Zihinler karışıyor, aileler karışıyor, cemaatler karışıyor, mahalleler karışıyor, şehirler karışıyor, ülkeler karışıyor, komşular karışıyor, bölgeler karışıyor ve dünya karışıyor. Peki, kim karıştırıyor?
Yahudiliğin amentüsü “büyük İsrail” devletinin ilk toprakları resmi olarak 1948 yılında ele geçiriliyor.. Kuruluşundan 50 yıl önce Theodor Herzl 1897 yılında, Basel Kongresinde hatıratına “Ben Yahudi devletini Baselde kurdum. Eğer bunu bugün yüksek sesle söylersem, cümle âlem bana gülecektir. Fakat belki beş yıl içinde ama kesinlikle elli yıl içinde onu herkes tanıyacaktır” yazıyor. Aradan elli yıl geçiyor ve 5700 seneden beri devletsiz, sürgünlerde yaşayan Allahın lanetlediği topluluk ilk defa kendilerine bir devlet kuruyorlar. Kurulan devlet şeriat devleti, adı ise bir peygamber adı: İsrail. Yani “Yakup”.
İsrail Devletinin kuruluşu resmi olarak ilan edildi ve birkaç saat sonra Mısır, Ürdün, Irak ve Suriyekuvvetleri saldırıya geçti. Ancak İsrail’i, Batılı güçlerin desteklemelerinden dolayı bir başarı elde edilemedi ve İsrail Filistin’deki topraklarını yüzde 55’ten yüzde 78’e çıkardı. Hayberde Müslümanlara yenilen Yahudiler bugün Müslümanları yenmişlerdi.
İsrail’in kuruluşunun ilk saatlerinde kan akmaya başlamıştı ve bu gün 14 mayıs 1948 yılından 66 yıl geçmesine rağmen bir an bile kan durmuyor her yıl onlarca, kimi dönemlerde ise binlerce Filistinli direnişçiler Siyonistlerin saldırıları sonucu şehit ediliyorlar.
İsrail Cumhurbaşkanları her zaman şunu söylemiştir; “Bizim iki türlü haritamız vardır; bir duvardaki harita, birde kalbimizdeki harita.” Kalplerindeki harita; Büyük İsrail ve onun emniyetidir. 1948 yılından bu yana İsrail bulunduğu bölgede hep huzursuzluk yaratmış, hep karışıklıklar çıkarmıştır. Kuruluşundan saatler sonra Mısır, Ürdün, Irak ve Suriye ile savaşmış, 5 Haziran 1967 yılında 6 gün savaşları diye bilinen savaşta Mısır, Ürdün ve Suriye ile savaşmış, 2006 da Güney Lübnan bölgesinde Hizbullah ile savaşmış ve Filistin toprakları içinde savunmasız insanlarla büyüklü küçüklü çatışmalar gerçekleştirmiştir. Amaçları ise amentülerini yerine getirebilmek. Yani “Büyük İsrail Devleti”ni kurmak, Mescid-i Aksa’yı yıkıp yerine Süleyman Mabedi’ni yapmak, Büyük İsrail Devleti’nin emniyetini sağlamak, dünya halklarını kendisine köle yapmak ve Mesihlerinin gelmesi için bütün ortamları hazırlayıp Mesihlerini beklemek ve Mesihleri gelince de kıyamete kadar bütün insanlar kendisine köle olmuş bir şekilde dünya hâkimiyetlerini sürdürüp gitmek…
Peki, ufacık bir devlet azıcık bir askeriyle bütün bunları nasıl yapıyor ve yapacak?
Büyük Şeytan Amerikan’ın devlet başkanlarını belirleyen Siyonist örgüttür. Büyük Şeytan Amerika’nın başına Siyonislerden başka hiç kimse geçemez. Amerika’nın kontrolü tamamen Siyonistlerin elindedir. Ve Siyonitler, emellerini gerçekleştirebilmek için Amerika’nın askeri gücünü kullanarak önüne çıkan herkesi ve her şeyi ezip geçerek dünya piyasasını elinde bulunduran Siyonizme kim başkaldıracak olursa başı kesilip hemen susturuluyor ve kendine bağlılık yeminini tazeletiyor. Çıkarlarına hangi devlet itaat etmezse hemen bir darbe yapılıyor.
Ve gelelim Ortadoğu’nun halinin sebebine…
17 Aralık 2010 günü 26 yaşındaki Tunuslu Muhammed Buazizi, bir pazar yerinde kendisini yakmasıyla başlayan halk ayaklanmaları kısa sürede tüm Tunus’u ve akabinde tüm Ortadoğu’yu sardı. Halklar silahlanıyor, insanlar bir birlerine ateş açıyorlar, polisler asayişi sağlamaya çalışıyor, halklar ölüyor, polisler ölüyor, gruplaşmalar başlıyor, direniş cepheleri kuruluyor, örgütlenmeler başlıyor, mitingler düzenleniyor, mitinglerde kalabalıklara ateşler açılıyor, kalabalıklar dükkânların camlarını döküyor, arabalar yakılıyor, evler basılıyor. Kan, acı, göz yaşı hüzün ve öfke… ve insanların nevri dönüyor.
Devrimler (!), baharlar (!) başlıyor, artık insanlar çok kazanacaklar, hayatları rahat olacak, konforlu yaşam sürecekler, adalet gelecek, İslam gelecek, demokrasi gelecek!..
Peki nasıl?
Müslümanlar adalet için karşıt görüşlü başka bir müslümanı döverek, söverek, öldürerek mi? Müslümanlar başka bir Müslümanın arabasını, dükkânını eylem olsun, protesto olsun, yönetime gözdağı verelim diye kırarak, yakarak, insanları maddi kayba uğratarak mı?
