Araplara hâkim olursunuz. Acemler de size boyun eğecek. İman ettiğiniz zaman cennette krallar gibi yaşayacaksınız!”
Ebu Lehep onu adım adım takip ediyor, kimin gönlünde nur çerağı yaksa söndürmeye çalışıyor ve devamlı zehir kusuyordu:
“Buna inanmayın! Bu çocuklaşmış, yalancının biridir.”
Halk, karalamalardan etkileniyor ve tereddüde düşüyor, Gönüller Sultanı’na (sav) kaba davranıyor, nahoş sözler söylüyordu:
“Ailen ve akrabaların sana tabi olmamış, onlar seni daha iyi bilirler.”
Güllerin Efendisi (sav) hac mevsiminde birçok kabile ile buluştu, İslam’ı anlattı ve onları hak dine davet etti. Benî Amr bin Sa’sa’a, Muharib bin Hasafe, Gassan, Süleym, Abs, Benî Nadr, Benî Buka, Beni Hanife, Kinye, Kelb, Haris bin Uzre ve el-Hadarime gibi kabileler… Hiçbiri kutlu daveti kabule yanaşmadılar.
Gönüller Sultanı (sav) zor durumda kalmıştı, Rabbine sığındı ve hâlini ona arz etti:
“Ey Allah’ım, eğer isteseydin böyle olmazdı!”(Tabakât, 1/203)
Medinelilerin Mina’ya geldiğini duydu, onlara koştu. Medine, dayılarının memleketiydi, belki Allah onlara hidayet nasip ederdi. Altı Medineli ile yolun sol tarafındaki Akabe’de karşılaştı.
Medineliler, büyük meydana çıkan iki sıra tepe arasındaki küçük vadinin giriş kısmında konaklamış, tıraş oluyorlardı. Gönüller Sultanı (sav) yanlarına oturdu, onlarla tanıştı.
-Siz Yahudilerin dostları mısınız?
-Evet.
-Akraba sayılırız. Oturur musunuz, sizinle biraz konuşalım…
-Evet, otururuz.
Dedesi Abdulmuttalip’in annesi Selma Hanım, Hazrec Kabilesi’nin kolu olan Neccar Oğullarındandı, bu sebeple Medinelilerle akraba idi.
Medineliler beyaz tenli, geniş alınlı, orta boylu, gül kokulu, güler yüzlü adama güven duydular. Heybetli duruşu, tatlı dili, onlara emniyet verdi.
Emin adamın sohbet teklifini kabul ettiler. Başlarına çok büyük bir musibet gelmişti. Evs kabilesi ile savaşmış ve yenilmiş, üstelik çok büyük kayıplar vermiş; Mekke’ye Kureyş’ten yardım almak için gelmişlerdi.
Gül yüzlü, gül kokulu Nebi(sav), tanışmadan sonra onlara İbrahim Sûresi’nden bir bölüm okudu ve Allah’a imana davet etti. Anlattıkları makul ve fevkalade güzel şeylerdi. Hele okuduğu âyetler ruha huzur veriyordu. Yahudilerin sık sık sözünü ettiği düşmanlarına galip gelecek peygamber bu olmalıydı.
Medineliler, özellikle Hazrec'in reisi Esat bin Zürare (ra) dikkat kesildi.
“Biz başka bir maksat için geldik fakat daha iyi bir şey bulduk.” dedi.
Sohbet sonucunda altı kişi İslamiyeti kabul ettiler. Tarihin akışını değiştirecek olaylar zincirinin ilk halkası gerçekleşti. Bir yıl sonra 12, sonraki yıl 75 kişi Allah Resulü’ne iman ve biat etti. Allah Resulü (sav) Medine’ye hicret etti ve tarihin seyri değişti.
Gönüller Sultanı’nı (sav) tam bir inanmışlık ve adanmışlıkla İslam’ı yaşadı ve anlattı. İslam’ı yaymak onun hayatının en büyük gayesiydi. Bu fedakârane gayretler sonucu İslamiyet 23 senede bütün Arabistan’a hâkim oldu.
Bugün Türkiye’de ve dünyada Müslümanlar ne kadar çoğuz. Bize Allah Resulü’nün (sav) aşkı, şevki, heyecanı, ihlası, azmi ve adanmışlığı lazım. İslamiyeti onun gibi yaşamaya gayret etsek ve onun azmiyle anlatsak neler olmaz?
Kutlu Doğum Haftası iklimine girdik, onun aşkını, heyecanını ve gayretini kuşanmanın tam zamanı.
Not: Kıymetli dostlar, Gönüller Sultanı Hz. Muhammed’in (sav) Hayatı isimli eser, Hayat yayınları arasında çıktı. Onun aşk ve heyecanıyla gönlümüzü doldurmak, kalbimizi onun sevgisiyle nurlandırmak için okumanın tam vakti. Okumanın ve tavsiye etmenin...(İrtibat, 0212 6131100)