banner164

BİST
ALTIN
DOLAR
STERLİN
EURO

2020 Nisan’ının ikinci yarısından geçtiğimiz bugünlerde şu uğursuz korona salgını sebebiyle bütün dünya diken üstünde. Haber bültenlerinde her saat başında ilk sıraya çöküp kalan bu salgın belasından ne zaman kurtulacağımıza dair cılız bir ışık da görünmüyor tünelin ucunda. Lakin biliyoruz ki kara gün kararıp kalmaz. Allah’ın rahmetinden ümit kesilmez.

        Uzmanlar; her saat bin kişiye bulaştığını belirttikleri bu virüsten şimdilik en iyi korunmanın sosyal izolasyon olduğunu, evde kalıp hele soyal mesafeyi korumaya, azami hijyene ve de maske kullanmaya dikkat etmek gerektiğini ısrarla tekrarlayıp duruyorlar. İnsanlar birbirinden kaçabildiği kadar kaçıyor; çünkü ‘sosyal mesafe’yi gözetmeyerek yaklaşan herkes birbirini ölümtehlikesi olarak algılıyor. İşte bu ahval şerait, Kur’an’da kimi surelerde beyan edilen kıyamet sahnelerini akla getiriyor.

        Mesela Abese suresinin (33-37). Ayetleri… Sanki bugün yaşadıklarımızın ürpertici tablosu…

        “O gün kişi kardeşinden kaçacak; annesinden ve babasından; hanımından ve çocuklarından… O gün herkesin birbirinden kaçmak için yeterli meşguliyeti olacak.”

         Adam taziyeye gitmiş; orada on beş kişiye hastalığın bulaşmasına neden olmuş. Daha dün basına yansıyan bu ve benzeri haberlerin ardı arkası kesilmiyor. İnsanlar birbirinden kaçmasın da ne yapsın!

        Virüsün etkilerinin ülkemizde ve dünyada bugünkü kadar elim ve vahim boyutlara ulaşmadığı günlerde, 31 Mart 20, ‘Koronavirüs Kıyametin Alameti Mi?’ başlıklı bir makale yayımlandı bir internet sitesindeBurhan Ercan imzasıyla. Daha sonra sosyal medyada da paylaşılan makaleyi, bu bağlamda dikkatlerimizi ‘Bu hal neyin nesi?’ deyip de sebepleri hep göz ardı etmeyi alışkanlık haline getiren insanlığın sorumsuzca yapıp ettiklerine veya bir kötülüğe engel olabilecekken seyirci kalmayı tercih edişine çekmesi yönüyle doğrusu çok önemli ve değerli buldum. Yazık ki bunlar biz yaşarken olmuş olaylardan sadece bazılarıydı ve yazık ki bu gerçekler karşısında iyi bir sınav veremediğimiz de apaçık ortadaydı.

        Zulümlerin ayyuka çıkmasıyla ‘Nereye bu gidiş?’ sorusunu adım başı hatırlatan bir altüst oluşla adeta bir çeşit raydan çıkışla yaşayıp giderken bir virüsle dünya gündeminin nasıl değiştiğini ve nihayet insanoğlunun bu sonuca nasıl ulaştığının aslında bilip durduğumuz hazin hikâyesi anlatılmış:

“2020 yılına girdiğimizden beri bir türlü yaşanan olayların ardı arkası kesilmiyor. Son olarak tüm dünyayı etkisi altına alan korona virüs pandemisi hayatı adeta durdurdu. Dünya genelinde hayatını kaybeden on binler, hastalığa yakalanan milyonlar mevcut. Dünyaya egemen olan küresel emperyalist düzen çatırdıyor. Dünya çok farklı bir yöne doğru sürükleniyor. Allah’ın azameti yok sayılarak pozitivist bir yaklaşımla bu olaylara yaklaşan salt bilimsel kalıplar ile olayları yorumlamaya, çözümlemeye çalışanlar da yaşananlar karşısında çaresiz…Gözle dahi görülemeyen küçücük bir virüsün, yıkılamaz denilen devletleri alt üst ettiğini, çaresiz bıraktığını görmek çok da zor değil.

