6 Aralık 2025, Cumartesi
02:12
23.07.2025
MANSET_ALTI Reklam Alanı

1- VEYSEL                                        : 25-30 yaşlarında gösterir.

2- MURAT                                        : 25-30 yaşlarında gösterir.

3- BEKÇİ                                          : 40-45 yaşlarında gösterir.

4- ÖĞRETMEN                               : 30-35 yaşlarında gösterir.

5- AYŞEN                                          : İlkokul öğrencisidir 10-12 yaşlarında gösterir.

6- METİN                                         : İlkokul öğrencisidir 10-12 yaşlarında gösterir.

7- ZEHRA                                         : İlkokul öğrencisidir 10-12 yaşlarında gösterir.

8- HACER                                         : İlkokul öğrencisidir 10-12 yaşlarında gösterir.

9- AYNUR                                         : İlkokul öğrencisidir 10-12 yaşlarında gösterir.

10- TEVFİK                                      : İlkokul öğrencisidir 10-12 yaşlarında gösterir.

11- HAKAN                                      : İlkokul öğrencisidir 10-12 yaşlarında gösterir.

12- ÖNDER                                      : İlkokul öğrencisidir 10-12 yaşlarında gösterir.

13- TÜLAY                                        : İlkokul öğrencisidir 10-12 yaşlarında gösterir.

14- KAZIM                                       : İlkokul öğrencisidir 10-12 yaşlarında gösterir.

15- KEZBAN NİNE                          : 65-70 yaşlarında gösterir.

16- ÖĞRENCİ TOPLULUĞU         : İlkokul çağındaki çeşitli yaşlardaki öğrenciler.

 

 

 

1.     BÖLÜM

 

(Sahne  : Ağaçlık bir yerde iki avcı yemek anında.)

MURAT ? (Yumurta soyarken) Ben kırlarda avlanmayı, yemeyi, içmeyi,hiçbir şeye değişmem. Bu alışkanlığı bana babam verdi. Rahmetli bir gün evde durmazdı. Evin yönetimini bana bırakır. Kendisi dağ tepe gezerdi.

            VEYSEL ? Kırlarda dolaşmayı, avlanmayı kim sevmez ki? Bir de keklik vururlarsa? Allah!...

            MURAT ? Keklik dedin de hatırladım. Benim beşinci sınıfa giden Hakan, akşam beni çok sinirlendirdi. ?Bugünler yavru zamanı, ava gitme yazık olur? demez mi? Elime aldım bunu? Şuran mı ister buran mı?... Hangi hayvan yavrulayacak diye epeyce ıslattım.

            VEYSEL ? Amma olmuş ha? Benim kız da son zamanlarda çok şeyler karıştırmaya başladı. Ben de dersini verdim.

            MURAT ? Eskiden biz babamızın yanında konuşmadığımız gibi onları görünce divan dururduk. Şimdi bunlarda nerde saygı, nerde hürmet? Çocuk benimle pazarlık yapıyor. Ava giden hayvanları vurursam onların etinden yemeyecekmiş. Hayvanların nesli tükeniyor, tabiatın neşesi kaçıyormuş.

            VEYSEL ? Bu sözleri onların kafasına yerleştiren kim biliyor musun? Öğretmenleri.

            MURAT ? Sanki çocuklar okuyup doktor, hakim olacaklar gibi, öğretmen bey her ay yazı yazıp bizleri uyarıyor; çocukla daha fazla ilgilenmemi veli toplantısına katılarak kendisiyle görüşmemi söylüyor. Bilirsin ben de aksini yaparım.

            VEYSEL ? Karton, ip, yapıştırıcı, defter, suluboya, pastel boya dedin mi? Bu öğretmeni hatırla. Neymiş? Çocuklar resim-iş yaparak yetenekleri gelişecekmiş? Olacak şey mi şu?

            MURAT ? onu kime söylen arkadaş? Ben av hazırlığı yaparken Hakan da  para hazırlığı yapıyor. Renkli kağıt alıp, sınıf süsleyeceklermiş. Hah? haha? Elimin ters tarafını gösterdim. Ağladı, zıkladı; sonra da evi terk etti.

