Eğitim; insanın doğum süreciyle başlayan ve ölümü ile sona eren yaşantısında planlı olarak diğer insanlardan etkilenmesi, kendisinin başkalarını etkilemesiyle gerçekleşen bir süreç olarak açıklanabilir.Bu zorlu süreçte toplumsal kabul gören davranışları gösteren bireyler iyi vatandaş, iyi öğrenci, iyi memur, iyi işçi ve iyi doktor olarak kabul görmektedirler.Ancak toplumsal normlara aykırı davranış gösterenler ise toplumu oluşturan bireyler tarafından dışlanmakta ve eleştirilmektedir.O zaman toplumu oluşturan tüm bireylerin birbirleriyle olan ilişkileri ; kendi içerisinde dürüst , sevgiye ve saygıya dayanmalıdır.
Çocuklarımıza hata yapma şansı vermeliyiz. Onlara hatalarını görme ve hatalarından ders çıkarma alışkanlığını ve doğru davranışı algılama şansını vermezsek onların sağlıklı bir kişilik geliştirmesine engel olmuş oluruz.Bu noktada biz yetişkinlere önemli görevler düşmektedir.Bunları eleştiriyi kabul etme, doğru davranış modeli olma, dürüst olma ,yalan söylememe ve yaptığı işi önemseme olarak sıralayabiliriz.
Bu görevlerin en başında da önce eleştirilmeyi kabullenmeli ona göre de davranış modelimizi geliştirmeliyiz. Kendimize yapılmasını istemediğimiz davranışı başkalarına yapmamalıyız.Biz yetişkinler çocukları ev de fazla önemsemeyiz.Onlara emir verir.Televizyon izlemeyi ,bilgisayar oynamayı,hatta oyuncakları ile oynamayı yasaklar ama koltuğumuza kurula kurula televizyon izler ,bilgisayarda sörf yaparız.Ondan sonra da çocuklarımızdan başarı bekleriz.
Evet kendi penceremizden baktığımızda bu işler bize göre doğrudur.Ama karşınızdaki bir çocuk.Sizi her halinizle model alan bir çocuk.Sizin yaptıklarınızı taklit eden bir çocuk.Ne ekerseniz onu biçersiniz.Tabi bu olumsuz davranış modellemelerini herkesin yaptığını söylemiyoruz.Ama toplumsal bir gerçek olarak ?aptal kutusu? dediğimiz televizyon evde geçirdiğimiz nitelikli vaktimizi çalmaktadır.Çocuklarımıza içeriğine bakmadan izlettiğimiz şiddet içeren filmler, bağımlılık yapan diziler ve toplum tarafından kabul edilmeyen davranış modellerini benimsemelerinde kontrolsüz. bir şekilde onların televizyon seyretmesine izin veren biz yetişkinlerin katkısı yok mu? Bu sorunun cevabını dürüstçe kendi kendimize vermemiz gerekir.Bir hafta televizyonları kapatın.O zaman evde birbiriyle konuşmayan, oyun oynamayan çocukların enerjisini seyredin. Evde geçirmiş olduğunuz nitelikli zamanın o zaman değerini anlayacaksınız.
Evde çocuklarımızla geçirdiğimiz nitelikli zamanlarda onların yanında kesinlikle her davranışımızda dürüst olmalı asla ufak ta olsa pembe yalanlar söylememeliyiz.Ev telefonu çaldığı zaman çocuğumuza telefona bakmasını söyleyip ?beni ararsalar yok de? dememeli,etrafımızdaki insanlarla iletişim kurarken dürüst olmalıyız.Pembe yalanlarımıza çocuklarımızı ortak etmemeliyiz.Onların ?yalan? bazen söylenebilir anlayışı geliştirmesine engel olmalıyız.
Eğitim tanımı kişiden kişiye, ülkeden ülkeye değişebilir.Ama yukarıda bahsedilen konulara insanların bakış açısı değizmez.Değişmemeli.Çünkü hedefimiz sağlıklı kişilik yapısına sahip bireyler yetiştirmekse topu taca atma lüksümüz yok.Taşın altına elimizi koyarak, birbirimizin eksikliklerinden görmeyerek ortak çalışma alanları oluşturarak geleceğe hazırlanabilir mutlu bir toplum oluşturabiliriz.
Yarından tezi yok herkes bulunduğu konuma bakarak kendisini sorgulamalı,bu ülke için ,kendi ailesi için, kendi çocukları için ne yaptığını ve neler yapabileceğini düşünmelidir.O zaman bireyler olarak birbirimizle sağlıklı toplumsal ilişkiler kurabilir,ortak bir payda da buluşabiliriz.Ama bunun için önce yapıcı eleştirilmeyi kabul etmeliyiz.Meseleleri anlamadan,sorunların temellerine inmeden ,kulaktan dolma söylentilerle birbirimize zarar vermemeliyiz.Bunu başarabiliriz.Yeter ki siz yarına faklı bir gözle bakın.
Cemal ŞAHİN 24/11/2008

