BİST
ALTIN
DOLAR
STERLİN
EURO

Mehmet Akif Ersoy’un (Allah rahmet eylesin) ölümsüz eseri Safahat’ı altı bölümden oluşur. Bu bölümlerden biri Asım’dır. Asım, Akif’in babası Tahir Hoca’nın öğrencilerinden Köse İmam’ın oğludur.Dört kişi arasındaki karşılıklı konuşmalar şeklinde düzenlenmiştir. Çanakkale Şehitleri için kaleme aldığı abide şiir bu bölümde yer alır.

Şair ile Köse İmam dönemin sosyal sorunlarından birçoğu üzerinde tartışırlar. Yeri geldikçe Köse’ye “Fıkra gelsin mi?” diyerek anlattığı birbirinden güzel fıkralar bu tartışmalara renk katar. Şairin bazı olaylara mizahi bakışını ele veren harika anlatımlardır bunlar.

“Kır Ağası ile Çarıkçı Emmi” bir ramazan fıkrasından çok daha fazlasıdır. Dünyanın neresinde bir zorba ve zorbalık varsa, adları ve usulleri ne olursa olsun, şaire göre Allah’tan belalarını istemektedirler.

MHP lideri Devlet Bahçeli’nin deyişiyle alayına ithaf olunur.

“Oruç sıcaklara gelmiş. Kır Ağası bakmış ki:
Sabahlar akşam olur şey değil, bu tiryaki;
Bütün gün esnemeden, hiddet etmeden bıkmış;
Al atla bağdaşarak 'yâ sefer! ' demiş çıkmış.
Takım rahat, pala uygun, gaza mübarek ola;
Tavuklu, hindili köylerde haftalarca mola.
Refiki arpayı bulmuş, keser, ferîh ü fahur;
Bu dört öğün yiyip ister sonunda bir de sahur!
Bedava sofraya düştün mü, hoş geçer Ramazan;


Nasılsa bir gece bir düş görür bizim yolcu;
Sabahı bekleyemez, yok ya hâinin orucu;
Uyandırır ne kadar köylü varsa, der: Çabucak,
Gidin bulun bana bir şöyle zorlu düş yoracak.
Çarıkçı Emmi'yi sağlık verir cemâ'at de.
—Fakat sahurda yatar, kalkamaz bu sâ'atte.
Biraz sabırlı olun...
— Şimdi isterim, gelecek:
Ben öyle bekleyemem, kalkamaz demek ne demek?
Çarıkçı Emmi gelen halkı uğratır kapıdan.
İkinci defa gelirler:
— Ocağına düştük, aman,
Herif lâf anlamıyor, gel de sonra yat, haydi!
—Sabah sabah bu ne düştür be? Görmez olsaydı!
Henüz yatağıma uzandım... Bakındı aksiliğe...
Geberermediydi ya!
—Sen git de söz geçir deliye!
Ne söylesen kızıyor... Hak şaşırtmasın kulunu.
Adamcağız çıkar evden, tutar köyün yolunu,
Ki uyku sersemi tak der zavallının canına;
Düşer gelince nihayet Kır Ağasının yanına.
—Aman be emmi!
—Ne var?
— Düş yorar mısın?
Be adam,
Biraz nefesleneyim, dur ki, yorgunum...
Duramam.
—Neden?
— Fenama gider beklemek de...
—Vah! Vah! Vah!
—Bilir misin ki ne gördüm...
— Hayırdır inşallah!
Yemek yiyip yatıverdim, tamam yarıydı gece,
Bir öyle hayvana bindim ki, seçmedim iyice.
Peki, o bindiğin at mıydı, anlasak, neydi?
Bilir miyim? Yalınız dört ayaklı bir şeydi...
Katır mı desem? Eşek mi desem?
Öküz mü desem? İnek mi desem?
Al at mı desem? İdiç mi desem?
Koyun mu desem? Çepiç mi desem?
—Güzel!
— Biraz yürüdük...
— Geçtiğin nasıl yerdi?
—Nasıl mı yerdi? … Unuttum, görür müsün derdi?
Yokuş mu desem? İniş mi deseni?
Uzun mu desem? Geniş mi desem?
Çorak mı desem? Çayır mı desem?
Sulak mı desem? Hayır mı desem?
—Tamam! İlerde ne gördün?
— İlerde bir kocaman Karaltı vardı...
—Peki, ismi yok mu?
Bilmem aman!
Ağaç mı desem? Kütük mü desem?
Duvar mı desem? Höyük mü desem?
Ağıl mı desem? Hamam mı desem?
Yıkık mı desem? Tamam mı desem?
—Ya sonra?
— Karışma, baktım, dikildi...
—Kim?
— Bir adam...
—Tanıştınız mı?
— O, bilmem tanır mı, ben tanımam...
Babam mı desem? Kızım mı desem?
Hasım mı desem? Hısım mı desem?
Çıfıt mı desem? Gâvur mu desem?
Şudur mu desem? Budur mu desem? …

Uzatma, sen buluyorsun belânı Allah'tan...
Bu: Elde bir; yalınız pek seçilmiyor ne zaman...
Bugün mü desem? Yarın mı desem?
Uzak mı desem? Yakın mı desem?
Yazın mı desem? Güzün mü desem?
Güzün mü desem? Yazın mı desem? …”

        Selamların en güzeliyle…

         H. Halim Kartal 21 Mayıs, 18

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.