            VEYSEL ? Çocuklara yüz versek başımıza çıkacaklar? Bu ne? Roman? Bu ne? Hikaye, dergi, ansiklopedi adını bilmediğim neler? neler?

            MURAT ? Daha canımı sıkarsa okutmam da. Babam beni okula göndermedi de ne oldu? Aç mı kaldım açık mı?

            VEYSEL ? İnsan tecrübesiyle okumalı. Çocuklara varımızı yoğumuzu harcasak sonra başımıza bela olurlar.

            MURAT ? (Ekmek çantasını toplayarak, karşıdaki levhaları gösterir.) Şunlar ne? Bişeyler yazılı?

            VEYSEL ? Bilmem  ki? Hokkabazın bazısı da burada işte?

            MURAT ? bak levhaların ötesinde keklikler?

            VEYSEL ? (Heyecanlı) yavaş ol Veysel? Avın ocağına gelmişiz.

            VEYSEL ? Önce ben atayım.

            MURAT ? Olmaz. Sen kekliği, ben tavşanı vurayım. Hadi kalk yürü biraz. (Tüfekleri alırlar. Yavaş yavaş yürürlerken birden kaybolurlar.)

            MURAT-VEYSEL ? (Acı acı bağırarak) Eyvah!..

            VEYSEL ? Dünya değil de sanki bir cehennem? Nerden düştük buraya?

            MURAT ? (Ses kısık ve ağlar gibi) Kovculuk, avcılık onlar düşürdü bu  zindana bizi. Yaklaş bana doğru. Korkuyorum doğrusu. Ölürsek de beraber ölelim.

            VEYSEL ? Anma öyle lafları. Kolay mı ölmek? Çare bulalım. Ne yer görünür ne de gök. Seni göremiyorum. Sen nerdesin?

            MURAT ? Veysel; hayvanlar da insanlar gibi mi? Onlar da ölmek istemezler değil mi? Belki de doğru söylüyor Hakan. Hakan?ım kuzum benim.

            VEYSEL ? İyi dur. Havaya ateş ediyorum. (iki defa ateş edilir.)

            BEKÇİ ? (Sesi uzaklardan gelir, boru çalarak) Kim o?

            MURAT ? Korkma Veysel birisi var yakınlarda.

            VEYSEL ? Hayret doğrusu. Issız bir dağ başında insana rastlamak verdiğimiz sadakalara bedel olsa gerek.

            BEKÇİ ? (Sahnede görülerek elindeki büyük bir iple çukurun başına dikilir. Sert bir sesle.) Konuşmayı bırakın da ipe teker teker yapışın. (Bekçi ipin bir ucunu oradaki kayaya bağlar, asılarak avcıları asılır.)

            MURAT ? (Titreyerek) Sağolun, varolun. Verin elinizi öpeyim..

            BEKÇİ ? (Uzanan elleri iteleyerek avcılara tükürür.) Aptal adamlar? Kör mü gözleriniz? Okumadınız mı yazıyı?

            VEYSEL ? (Bekçinin önünde eğilerek) Ne yazısı bekçi efendi?

            BEKÇİ ? (Elindeki sopayı Veysel?e vurarak) Levhaları görmüyor musunuz? Ormana girmek ve avlanmak yasak yazıyor.

            MURAT ? Bağışla bekçi. Biz okuma yazma bilmeyiz ki?

            BEKÇİ ? Öyleyse ne gezersiniz burada? Av hayvanlarını yiyen vahşi hayvanlara kazılan tuzağa düşmek için mi? Şimdi sizi adliyeye teslim eserdim ya. Zaten size olmuş olan? Sudan çıkmış şeye benzemişsiniz. Defolun evinize?

            (Perde kapanır.)

 

 

2. BÖLÜM

 

(Sahne   : Öğrenciler sınıfta sıralarda otururlarken öğretmen, elinde defterleriyle içeri girer. Öğrenciler ayağa kalkarlar.)