Olanlar oldu, yapılanlar yapıldı ve aradan 3 yıl geçti… Batılı Emperyalistler ellerinde kalan “hafif” silahları Müslümanlara özgürleklerine kavuşsunlar(!) diye güzel paralarla sattılar, başka bir Emperyalist ülke başka bir gruba ellerinde kalan “hafif” silahları güzel paralar karşılığında, savaşsınlar ve özgürlüklerini kazansınlar (!) diye sattı. Başkaları da başkalarına…
Sene 2014 protestolar devam ediyor, insanlar ölüyor, adaletsiz yönetimler yönetimine devam ediyorlar… Ayaklanmalar sonuç vermedi, silah kullanmak sonuç vermedi, dükkân yakmak sonuç vermedi, “diktatör devirmek de sonuç vermedi”!
En kanlı Arap Baharı(!) Suriye’de yaşandı ve yaşanmaya da devam ediyor. Diktatör Esed gidecek, demokrasi gelecekti. Herkes ayaklanmalıydı, sokaklara dökülmeliydi. Tunus’ta, Libya’da kardeşleri nasıl ayaklandıysa kendileri de ayaklanmalıydı, diktatörlerini devirmeli ve demokrasilerine kavuşmalıydılar. Birde bakmışsın ki herkes sokaklara dökülmüş diktatörlerinin gitmesini, Batı demokrasisinin gelmesini, Batı medeniyetinin gelmesini istiyor. Yıkma, kırma, ateşe verme, slogan atma, polisle çatışma, insan dövme, gece karanlıklarında evler basma, sosyal medyadan örgütlenme ve… Karşınızda çiçeklerin açtığı, güzel bir bahar sabahında, uzun yeşil düzlüklerde ağaçlar üzerine konmuş kuşların cik cik sesleri!..
İslam coğrafyasına baktıkça Siyonizm seviniyor, Emperyaller seviniyor, Batılılar seviniyor. Televizyon önlerinde savaşın son bulması için bazı belgelere imzalar atılıyor, televizyon arkalarında ise şeytani suratlı insanlar kıs kıs gülerek ellerini bir birine sürtüyorlar.
İsrail ordusu en donanımlı savaş silahlarıyla 2006 da Lübnan hizbullahına savaş açmış ve ellerinden gelen her şeyi yapmış olmalarına rağmen Allah’ın yardımıyla savaşan mücahit Hizbullah militanlarını yenememiş ve onlarca askeri ölmüş yüzlerceside yaralanmıştı. İsrail Müslümanlarla savaşıyor, Müslümanların topraklarını ele geçirip kendisi orada Büyük İsrail’i kurmak istiyor.
2011 yılında özel eğitim almış gençlerce Ortadoğu devletlerinde başlatılan ve adına da “Arap Baharı” konulan iç savaşlarda Ortadoğu’da yüz binlerce insan hayatını kaybetmiş, milyonlarca insan yaralanmış, milyonlarcası yerlerinden edilmiş, sosyal yapıları dağıtılmış, güçleri kendi elleriyle yok ettirilmiş, her şey alt üst ettirilmiş durumda.
1948 yılında Yahudiler resmen devlet kurduklarını ilan ettikten saatler sonra dört Müslüman ülkenin saldırısına uğrayan ve yaşanan savaşı kazanan İsrail’e, bugünkü çok daha güçlü durumuyla kendi kendilerini yiyip bitiren Müslüman devletlerinden hangi birisi başkaldırıp İsrail’i korkutabilecek durumda.
Bugün Türkiye ve Azerbaycan gibi ülkeler Siyonizmin kıskacındayken Mısır, Libya, Tunus, Suriye, Irak kendi kendilerini yiyip bitirmişlerken bunlardan hangi birisinin İsrail’e karşı çıkmaya cesaret edebilecek durumları kaldı.
Tarih ders almayanlar için tekerrürden ibarettir. Eğer biz geçmişimizde yaşanmış olan olaylardan kendimize bir ders çıkaracak olmazsak zilletimiz sürekli tekerrür etmeye devam edecektir! Şuara Sûresinin 67-103-139-174 ve 193. ayetlerinde Allah, bu ayetlerin öncesinde anlattığı kıssalardan alınacak bir dersin mutlaka olacağına vurgu yapar. Bizler şu yakın geçmişimizde ve hatta şu an dahi tekrar eden olaylardan hepimiz ders çıkarmalıyız. İslam’ın yeryüzünde hâkim kılınabilmesi için Mekke ve Medine dönemlerini iyi anlamalı, mücadelemizi Peygamberimizin yaptığı şekide yapmalıyız. Eğer biz Mekke dönemini tamamlamadan tepeden Medine dönemine iniverecek olursak elleri ve toprağı bir hiç uğruna kan boyar! Yaşananlar gibi…
Ve biz yakın tarihimizde İslam devletini kuran bir önderi de rol model olarak benimsemek istiyorsak şu sözlerin sahibi olan İmam Humeyninin İslam inkılabını gerçekleştirirken nasıl bir yol izlediğine bakabiliriz:
“Ey dünya Müslümanları! Ey dünya mustazafları! Kalkın! Harekete geçin ve mukadderatınızı kendi ellerinize alın. Ne zamana kadar oturup kaderinizi Washington veya Moskova’nın tayin etmesini bekleyeceksiniz böyle?!!! Sizin Kudüs’ünüz ne zamana kadar Amerika’nın artıklarının, gasıp İsrail’in çizmeleri altında ezilecek daha?!!!”

