هُوَ اللَّهُ الَّذِي لَا إِلَهَ إِلَّا هُوَ الْمَلِكُ الْقُدُّوسُ السَّلَامُ الْمُؤْمِنُ الْمُهَيْمِنُ ?Hüvallahüllezi la ilahe illa hu. El melikul, kuddüsus, selamül, mü?minul, müheyminul...? İşte böyle başlıyor vahyin zirve ayetlerinden bir tanesi, haşr suresinin 23. ayeti...
En güzel isimlerin (esma-i hüsna) sahibi olan ?En Güzel? bizlere kendini böyle en güzel şekilde tanıtıyor...
?O kendisinden başka ilah olmayan Allah?tır; varlığın mutlak hakimidir, kutsalın kaynağıdır, mutlak kurtuluş ve huzurun membaıdır, güven ve iman verendir, (iyi ile kötüyü belirlemede) mutlak otorite sahibidir...?1 (haşr 23)
O ?El Mü?min?dir, yani güven veren, vaadine güvenilen, ve kendisine güveneni de güvenilir (mü?min) kılan... O her türlü hamdin dolaylı ya da dolaysız; gönüllü ya da zorunlu olarak kendisine döndüğü ve her türlü mutlaklığı içinde barındıran en güzel isimlerin sahibi olandır. O, Allah?tır...
Kavramlarıyla tasavvurumuzu, önermeleriyle aklımızı, örnekleriyle şahsiyetimizi ve bütünüyle de hayatımızı 2 inşa eden Kur?an bizim tanrı tasavvurumuzu da inşa ediyor. Çünkü Allah kendisini bize nasıl tanıttıysa öyle anılmak istiyor. (?...O'nu, size gösterdiği şekilde zikredin...? bakara 198) Ayrıca sadece bir isimle değil öğrettiği bütün isimlerle ona hitap edebileceğimizi de müjdeliyor (?De ki: İster ?Allah? deyin, ister ?Rahman? deyin, nasıl çağırırsanız çağırın. En güzel isimler O'nundur...? isra 110) İnsanlar bile kendi isimleriyle anılmak isterken, ?en büyük ve en güzel? olan kendisi için seçmiş olduğu en güzel isimleriyle anılmak istemesin mi?...
Kur?an?ın Esma ile ilgili tasavvur inşası bizi doğru bir Allah tasavvuruna ulaştırmak içindir. Örneğin; O Yahudilerin Allah için verdikleri ?Yehova? ( yani ?Ya hüve!? ? ey O!) hitabını kökten reddeder. Çünkü Yahudilikte Allah?ın isimlerinin herkes tarafından bilinemeyeceği inancı vardır. Bu yüzden Allah?a Yehova ismiyle hitap ederler, aynı zamanda Allah?ın (herkes tarafından bilinemeyen) isimlerini sadece çok özel birkaç hahamın bildiği söylenir, onların da sadece istedikleri bazı kişilere bu isimleri öğrettiklerini söylerler. Kimlere öğretirler sorusunun cevabı ise ?onlarla duygusal bağları olan kişilere? şeklindedir. O duygusal bağ ne sorusunun cevabını ise bilmezler (vermezler). Cevabı muhtemelen ($) ile ilgilidir. Bir başka sorun ise hahamların bu isimleri nereden öğrendiğidir. Bunun cevabı ise tabiki de hiç bir zaman verilemiyor. Fakat Kur?an?a baktığımızda Allah?ın bize tüm esmasını öğrettiğini ve ?hangisiyle seslenirseniz seslenin, farketmez? (isra 110) dediğini görürüz.
Allah?ın ?el Mü?min? ismi bugünün insanının sahip olduğu yanlış tasavvuru yıkıp, onu yeniden Allah?lı/Allah?la inşa etmede çok önemli bir konuma sahip. Modernite kıskacında ahlakını, fikriyatını, hissiyatını ve en kötüsüde ilahı(yatı)nı kaybeden insanı bir düşünün... Allah tasavvuru yerle bir edilmiş, onun yerine Allah?sız bir tasavvur inşa edilmeye çalışılmış... Ve maalesef başarılmış... Çünkü ona Allah?sız mutlu olabileceği aşılanmış... Ve o?da sahip olduğu hazzın ve zevkin mutluluk olduğunu sanmış... Ne acı(nası) bir tasavvur inşası...
İşte bu yanlış tasavvuru yıkmalı ve onu yeniden Kur?an?la inşa etmeli insan. Ama dindar nesillerin yetişmesine dahi tahammül edemeyenlerin kendilerini ve tasavvurlarını Kur?an?la inşa etmeleri ne kadar mümkün, bilmiyorum. Belki de onların tasavvurlarını inşa edecek onlarca, yüzlerce, binlerce ?Muhammed?çiğe ihtiyaç var. Yani peygamber ahlakıyla ahlaklanmış, bir başka ifadeyle Kur?an ahlakıyla ahlaklanmış insana...
Allah kendisini el Mü?min diye tanımlarken, kendisinin mutlak güven ve emniyetin sonsuz kaynağı olduğunu söylüyor. Aynı zamanda yapmış olduğu vaadleri kesinlikle gerçekleştireceğini de garanti ediyor. Yani Rabbimiz zımnen şöyle diyor: ?Ben Mü?minim, sözümden asla dönmem. Benim her sözüm haktır ve her vaadim gerçekleşecektir. Bu yüzden yalnız bana dayanın, bana güvenin ve benden isteyin? İşte bunun bir örneği:
اللَّهُ لَا إِلَهَ إِلَّا هُوَ وَعَلَى اللَّهِ فَلْيَتَوَكَّلِ الْمُؤْمِنُونَ ?Allâhu lâ ilâhe illâ huve ve alâllâhi fel yetevekkelil mû?minûn?