            ÖĞRETMEN ? Günaydın çocuklar?

            ÖĞRENCİLER ? (Hep birlikte) Sağol? (Ant içerler.)

            ÖĞRETMEN ? Nasılsınız çocuklar?

            ÖĞRENCİLER ? (Birlikte) Sağol?

            ÖĞRETMEN ? Siz de sağolun. (Öğrenciler yerlerine otururlar.)

            ÖĞRETMEN ? (Öğrencilerin numara ve adlarını okuyarak yoklama yapar) 47 Hakan Zengin.

            ÖĞRENCİLERDEN ? (Sınıf başkanı) Yok?

            ÖĞRETMEN ? (Yoklama defterini işler, kapatır. Öğrenciler arasında dolaşarak) Bakıyorum hepinizin eli, yüzü, önlüğü tertemiz çocuklar. Haber söyleyecek var mı?

            AYŞEN ? (Ayağa kalkarak) Amerika?da uçak düşmüş, 26 kişi ölmüş 18 kişi yaralanmış.

            METİN ? Ereğli?de sel baskını altmış ev sular altında kalmış

            ZEHRA ? İstanbul?da bir evde çıkan yangında iki çocuk hayatını kaybetmiş.

            HACER ? Yarın bayram sonu okulumuzda temsil verilecek.

            ÖĞRETMEN ? Teşekkür ederim çocuklar. Artık dersimize geçebiliriz. Bugünkü dersimizin konusu 23 Nisan?da niçin bayram yapıyoruz? Bu konuda söz almak isteyenler? (Çok sayıda öğrenci parmak kaldırır.)

            ÖĞRETMEN ? Aynur sen anlat.

            AYNUR ? Arkadaşlar? Bu sorunun cevabını kitaplardan okuduklarımla, dedemden dinlediklerimi birleştirerek vermeye çalışacağım.

            Bir zamanlar yurdumuz padişahlıkla yönetiliyordu. Padişahlar çok akıllı, zeki ve çalışkan insanlardı. Ancak Osmanlı İmparatorluğunun son zamanlarında başa geçen padişahların bazıları çocuk yaşta, bazıları beceriksizdi. 1914 yılında Birinci Dünya Savaşı baş gösterdi. Savaşa biz de Almanlar?la birlikte katıldık. Bir çok cephede kahramanca savaştığımız halde, Almanlar yenilince bizi de yenik saydılar. Arkasından yurdumuzu İngilizler, Fransızlar, İtalyanlar ve yunanlılar paylaşmaya başladılar. Bunlar gittikleri yerde halkımıza akıl almaz işkenceler yapıyorlardı. Bu durumlara baştaki padişah hiçbir şey yapamamıştı. Eli kolu bağlı seyretmek zorunda kalmıştı.

            Türk milletinin özgürlüğe susadığı bir anda, büyük kurtarıcımız Atatürk güneş gibi doğdu Anadolu?da. Samsun, Amasya, Erzurum ve Sivas?ı gezdi. Gittiği her yerde vatan ve milletin içinde bulunduğu kara günleri anlattı. Türk Milleti Ata?sına inandı. O?nunla birlikte düşmanları yurdumuzdan temizleyeceklerine ant içtiler. 23 Nisan 1920?de Ankara?da Türkiye Büyük Millet Meclisi kuruldu. Bundan sonra padişahlık tanınmadı. Kanun yapma ve yürütme yetkisi Meclis?e verildi. Atatürk başkanlığa getirildi.

            Hür bir iradeye ilk geçiş olan 23 Nisan?da bunun için bayram yapıyoruz. Beni dinlediğiniz için hepinize teşekkür ederim.

            (Öğrenciler alkışlarlar.)

            ÖĞRETMEN ? Aferin Aynur, biz de sana teşekkür ederiz.

