اذا شئت أن تحيى حياة هنيئة
فلا تتخذ شيئا تخاف له فقدا
Eğer huzurlu (gamsız ve kedersiz, stressiz) bir hayat,bir ömür sürmek istiyorsan, kaybettiğinde
(yitirdiğinde) üzüleceğin bir şeyi edinme böyle bir şeyin sahibi olma.
Bu,bigane kalmak vurdum duymaz olmak, hiç bir şey sahibi olmamak demek değildir, zaten bu vasıflar mü'minin vasfı olamaz.
Veya bu, elde ne varsa çıkar, başkasına muhtaç ol demek de asla olamaz.
Bu,bitpazarı misali fani dünya'ya ve dünyalıklara
gönül bağlamamak ve nazargâh-ı ilâhî olan kalbi
demir çimento tuğla tahta
toprak çaput gibi şeylerle tıka basa doldurmayıp yüce Allah'a,sevgisine ve zikrine ayırmak demektir.
Bunları söylemek, yazmak ve anlatmak kolay ama, bunu tatbik etmek ve pratikte yaşamak elbette kolay değildir.
O zaman kişi bu iki zıddın arasını(Hem dünya malı
olsun,hem de bu mal gidince üzülmeyecek, bunu) nasıl te'lif edecek arasını nasıl bulacak diye bir soru,tam ve yerinde bir sorudur.Bu sorunun bir çok cevabı olabilir elbette ama şöyle de bir kaç cevabı olabilir.
1-)Kişinin ya hiçbir şeyi olmayacak dolayısıyla hiç kaybedecek bir şeyi de olmayacak, dolayısıyla üzüntü duymayacak, ki bu
zamanımızda çok zordur.
2-)Veya kişinin evi parkı arabası,evinde havaic-i asliyye dediğimiz kişinin ihtiyaç duyduğu şeyler olacak ama,bunlar kalbe girmeyecek, kalbte olmayacak, mesela para
Kalbte değil de kesede, kasada olacak,bu para
azalır veya yok olursa sahibi ya üzülmeyecek,
veya en azından derinden üzülmeyecek,kaza ve kaderi suçlamayacak esbab'a sarıldıktan sonra kaza ve kadere boyun bükecek, razı olacak.
3-)Veyahut da kalbte hem Allah sevgisi,hem de
mal-mülk sevgisi beraber olacak,olacak ama bunu güvenilir ve âlicenap tasavvuf erbâbı mümkün görmüyor,nitekim Celaddin -i Rumi'nin k.s ve Muhammed Bahaaddin-i Nakşibendi' nin k.s şu sözleri bunun mümkün olamayacağına delildir.
هم خودا خواهى و هم دنيأ دون
ان خيالست ومحالست وجنون
(Ey Yüce Allah'ın sevgisini iddiâ eden kişi),
Hem Allah diyecek,O'nu isteyeceksin
(seviyorum diyeceksin)
hem denî(aşağılık) dünya diyecek, onu isteyeceksin (seviyorum diyeceksin ve ikisini ben bir arada
götürür idare ederim diyeceksin,) bu( senin iddian) hayaldir, muhâldır ve imkansızdır deliliktir.(zira iki karpuz bir koltukta taşınmaz ve zaten kişinin iki kalbi de yoktur.)
Bunun mümkün olmadığını hayatta ve yaşantımızda da zaten biz görüyoruz.
Dünyanın helali hesab, haramı ise hesab ve azab'tır, kişi bu gerçeği
gözden ırak tutmasın ve dünyaya ona göre kıymet biçsin.
Şöyle bir kıssa anlatılır:
Bir çift öküzü olan bir çiftçinin bir gün yüce Allah'tan şöyle bir isteği
olur: Allahım benim Hz.Süleymana ulaşma imkanım yoktur, Rüzgar Hz.Süleyman'ın emrinde haber buyur da bana uğrasın ona bir diyeceğim var, Herşeyi bilen, herşeye vakıf olan duyan,istediğinde infaz eden yüce Allah,Hz. Süleyman'a emrediyor ve Hz Süleyman o çiftçiye uğruyor,beni istedin ey Allah'ın kulu buyur ne diyorsun diye soruyor
Çiftçi: Ey Allah'ın kulu ve Peygamberi üç husus var,ikisinde seninle eşitim,
üçüncüsünde senden avantajlıyım, birincisi:Sen de öleceksin ben de,ikincisi:Sen yaşadığın bütün lezzetleri şu an unuttun,ben de yaşadığım bütün zorlukları şu an unuttum bu iki hususta aynıyız, üçüncü husus ise şudur: Sen bütün dünyaya maliksin tüm dünyadan sorumlusun,benimse bir çift öküzüm var başka bir şeyim yok, sadece bu çift öküzden sorumluyum.
Durum böyleyse o zaman ne yapmalı mümin?
4-) Her kes yolu yordamı ve kendi maslahatını daha bilir, ama şu kıssayı
dinlemekte de ibret olabilir.
Bir kişi seyr ve sülük için bir mürşid'e gider,Mürşid onun mal varlığını sorar, adam: Şu kadar malım var der, Mürşit: Git o malı altına çevir ve suya at der,
adam malını altına çevirip bir poşete koyar ve iple bağlayarak suya bırakır tam atmaz.
Mürşidin yanına döndüğünde mürşid sorar: Altınları suya bıraktın mı,suya attın mı? Adam: Evet der fakat
atmamıştır,seyr ve sülük esnasında bu müridin altınları atmadığı anlaşılır
mürşid: Git ipi kes der, mürid de gidip ipi keser ve altını hakikaten suya bırakır.
Bir müddet sonra murîd terakkî eder ve seyr ü sülük'ta mesafe alır, ve mürşit,müride aynı altını veya başka altınları takdim eder mürid : Olmaz istemiyorum artık ihtiyacım yok der ,mürşid der ki: Hayır artık bundan sonra bu altın, bu dünya sana zarar vermez ve adamın altınını teslim eder.
O zaman kişi Yüce Allah'ın fazl ü keremiyle öyle bir eğitimden, öğle bir antremandan geçebilir ki artık var olan dünyası ona zarar vermez Allah sevgisini gölgelemez ve "Öğle erler var ki, ticaret ve alış veriş onları Allah'ın zikrinden, (O'nu anmaktan O'na yaklaşmaktan) alıkoymaz"
Nur süresi : 24 ayet. medhine mazhar olabilirler. şüphesiz en doğrusunu Allah bilir.
Selef-i salihin gibi dünyayı günümüzde tamamen bırakmak mümkün değilse, veya çok zorsa,ki öyledir,o zaman hükmen terketme yoluna gidilebilir,bu da Şer'i şerife göre, Kur'an-ı
Kerim ve O'na salât ve selâm olsun Rasulullah efendimiz'in parlak sünnetine göre dünyayı kullanmak ve kazanıp harcamaktır.
Bunu bilmek için Kur'an'a ve sünnete göre dünya nedir, nasıl elde edilir,nasıl harcanır, faydası zararı nedir, hangi dünya
ahirette sevap terazisinde lehimize veya günah terazisinde aleyhimize olur,bu konu ile ilgili sayılmayacak kadar kaynak mevcuttur,ahiret yolcusu bunları araştırır,
okur ve öğrenebilir.
Yüce Allah bizim ve tüm mü'min kardeşlerimizin kalblerini kendi sevgisi,
Allah'ı sevenlerin sevgisi
bizi Allah'a yaklaştıracak amellerin sevgisi ile mamur eylesin.Âmîn.
Ahmet ÖZKAN
21 Haziran 2021 Pazartesi