Her şeyde kalite arıyoruz.
Alacağımız bir ürünün önce kalitesini sorguluyor, benzerleriyle aynı ve farklı niteliklerine bakıyoruz; kalite de kalite diyoruz. Bir hizmet ve ürüne talip olduğumuzda dilimize pelesenk ettiğimiz bu kelimeyi alfabenin ilk harflerini yanına almış olarak da görüyoruz teşhir malları üzerinde.
Kullandığımız her şey kaliteli olsun elbette; lakin madalyonun bir de köfte- ekmek oranlarını formüle eden tarafı var. Oralara hiç basmıyoruz amiyane tabirle.
Kendi işimizde kaliteye ne kadar önem veriyoruz mesela?
Alış-verişimizde, insanlarla aile içi ve dışı ilişkilerimizde, oturup kalkmamızda, yiyip içmemizde, kamuya ait ortak araçları ve mekânları kullanışımızda vasat bir kaliteden söz edebilir miyiz?
Oysa adına toplum dediğimiz devasa makinenin birbirine bağlı dişlilerinden biri değil miyiz? Parçalardan birindeki arıza bütünün işleyişine etki edeceğine göre arızayı gidermeden yahut sistemin işleyişinde azami ahengi sağlamadan orada toplam kaliteden söz edebilir miyiz?
İlçemizdeki kamu kurumlarından birine yakın bir yerde yol kenarında birini bekliyorum. Karşı kaldırıma yayaların geçişine imkân tanımayacak şekilde kamyonetini park etmiş bir adamın, arabasında o kadar sigara ölüsünü ne kadar zamanda biriktirmişse, camı açtığı gibi yola boca ederek çekip gittiğini gördüm. Adamın çöplerini boşalttığı yerin tam karşısında neredeyse elini uzatsa dokunabileceği mesafede iki cins konteyner vardı. İhtimal, adam bunun için arabasından inmeyi, iki adım atmayı gerekli görmemişti.
Adamın yüzünü seçemedim, uzaklaşırken plakasını alamadım. Biraz çabuk davranabilsem, uyarabilirdim; lakin adamın gösterebileceği olumsuz bir tepkiyi karşılamayı göze alamamış olmalıyım ki uyarma görevimi yerine getiremedim. Adam sorumsuzluk örneğiydi; lakin ben de pekâlâ sorumlu davranamamıştım. İşlediği suçtu elbette; lakin kimden gelirse gelsin, kime yönelik olursa olsun, suçlulara karşı seslerini çıkarmayanlar da pek masum sayılmazlardı.
Allah’ın, belki düşünürler diye kullarına ayetleriyle tuttuğu aynalardan birinde kalitemizi de kalibremizi de görmemizi istediği şu uyarı ne müthiş bir levhadır:
“İnsanlara iyiliği emredip kendinizi unutuyor musunuz? Aklınızı kullanmıyor musunuz?”Bakara 44
Her şeyimizin kaliteli olmasını istemek elbette hakkımız. Elektronik cihazlarımızın sesi, görüntüsü, tasarımı kaliteli olsun; mobilyalarımız şık olsun, zarif olsun, dayanıklı olsun, kaliteli olsun; yediklerimizde, giydiklerimizde, yaşadığımız mekânlarda, aldığımız hizmetlerde kalite arayışımızı hep yüksek tutuyoruz.
Hukuk sistemimiz başta olmak üzere, eğitimden sağlığa, ziraattan ticarete yüksek tuttuğumuz kalite beklentimizi kimler karşılayacak?
Hayatın her alanında toplam kalite görmek istiyorsak, fert fert her birimiz tükettiğimiz eşyadan önce insani kalitemizi yükseltmemiz gerekiyor.
Bunun için bütün zamanlarda ve mekânlarda geçerli bazı ölçülere dikkat etmek, hayatımızı bu ölçülere göre şekillendirmek maksadın hâsıl olması için yeterli olacaktır. Ölçü; çünkü hayat ölçüsüzlüğü kabul etmez.
İnsani kalite için uyulması gereken kurallarAli Bozkurt imzasıyla 09.05.2016 tarihli Yeni Akit gazetesinde ayet ve hadislerle içeriği zenginleştirilmiş olarak yayımlanmıştır. Aşağıdakiler onlardan bazılarıdır:
Sorun olma, sorun çözen ol.
Veremeyeceğin ödülleri vaat etme; uygulayamayacağın cezalarla da korkutma.
Konuşurken bir fırsatını bulup kendini övme. Bilgiçlik taslama. Konuştuğun zaman, sesini gereğinden fazla yükseltme.
Sofraya oturunca, yemek yeme yarışmasına girmiş gibi gereğinden fazla yeme.
Kalp kırma. Kimsenin kusurunu toplum içinde yüzüne vurma.
Direksiyona geçince, aşırı hız yapmayı marifet sanma.
Bildiklerinle amel et.
Bir konuda hoşnutsuzluğunu ifade etmeden önce iyice düşün. Haklı olduğundan emin olunca konuş.
Güveni kötüye kullanıp haddini aşanlardan olma.
İnsanları üzen değil, mutlu eden ol.
Hayatımızın her alanında her şeyde kalite arayalım; lakin kendimizi unutmayalım.
Selamların en güzeliyle… 08 Aralık 18