Kıymetliydik oysa!
Ne de çabuk tükettik birbirimizi ,ne de çabuk unuttuk!
Müzik bitmeden, sözlerin anlamını unuttuk. Daha çiçeklerini açmadan beyaz orkide, biz orkidenin anlamını unuttuk. Çalan telefonları bile açmaz olduk, “boşver lüzumsuz” dedik. Arayanın gereksiz olduğunu yüzüne söylemeden, rahatsız olmuş bir tavırla telefonu meşgule aldık. Seveni meşgule aldık, ulaşılamaz olduk. Oysa biz hayatı meşgule aldık!
Bir uğur böceği kondu parmaklarıma, sevincin sevincime ortak oldu. Sen çok severdin uğur böceğini, çocukluğum geldi aklıma. Biz çocukluğumuzu unuttuk. Çok çabuk değiştik. Bilemedik değiştiğimizi, hep aynı kaldık sandık.
Sevdiklerimize değer verdik, sevdik, sevildik. Sevdiğimizi gösterdik. Sevgimizi içimizde gizleyip te pişmanlık yaşamadık.
Bir hikaye anlatılır. Köyün birinde adamın eşi hastalanır ve ölür. Adam buna çok üzülür. Her gün eşinin mezarına gider, mezarın başında bir şeyler mırıldanır eve geri gelirmiş. Bunu gören komşusu merak eder ve mezarın başında ne konuştuğunu sorar.
Komşusunun bu sorusu üzerine eşi ölen adam, uzunca bir iç çekerek anlatır. Eşimin sağlığında ben onu sevdiğimi hiç söyleyemedim, onu çok sevdim ama hep içimden sevdim. Bunu gösteremedim. Sevdiğimi bir kez bile olsun söylemedim. Çok pişman oldum. Şimdi her gün mezarına giderek onu ne kadar çok sevdiğimi söylüyorum der.
Sevdiklerinize sevginizi onların sağlığında gösterin. İçinizde olan sevginizi dışa yansıtın. İçten sevmeyin. Bir çiçek alın, bir telefon edin. Bir mesaj yazın. Başkalarına bulabildiğiniz boş vakitlerinizi, sevdiklerinize de ayırın. Onlara önemli olduklarını hissettirin. Sevdiğinizi ifade edin. Sevilen bunu bilmek ister, görmek ister. Ben içten seviyorum, gönülden seviyorum diyerek sevgi cimriliği yapmayın. Mezarın başında söylenmiş sevgi sözcüklerinin kimseye tesellisi yoktur. Sadece pişmanlığınızı hatırlatır size.
Sonradan pişman olmamak için, birbirimizi fazla tüketmeden, daha fazla değişmeden sevdiklerinize sevginizi ifade edin. Sevdiğinizi söyleyin. Sadece iki kelime.