Keremi sonsuz olan bir Rab?den,yani ?el-Kerim? olan Alemlerin Rabbinden kerim kitapların sonuncusu olan bir kitap, ki o kerim peygamberlerin sonuncusu ve peygamberlik zincirinin en büyük halkası olan, makam-ı mahmuda varis kılınan kerim bir peygambere yani Hz Muhammed?e(sav) indirildi.Rabbimiz bu kitabın ?kendisine ulaşan bir ip? (al-i imran/103) olduğunu ve onun mü?minleri?hidayete ulaştırıcı bir rehber? olduğunu kitap?ta şöyle ifade eder:
Allah sözün en güzelini,birbirleriyle uyumlu ve bıkılmadan tekrar tekrar okunan bir kitap olarak indirdi. Rablerinden korkanların, bu kitabın etkisinden tüyleri ürperir derken,hem bedenleri ve hem de gönülleri Allahın zikrine ısınıp yumuşar.İşte bu kitap;Allah?ın dilediğini kendisiyle doğru yola ilettiği hidayet rehberidir. Allah kimi de saptırırsa artık ona yol gösteren olmaz(zümer/23)
Kur?an ne bir coğrafya,ne bir tarih ne bir sosyoloji, ne bir antropoloji ne de bir psikoloji kitabıdır.O tam anlamıyla bir hidayet kitabı yani dosdoğru yola(Allah?a ulaştıracak olan yola)ileten, ?Rabbimizin tarifiyle ?mü?minleri hidayete eriştirecek olan? hayata ışık tutan bir kitaptır.Bu yüzden Allah Kur?anda her zaman hidayete eriştirici mesajlar verir.
Rabbimiz Kur?anda bir kıssa veya meselden bahsederken(genellikle) ne olayın kahramanlarının isimlerinden ne olayın geçtiği kesin tarihten/zamandanve mekandan ne de olaylarla ilgili kesin rakamlardan bahseder.Rabbimizin bu kıssa ve meselleri anlatmada ki muradı şudur: ?Ey kullarım! Bu kıssayı kendi şimdi ve buradanıza taşıyın ve kıssadan hisse çıkarın,yani hidayete uaştıracak olan mesajı alın.?Mesela;Kur?anda kişilerden bahsedilir ama isimler verilmez . ?Firavun? der ama onun Mısırın hangi hükümdarı olduğundan bahsetmez.Ashab-ı Kehf?den bahseder ama bu mağara arkadaşlarının isimlerini zikretmez.Hz Adem?in iki oğlundan bahseder ama isimlerini söylemez.Hz İbrahimin oğlunu kurban etme sürecini ayrıntılı olarak aktarır fakat oğlunun ismini vermez. ?İmran?ın karısı?, ?Firavun?un karısı? der ama onların isimlerini zikretmeyi gerekli görmez.Çünkü Kur?an ?isimler? ve ?cisimler? yerine ?şahsiyetler?den bahseder.Yani o kimseye o şahsiyeti kazandıran niteliklerden bahseder,amacı insana örnek/rol model sunabilmek ,ve insanın hidayetini kolaylaştırabilmektir.
Aynı şey zaman, mekan ve muhtelif diğer konular için de geçerlidir.Mesela; Ashab-ı Kehf?in hangi mağaraya sığındığını ne kadar kaldıklarını, kaç kişi olduklarını hiç kendisine konu edinmez Kur?an.Onun amacı küfrün tüm hıncıyla hüküm sürdüğü bir zamanda bir avuç genç müslümanın büyük bir cesaret ve kararlılıkla tüm bir şehre ve onların ileri gelen azgın ve şımarık kafirlerine direnç gösterip karşı koymalarının müslümanlar tarafından örnek alınıp kendi zamanlarına taşınmasını sağlamaktır.Yani ashab-ı kehf kıssasında şu mesaj verilir: ?imanı yaşayacak bir mağaralık yeriniz varsa korkmayın?.(1) Yine ashab-ı kehf?den bir örnek vermek gerekirse; Kur?andan önceki dönemlerde insanlar onların mağarada kaç kişi oldukları ve mağarada kaç yıl kaldıkları hakkında sürekli tartışırlar ve ortaya değişik yorumlar koyarlardı.Ashab-ı Kehf kıssası sadece Araplar arasında değil Yahudiler,Hristiyanlar ve hatta Mecusiler arasında da tartışılıyordu.Ve bir gün müşrik Mekkeliler Yahudilerin teşvikiyle peygamberimize geldiler ve: ?senin Rabbin bu mağaradaki gençler hakkında ne söyleyecek?dediler. Hem peygamberin hem müşriklerin hem de tüm kainatın Rabbi olan Allah ise bu konunun gerçek mahiyetini şöyle açıklamıştır:
Bazıları bilmedikleri şey hakkında atıp tutarak: ?onlar üç kişidirler dördüncüleri köpeklerdir.? diyecekler. Yine; ?beş kişidirler,altıncıları köpekleridir.? diyecekler. Şöyle de diyecekler: ?yedi kişidirler sekizincileri köpekleridir.? De ki: ?onların sayısını Rabbim daha iyi bilir...?(Kehf,22).