            TEVFİK ? (Parmak kaldırır. Öğretmen söz verir.) Arkadaşlar? Büyük kurtarıcımız Atatürk ?bugünün küçüğü yarının büyüğü olacaktır? diyerek, bu önemli bayramı bizlere armağan etmişti. Amacı çocuklara büyük önem verilmesidir. Ben de bu dersimizde öğretmenimize sizler izin verirseniz çocuklar ve çocukların istekleri üzerinde durulmasını arz ediyorum.

            ÖĞRETMEN ? Tabii, sizler bugünü çalışkan çocukları ve yarının başarılı gençleri olarak, düşündüklerinizi açıkça konuşabilirsiniz.Ben başta olmak üzere, anne, baba ve çevrenizdeki insanlardan olumlu isteklerde bulunabilirsiniz.

            (Kapı çalınır.)

            ÖĞRETMEN ? Gir!..

            HAKAN ? (Elinde çanta ve süs kağıtlarıyla sınıfa girer.) Öğretmenim rahatsız olduğum için geç kaldım. Babam evde yoktu?

            ÖĞRETMEN ? Geçmiş olsun hakan. Otur yerine?

            AYŞEN ? (Parmak kaldırır) Öğretmenim söz almak istiyorum.

            ÖĞRETMEN ? Devam et Ayşen.

            AYŞEN ? Baş öğretmenimiz, büyük kurtarıcımız, ulu önder Atatürk, çocukları çok sevdikleri için, tarihi değeri çok büyük olan bu bayramı bizlere armağan etmiştir.

            Bazı anne ve babalar ise bizim yaştaki çocukları sevgiden, şevkatten yoksun bırakıyorlar. Ben bütün anne ve babaların, çocuklarına daha çok sevgi ile bağlanmalarını ve onları her zaman güler yüzle karşılamalarını istiyorum.

            ÖNDER ? (Söz alarak) Okulumuzdaki öğrencilere dikkatli bakarsak, bazı arkadaşlarımız çok bakımsız, hatta defter ve kalemleri bile olmadığını görürüz. İnsanlar, çoğu zaman lüzumsuz yerlere para harcarlar da neden kimsesiz çocuklara daha fazla yardım etmezler?

            TÜLAY ? (Söz alarak) Bilgi, görgü ve kültürümüzün daha fazla artması için çok okumamız gerekmektedir. Bunun için de velilerimizle okul idaresi iş birliği yaparak, okul ve sınıf kitaplıklarını zenginleştirmelerini istiyorum.

            (Kapı çalınır.)

            ÖĞRETMEN ? Gir!..

            (Elinde bastonu ile Kezban Nine içeri girer.)

            KEZBAN NİNE ? (Ağlayarak) Beni bilirsiniz. Ben, fakir, yaşlı, kimsesiz dul bir kadınım. Ekmek parasını tavuklarımın yumurtaları ile kazanırım.

            ÖĞRETMEN ? Kezban Nine? sen fakirsin ama gönlün zengin. Hayırdır!... Bir derdin mi var?

            KEZBAN NİNE ? Biraz önce öğrencinin birini benim kümesten çıkarken gördüm. Arkasından koştum yakalayamadım. Köşedeki bakkal, o çocuğun sizin sınıfta okuduğunu söyledi.

            ÖĞRETMEN ? (Cebinden beş yüz lira çıkararak) Buyur Kezban Nine, bu paralar senin yumurtalarının parası. (Parayı verir.) Bir daha kimse senin kümese giremez. Onun için hiç üzülme. (Kezban Nine sevinçle çıkar.)

            KAZIM ? (Söz alarak) Arkadaşlar? hoş olmayan hareketlerin sevgiden uzak, baskılı bir aile hayatı yaşayan çocuklarda görüldüğünü dün gazete okudum. Ben anne ve babaların çocuklarını dövmemelerini daha uygun yöntemlerle eğitmelerini istiyorum.

