Şeyh Ahmet Yasin, Allah onu 15 yaşından sonra bir tekerlekli sandalyede yaşama imtihanına tabi tuttu. Gençliğinin büyük bir kısmını bir mülteci kampında maddi imkânsızlıklar ve zor şartlarda geçirdi. İlk doğan iki erkek çocuğunun ölümüyle evlat acısını da yaşadı. Ömür boyunca 3 odalı küçük bir evde 11 çocuğu ve eşiyle yaşadı. Defalarca hapse girdi. Dayanılmaz işkenceler gördü.
Kendisini serbest bırakmak için anlaşma yapmak isteyen Siyonist rejime: “Bana dışarı çıktığımda karpuz yemememi şart koşsanız bile yine de kabul etmem. Çünkü ben işgal rejimini tanımıyorum ki onun şartını kabul edeyim” dedi.
Tüm bu zor şartlar içinde Siyonist İsrail’in dizlerini titreten HAMAS’ı kurdu. İntifadayı örgütledi. Ve bir sabah namazı çıkışında izzet ve şerefiyle bir şehit olarak Rabbine yürüdü…
Hedefim Rabbimin rızasıdır:
“Bir beşer olarak hayatımı sürdürürken tek emelim; Allah’ın benden razı olmasıdır. Onun rızasını almak da ancak ona itaat ile olur. Allah’a itaatin zirvesi de cihattır; cihadın gayesi de yeryüzüne İslam’ın hâkim olması ve Allah’ın düşmanlarının yeryüzünde oluşturdukları fesat ve fitneyi temizlemek içindir…
Emrinde galip olan Allah’tır:
Bu uğurda, gerçekleştireceğim ilk hedef, gasp edilmiş İslam topraklarını fitneden temizlemektir. Sonra o topraklarda, İslam devletini kurmaktır. Bu benim çalışmamın ve azmimin dayanağıdır. Allah’ın beni buna kavuşturmasını diliyorum. Şayet gerçekleşirse, bu; Allah’ın bize fazlındandır. Şayet gerçekleşmeden ölürsem, en azından bu yola birkaç adım atmış olurum…
Allah Teala şöyle buyurur: “Allah, emrinde galiptir. Fakat insanların çoğu bilmezler.” (Yusuf, 21)
Haksızlığı ve adaletsizliği reddediyorum:
Ben, hayatı gerçekten seviyorum; yeryüzünde bulunan bütün mahlûkatı seviyorum; hayatı, kendim ve diğer insanlar için seviyorum…
Hayatı kötü görmüyorum; Allah’ın bir kuluna verdiği nimeti kıskanmıyorum; Allah’ın bana taksim ettiği rızka razı oluyorum. Fakat ben; zilleti, haksızlığa boyun eğmeyi, düşmanlığı reddediyorum…
Adaleti ve onu ayakta tutmayı nefsime karşı olsa dahi seviyorum. Adaletin gerçekleşmesi konusunda gevşek davranmıyorum…
40 yıldır felçli olmama rağmen asla umudumu kaybetmedim:
Halkım için, ümmet için ve bütün âlem için hayrı murat ediyorum. Ben, her zaman iyimser düşünüyorum. Yarım olan bir bardağın dolu tarafını görmek istiyorum. Az olan bir şeyi güzel görüyorum. Noksan tarafını görmek istemiyorum…
Bu iyimser yaklaşımım, kırk yıl boyunca felçli bir şekilde hayatımı umutla sürdürmeme yardımcı oldu. Ben, Allah’a tam itimat edip yardımına sığınıyorum. Tam bir tevekküle sahibim, elhamdülillah…
Fakirlikten ve ölümden korkmuyorum:
Meydana gelen her şeyin Allah’ın takdiriyle olduğunu kabul ediyorum. Meydana gelen şey, hayırsa şükrederim; şayet şer ise, sabrederim. Benim duruşum devamlı budur inşallah…
Topraklarımız özgürleşinceye kadar mücahit olarak mücadelem devam edecektir inşallah. Çünkü ölümden korkmuyorum. Hayatımız takdir edilmiş olarak Allah’ın elindedir. Ecelimiz gelince ne erken gelir ne geç kalır…
Ben fakirlikten de korkmuyorum. Çünkü rızık da Allah’ın takdirindedir. Takdir edilmiş rızık sana tamamıyla gelmeden dünya hayatından göç etmezsin. O halde bu korku ve tereddütler niye?
Ben âlemi ve tüm mahlûkatı seviyorum. Fakat zulmü ve kötülüğü çok çirkin buluyorum. Gücüm nispetince zulme ve kötülüğe karşı koyarım ve koyacağım. Aleyhime dahi olsa adaleti seviyorum…
Kurtuluş ancak Kur’an ve sünnetle mümkündür:
Şüphesiz ki kurtuluş ancak Allah’a dönmek, Kur’an ve sünnet menhecini takip etmekle mümkün olur. Bir zamanlar bu ümmet, İslam’ı tatbik ederek izzet sahibiydi. İslam’ın olmadığı yerde galibiyet ve zafer de yoktur. Önceden sahip olduğumuz izzeti tekrar elde etmek için ilerlemeye devam edeceğiz…
Ta ki bu ümmetten, İslami yöntem, gidiş, hareket, tanzim, kültür ve cihat olarak İslam’la kuşanmış biri, liderlik bayrağını teslim alıncaya kadar… İşte yol budur. Bundan başka yol yoktur…”
Şeyh Ahmet Yasin