        Tüm bunlar yaşanırken Allah’ın üzerimize farz kıldığı tedbirleri muhakkak yerine getireceğiz fakat maddeci bir perspektiften değil vahyin penceresinden olaylara bakacağız. Önce tevekkül edeceğiz sonra tedbir alacağız. Hiçbir şeyin Allah’ın azametinden daha büyük olmadığını bileceğiz. Kendimizi korona virüsten önce şirkten, haramlardan, günahlardan izole etmemiz gerektiğini bileceğiz.

Olayın bir başka tarafı da Kıyamet mi yaklaştı, diye endişe ediliyor. Bu yaşanan olayların farklılığı ve doğurduğu etkiler sebebiyle “Koronavirüs kıyametin alameti midir?” diye konuşuluyor. Sonuçlara odaklanıp sebepler görmezden geliniyor.

Yazara göre dünyamızı bu sonuca sürükleyen alametler bakın neler:
“Bence küçücük çocuklar engin derin sularda boğulup can verirken, minik bedenleri karaya vururken insanlığın sessiz kalmasıydı kıyametin alameti…
Küçücük çocuklar, yavrucaklar bombalar altında molozlar altında ruhunu teslim ederken Rahmana Müslümanların sessiz kalmasıydı kıyametin alameti…
Kimyasal silahlara maruz kalan bebeklerin bedenlerinin morararak ağızlarından gelen köpüklerle acı içinde boğulmasıydı kıyametin alameti…
         Irak’ta ABD askerlerinin bacılarımıza, Esed askerlerinin Zeynep bacılarımıza tecavüz etmesi  ve Ümmetin kadınlarının, ümmetin suskun âlimlerinden intihar etmek için fetva istemesiydi kıyametin alameti…
Zindanlarda hayatı söndürülen, işkencenin her türlüsünü tadan tek suçu Rabbim Allahtır,  diyen çaresiz Müslümanların haykırışının karşılıksız kalmasıydı kıyametin alameti…
Aç kalan, annesiz, babasız kalan Suriyeli küçük çocuğun sizleri Allah’a şikâyet edeceğim, demesiydi kıyametin alameti…

Ceziretül Arap’ta milyonlarca hayvan Allaha kurban edilirken hemen yanı başında olan Yemen’de yaprak yiyen binlerce çocuğun açlıktan ölmesiydi kıyametin alameti…
Bir avuç Yahudi varlığının onlarca İslam beldesinin tam orta yerinde necis postallarıyla Mescidi Aksa’yı kirletip, 18 yaşındaki bacımızı sırtından kurşunla şehit etmesiydi kıyametin alameti…
Arakan’da Budistler tarafından vahşice katledilen, sürgün edilen Müslümanların çığlığının duyulmamasıydı kıyametin alameti…
Afrika'da insanlar açlıktan ölürken dünyanın obezite sorunu ile boğuşmasıydı kıyametin alameti...
Mısırda keskin nişancılar tarafından asrın Firavunlarının emriyle Dünyanın gözü önünde demokrasi adına Müslümanların öldürülmesiydi kıyametin alameti…
Keşmir’de aşağılık Hindular tarafından Müslümanlar katledilirken ekranlar başından Hint dizileri izleyip mustazaf Müslümanları görememekti kıyametin alameti…
Doğu Türkistan’da komünist Çinliler tarafından Müslümanların türlü işkencelerle öldürülmesi ve öldürülmeyenlerin de evine Çinli erkeklerin yerleştirilmeleriydi kıyametin alameti….

Nihayet…
Allah hüküm koyanların en yücesi iken, Allah’ın bir hükmünün uygulanması bir beldeye 40 gün bereketli bir yağmurun yağmasından daha hayırlı iken Allah’ın dünyasında Allah’a söz hakkı tanınmamasıydı kıyametin alameti…”

        Allah’a kaçalım kaçabilirsek; zira O’nun arzında O’ndan daha güvenilir bir sığınak yok.

Araf 56. Ayetin mealiyle bitiriyorum:

“Bu nedenle, iyi bir düzene sokulmuşken yeryüzünde bozgunculuk çıkarmayın; derin bir ürperti ve büyük bir iştiyakla yalvarın O’na; çünkü Allah’ın rahmeti erdemli davrananlara pek yakındır.”

Selamların en güzeliyle…

H. Halim Kartal             18 Nisan 20

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.