            HAKAN ? (Ağlayarak birden ortaya fırlar) Öğretmenim arkadaşlar? BEN sınıfımızın hepsine birden yöneltilen gerçek hırsızlığı dile getireceğim. Biraz önceki Kezban Nine?nin bahsettiği kişi bendim. (Sınıfta bir sessizlik görülür.) Fakat bunu hırsızlık niyetiyle yapmamıştım. Sınıfı süslemek için babamdan para istedim vermedi. Ben de süslü kağıtları alarak bayrama katkıda bulunayım diye düşündüm. Daha doğrusu sizlere mahçup olmak istemedim. Bunun için bu hatayı yaptım. Hepinizden özür dilerim. Pazar günü inşaatlarda çalışıp, nineye yumurtaların parasını ödeyecektim. Yine aynısını yapacağım.

            ÖĞRETMEN ? Üzülme Hakan. Senin iyi kalpliliğine inanıyorum. Hatasız insan olmaz. Hatasını kabul etmeyenlerden korkulur. Bir zamanlar ben de hata yapmıştım. İlk göreve başladığım yıldı. Öğrencilerimi bir türlü sevemiyor, onların seviyesine inemiyordum. Her şeyin korku ve baskı ile yaptırılacağına inanıyordum. Ağır ödevler veriyor, çok defa öğrencilerime kaba konuşuyordum. Hep kendim anlatıp onlara söz hakkı vermiyordum. Neticede öğrenciler ve ben başarısız bir yıl geçirdik.sonra yanlış yolda gittiğimi anladım. Zararlı eğitim anlayışını böylece telafi ettim. Şimdi sizlerle ne kadar mutluyum değil mi?

            ÖĞRENCİLER ? (Hep birlikte) Evet?

            (Bu sırada Hakan sırasına oturur kapı çalınır.)

            ÖĞRETMEN ? Gir!..

            (Murat ve Veysel ellerinde paketlerle içeriye girerler.)

            MURAT ? Merhaba öğretmen bey? Merhaba çocuklar? Kusura bakmayın dersinizi böldük, ama mecburduk?

            Çünkü; öğretmenin, okulun, okumanın ve çocuğun değerini yıllardan sonra bugün anladık.

            ÖĞRETMEN ? Hoş geldiniz. (El sıkışırlar) Buyurun oturun. Ne bu telaş?

            MURAT ? ?Ava giden avlanır? sözü doğruymuş. Bugün biz de avlandık.

            VEYSEL ? Hem de keklikler, tavşanlar, geyikler gibi?

            ÖĞRETMEN ? Hayrola.

            MURAT ? Bugün ormana ava gitmiştik av mahallinde yabani hayvanlar için yapılan tuzağa düştük.

            VEYSEL ? Halbuki yanındaki levhalarda? ?Burası yasak ve tehlikelidir? yazıyormuş?

            MURAT ? Nerde bizde okuyacak göz? Nerde? Orman bekçisi gelmese belki de orada kalacaktık.

            Sözün kısası okul ilim yuvasıdır. Okul bilim yuvasıdır? Okul her şeydir?

            Sizler için aldığımız şu küçük hediyemizi kabul etmenizi istiyoruz (Paketi öğretmene verir.)

            ÖĞRETMEN ? Sağolun? Bu paket benim değil? çocukların bayram hediyesidir (Masanın üzerine paketi bırakır.)

            Sizlerin okumaya ve okula gösterdğiniz yeni ilgiden dolayı çok sevindim. Yeter ki sizler, çocuklara, okula, okumaya önem verin. Türk Milli Eğitiminin kısaca amacı; vatandaşları, bilgili, kültürlü, doğru sözlü, namuslu, çalışkan; kalbi vatan, millet; bayrak; Atatürk sevgisi ile dolu; korkmaz, yılmaz tertemiz insanlar olarak yetiştirmektir.

            Ne mutlu bunları gerçekleşriewn Türk öğretmenlerine

            Ne mutlu çalışkan Türk çocuklarına?

            (Perde kapanır.)

 

 

            Bayramımız kutlu olsun

                                                                                                                      Mustafa AYVACI

ICERIK_ARASI Reklam Alanı
Etiketler: #yazilar
SOL1 Reklam Alanı

YAZARIN DİĞER MAKALELERİ

MOBIL_UST Reklam Alanı
Alt Banner Reklamı