?Allah; O?ndan başka hiçbir ilâh yoktur. Müminler yalnız Allah?a dayanıp güvensinler.? (tegabün 13)
Rabbimiz burada yalnızca mü?minlere hitap ediyor. Çünkü Allah?a kayıtsız şartsız teslim olanlar ve ona güvenenler zaten yalnızca müminlerdir. Çünkü onlar Allah?ın kendilerini mü?min (güvenilir) kıldığı kişilerdir. Allah?ın insanı mü?min kılması ise onun esmasının çift kutupluluğundan kaynaklanıyor, yani esmanın bir ucu Allah?a bakarken diğer ucu insanı gösteriyor. Ve ?El Mü?min? olan Allah insanı da mü?min kılıyor.
Allah?a güvenin/teslimiyetin (hem de ne güven!) iki Kur?an?i örneğini verelim. Geçmişten iki muhteşem tevekkül örneği...
Allah?a kayıtsız şartsız teslimiyetin iki muhteşem timsali... Kur?an?da üsve-i hasene (güzel örnek) olarak tanıtılan mütevekkil gönlün sahibleri...( mümtehine 6, ahzab 21) Onlar ?üsve-i hasene?, bu yüzden müslümanlar onları kesinlikle ama kesinlikle örnek almalı. Onlar kim mi? Onlar, Hz İbrahim ve onun duasının (bakara 124) en büyük meyvesi Hz Muhammed... Onlar Allah?a güvenin emsalsiz timsalleri... Onlar ?El Mü?min olan Allah?a nasıl mü?min kul olunur?u kanıtlayan en güzel örnekler...
Hani İbrahim?i kavmi ?sadece Allah?a iman ediyorum!? dediği için yakalamış ve ?onu öldürelim yahut ateşe atalım!? (ankebut 24) demişlerdi ya. Ve onu ateşe atmaya karar vermişlerdi. İbrahim(as) ise ateşe atılmak üzereyken yalnızca Rabbine yönelmiş ve ondan istemişti. Çünkü yalnızca Ona güveniyordu. Tam ateşe atılmak üzereyken yeryüzüne en hızlı inişiyle Cibril inmişti. Ve seslenmişti: ?Rabbine bir niyazını arzedeyim mi?? Cevabı ise ?hayır!?dı İbrahimin, çünkü o hiçbir aracı (şefaatçi) istemiyordu. Ve eklemişti kainatı titreten bir ses tonuyla: ?Rabbim beni görmüyor mu?...? Ve tekrar sessizliğe gömülmüş, son duasını ediyordu İbrahim: ?hasbunallahi ve nimel vekil, (Allah bana yeter o ne güzel vekildir!) ? Ve Rabb ?bittim Ya Rabbi!? diyen kulu İbrahime ?Yettim kulum!? demişti. Sonrasında seslenmişti ateşe: "Ey ateş, İbrahim'e karşı soğuk ve esenlik ol." (enbiya 69) Rabbi kendisine güvenen kulunu, ateşten kurtarmıştı...
Zaman ve mekan değişmiştir. Fakat ibrahimi ruh ve tevekkül devam etmiştir. Sevr mağarasında iki ürkek ve mahzun gönlün sahibleri... Alemlere rahmet peygamberi(as) ve sıddik-i emin belkide hayatlarının en zor anlarını yaşamaktalar, o muhteşem örnekliğe sahip hayatlarının... Müşrikler bulmuştur izlerini ve mağaraya kadar gelmişler, hatta başlarını eğseler göreceklerdir onları. Bu durumu endişeyle takip eden Ebubekir(ra) seslenmiştir efendisine: ?Ya resulullah! bize çok yaklaştılar, başlarını çevirip baksalar bizi görecekler!? Fakat resul emindir, o mü?min?dir ve Rabbinin el Mü?min olduğundan da emindir. Ve seslenir resul: ?Ey Ebubekir! üçüncüsü Allah olan iki kişiye kim ne yapabilir ki!..? Ve devam eder: ?...Hüzne kapılma, elbette Allah bizimle beraberdir!...? (tevbe 40) Ardından tabiki de Rabbi onu ve arkadaşını desteklemiş, sağ salim varacakları yere, hicretin ana kucağı Medineye ulaştırmıştır.
Bugünün sigorta şirketlerine güvendikleri kadar Rablerine güvenmeyen insanları, Allah bize sesleniyor dinleyin: ?...Allâh?a sarılın, O, sizin sahibinizdir. O, ne güzel sahip, ne güzel yardımcıdır!? (hac 78). Gelin Rabbimize sarılalım, yalnızca ona dayanıp, ona güvenelim çünkü el Mü?min olan yalnızca O?dur, O... Niçin O?na sarılacakmışız diye soruyorsanız, cevabı yine O versin:
أَلَيْسَ اللَّهُ بِكَافٍ عَبْدَهُ ?Eleysallâhü bi kâfin abdah?? , ?Allah kuluna yetmez mi?!..? (zümer 36)
Ariamo S.
1 M. İslamoğlu, ?Kur?an Sûrelerinin Kimliği? sf,394
2 Age; sf,11

