BİST
ALTIN
DOLAR
STERLİN
EURO

Annemin sesi duyuldu mutfaktan.

İki sedirin birleştiği yerde, önündeki Mushaf’a aralıklı gözlerle bakan Dedemin koluna girip yavaş adımlarla mutfağa geçtik. Nenelerim yerde, sofranın başında annemin iki gün önce tandırda yaptığı ekmekleri bölüyorlardı.

Dedemi usulca, incitmeden sofranın her zaman oturduğu, sağ ucuna oturttum. Kolumdan tutup gel torun gel, bugün de benim yanımda yap kahvaltını dedi.

Aslında eve geldiğim günlerde en çok onun yanında oturuyordum ama o bunların çoğunu hatırlamıyordu bile. Bunu normal karşılıyorum. 96 yaşında dedem diyorum nasılsa. Dur bakalım o yaşa kadar yaşayacak mıyız diyorum içimden.

Okulu bitireli çok olmuştu. Ancak bir baltaya sap olamadığımdan pılımı pırtımı toplayım ailemin yanına taşınmıştım geçen ay. Ne yapacağımı ne edeceğimi bilmiyordum. Düşünmek de istemiyordum. Bir bavul kitabımı sırtlanıp gelmiştim doğduğum bu eve. Yanımda getirdiğim kitaplar biter diye yol üstündeki ilçe halk kütüphanesine de üye olmuştum. Hatta gelirken üç kitap almıştım yanıma: Delilik Ülkesinden Notlar, Yalnızız, Sarı Sıcak. Kitap Evi’ni de alacaktım ancak üçten fazla vermiyorlarmış.

Annem ve kardeşim de sofraya oturunca. Dedem bismillah deyip ekmeğini böldü. İçine küflü peynir koyup elleriyle dilim dilim yapıp çayla beraber yutmaya başladı.

Sofrada çatalın eksik olduğunu görünce ayağa kalkıp tezgâhın üstünden çatal aldım. Tam oturacağım sırada dışardan gelen sesler dikkatimi dışarıya vermeme sebep oldu. İnsanların dışarıya koştuklarını gördüm. Sesleri duyan annem ve kardeşim ayağı kalkıp pencere koştular. Annem, açık olan pencereden yüzüne yağmur damlasının gelmesiyle arkasını dönmesi bir oldu. Yağmur yağıyor. Yağmur yağıyor diye bağırmaya başladı.

Hemen dedemin koluna girip kaldırdım. Biz kalkana kadar nenelerim de sofradan kalkmış kapıya doğru koştuklarını gördüm. Biz çıkana kadar annem ve kardeşim dışarıya çıkmıştı bile. Dedem gözlerini kapatıp ellerini açtı ve şükürler olsun, ölmeden yağmuru da gördüm ya dedi.

Bu köyde yağmuru en son dedemin babası görmüş. O da dedeme anlatırmış. Dedem de dizinin dibine toplayıp bir masal gibi bizlere anlatırdı.

Gittikçe hızlanan yağmur, dışarda ellerini açıp ıslanmaya hazır köylüleri bir anne şefkatiyle seviyordu.

Ağlama seslerini duyuyordum.

İlk defa birinin ağlamasına şahit oluyordum.

Yağmur yağıyordu…

Islanıyorduk…

 

 

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.