Eleştiriyi; beğenilmeyen bir düşünce veya eylemin beğenilmediğinin söylenmesi, yazılması veya kitlelere anlatılması olarak tanımlayabiliriz. Bu kapsamda eleştirinin hedefine ulaşabilmesi için , dile getirilen eleştirel düşünce veya eylemin yanlışlığına neden olan bireylerin bu eksikliği kabul etmesi gerekmektedir.Bunun olabilmesi için ise eleştirinin olumlu yapılması, düşünce veya eylem de görülen eksik yönlerin ortaya konması , eleştirilen bireylerin sorunları kişiselleştirmemesini sağlar. Aksi halde ?etkiye karşı tepki? prensibinden hareketle bireyler birbirlerini dinlemezler, birbirlerini dinlemeyen bireyler de birbirlerini anlayamazlar. Bu kör döğüşü sürüp gider.
İnsanların birlerini anlaması, karşılıklı olumlu ilişkiler geliştirmesi, olumlu eleştirilere açık olmaları ile sağlanabilir. İnsan aynı olaya farklı tepki verebilir. Bu onun doğası gereğidir. Olay ve olguların insanları etkilemesi de farlılık göstermektedir. Kimi insan nezaket kuralarına uymayı günlük hayatında eyleme dönüştürürken, kimi insan ise bu kuralları önemsememektedir. Ama toplu yaşanılan yerlerde; okullarda, apartmanlarda , camilerde otellerde hatta toplu taşıma araçlarında nezaket kurallarına uymamız gelişmişliğin göstergesi olarak kabul edilmektedir.
O zaman toplumu oluşturan bireyler olarak birbirimizi nasıl daha iyi anlaya biliriz? Bu soruya çeşitli cevaplar verilebilir. Ama en kısa ve anlamlısı ?birbirimizi dinlememiz gerektiğini anlamamız ? cevabı olabilir. Bunu başardıktan sonra toplumsal ilişkilerde bireyler arasında gerginliklerin azalabileceğini, bireylerin davranışlarında öfkelerini kontrol ede- bileceklerini ve hayata daha pozitif bakabileceklerini söyleyebiliriz.
Ülke olarak çok çalışmaya ihtiyacımız var.Ne iş yaparsak yapalım,ama yaptığımız işin en iyisini yapalım.İş; insanların kendi geçimlerini sağlamak için yapılan eylemler olarak tanımlanabilir.Yaptığınız işe kendinizi verirseniz o işin en iyisini yaparsanız.Bu azim her insanın içinde vardır.Ama işini sevmeyen bireylerden başarı beklemek beyhude bir çabadır.Kendisine ve işine saygısı olan insan bir işi başarmaktan haz alır.O işini yaparken birileri onu takdir etsin diye beklemez.Yaptığı işin en iyisini yapmaya çalışır.Çevresine pozitif enerji yayar.Olay ve olgulara olumlu yönden bakar.Bardağın devamlı dolu tarafını görmeye çabalar.Sorunun değil bulunduğu ortamlarda çözümün bir parçası olur.
Kısacası bu güzelim ülkede yaşayan bireylerin ,bu güzel ülkeye verecek bir şeyleri olmalı.Mazeret üretmeden iş üretebilmeli insanlar.Çanakkale atalarımız laf üretmedi,iş üretti.Tarihin en güçlü donanmasını sulara gömdü.Yenilginin destanını yazan Atalarımız Büyük Önderimizin Kurtuluş Savaşındaki askeri ve politik dahi hane politikaları ile bu güzelim ülkeden geldikleri gibi gittiler.Atalarımız tüm olumsuz şartlara rağmen onları bu güzelim ülkeden attıklarına göre ; Onların torunları olan bizler bu şartlarda istedik mi neler yaparız neler.Yeter ki isteyelim.
Türk Milleti?nde bu azim vardır.Biz çok konuşmayı severiz.Ama çalışmayı da sevdiğimiz söylenemez.Bu nedenle günümüz bilişim çağında her meslek grubu işini iyi yapmalıdır.Bunu bir Japon ,bir Çinli başardıysa ; bizim insanımız neden başarmasın.Başarı için sadece biraz istek, kendini işine verme yeterlidir. Bir kez daha toplumu oluşturan her birey bugün ülkem için ne yaptım sorusunu ,kendim için ne yaptım sorusundan önce sorarsa bu konuda bir adım atmış olur. Cemal ŞAHİN