Ayrıca onların mağarada kaç yıl kaldıkları ile ilgili tartışmaya da Kur?an şu cevabı verir:
?Onlar mağaralarında üçyüzyıl kaldılar ve buna dokuz daha eklediler(dediler).De ki ?kaldıkları süreyi Allah daha iyi bilir.Göklerin ve yerin gaybını bilmek ona aittir.?(Kehf, 25-26)
Ashab-ı kehf yıllar sonra uykudan uyandırıldığı ve insanlarında onların durumundan haberdar edildiği zaman ?ki aradan yüzyıllar geçmişti ve bu insanlar ?bir? olan Allah?a inanan (yani Hz İsa?nın dinini kabul etmiş olan) müslümanlardı ? ve insanlar akın akın onları görmek için mağaraya gittikleri zaman gerçekten de Allah?ın bir mucizesine tanıklık ettiklerinin farkındaydılar.Fakat onların(Kur?anın şu şahitliğiyle beraber)kendilerine verilmek istenen öğüdü yani ilahi mesajı anlamadıklarını görüyoruz.
...Hani onlar (olayın mucizevi tarafını ve asıl hikmetini bırakmışlardı da) aralarında onların durumunu tartışıyorlardı.(Bazıları)?onların üstüne bir bina yapın? (derken), Duruma hakim olanlar ise ?üzerlerine mutlaka bir mescit yapacağız.? Dediler.(Kehf,21)
Bu ayette Rabbimiz adeta şu mesajı veriyordu: ?Ey kullarım! Siz öldükten sonra dirilmeyi tartışıp duruyordunuz kendi aranızda.Ve ben size şahit olduğunuz bir diriltme/mucize gerçekleştirdim.Yüzyıllar öncesinde uyuttuğum(öldürdüğüm) insanları bugün uyandırıyorum(diriltiyorum).Şimdi düşünüp öğüt alan yok mu?, hidayete erişmek isteyen yok mu??Rabbimiz ashab-ı kehf kıssası üzerinden şu gerçeği ortaya koyuyordu: önemli olan ne zaman, ne mekan ne de kişilerdir; önemli olan ve dikkatle dinlenilmesi gerekenşey yalnızca ve yalnızca ?kişinin kendi şimdi?sine ve burada?sına taşıyabileceğikuran?i mesajdır.?
Kur?anın bak dediği yerden bakanlar Kur?anın gör dediği şeyi görürler.(2) Yani Kur?an bize olayın yüzeysel bilgisini değil derinde ki bilgisini(hikmetini) öğretir.Çünkü o ?el-Hakim? olan Allah tarafından indirilen ?hikmet dolu bir kitaptır.?(yasin/2).Yani hidayet rehberidir,tabiki de kendisini rehber edinmek isteyenler için.Hidayete erdirilmiş kimseler o mutlu kimselerdir ki onlar Kur?anın rehberliğinde ve resülün önderliğinde bir ömür tüketebilmeyi hiç bir şeye tercih etmeyenlerdir.Çünkü onlar Allah?a yakın kullardan,?mukarrebun?dan, olmayı ölümüne arzulayanlardır.
Abdullah ÖZ
(1) M. İslamoğlu,(Kur?an surelerinin kimliği,sf.186)
(2) M. İslamoğlu

